Üretici Köylüyü Sözleşme Değil, Örgütlenmesi Kurtarır

Bu günlerde büyük mağduriyetler yaşayan üretici köylülerin en büyük sorunu, imzaladıkları tek taraflı sözleşmelerdir. Patronlar için bu sözleşmeler bir can simididir. Onların, üretici karşısında her tür oyunlarını oynamanın sigortasıdır. Onların  elini güçlendiriyor. Ona uyup uymamakta serbestler. Çünkü sözleşmeler genellikle patronun menfaatlerini kollayan, üreticiyi ağır yükümlülükler altına alacak şekilde düzenlenmiştir. Sadece üreticiyi bağlayıcı özellikte olmaktadır. Ancak çalışan ve üreticilerin sözleşmelere uymamaları durumunda başına gelmeyen kalmaz. Mahkeme kapılarında sürünmeleri, ürünlerinin ellerinden alınması vs. vs. gibi acı şeyler yaşanacaktır.

İşte böyle bir olay Salihli’de Salça fabrika sahipleri ile Domates üreticileri arasında yaşanmaktadır. Önceden,Fabrika sahipleri, Domates Üreticileri ile salçalık domateslerin kg’ını 50- 55 kuruşa almaları için sözleşme imzalamışlar. Ancak domatesin bolluğunu gören fabrika sahipleri, bunu fırsat bilerek, sonradan “çizdim oynamıyorum” diyerek sözleşmeye uymayarak domatesin kg’ını 30- 35 kuruşa indirip, o fiyattan almaya çalışmışlar. Yetkililer de buna seyirci kalmayı seçiyorlar. Kısaca kendi sözleşmelerine kendileri uymamıştır. Ancak bunun tersi durum olsaydı. Yani üretici sözleşmeye uymayıp fiyatı yükseltmeye çalışsaydı, vay haline üreticinin. Sözleşmeye uymamayı gerekçe göstererek mahkeme kapılarına sürükleyip, zararlarına neden olduklarını bahane ederek, ürünlerine bedavadan el koymaya kadar vardırırlardı. İşte ülkemizdeki adalet…

Ayrıca bu sözleşmelerde üreticiler, hem verimi artırmak ve hemde üretimi sürekli kılmak için yoğun gübre ve sulama ile yeterli üretim yapmayı taahhüt altına almaktadır. Aynı tarlaları dinlendirmeden, başka ürünün ekilmesine izin vermeden ekim yapmaları zorunda bırakılmaktadır. Sanayii domatesinde firmaların büyük çoğunluğu çiftçilerle sözleme yaparak işini yürütmektedir. Bu sözleşmeler sayesinde fabrika sahipleri her yıl daha önceki yılların fiyatlarına indirmekte ve hatta onların gerisine bile düşürebilmektedir. Bu yıl bu fiyatlar 5 yıl önceki fiyatların seviyesine inmiş oldu. Ama salça fiyatları ise her yıl artmaya devam ediyor. Üretici köylüyü bir çok koldan buna mecbur hale getirmiştir. Ürün sezonunda karşılanmak üzere nakti ve ayni destekler ile üreticinin bu borçlanmaları yüzünden eli kolu bağlanmış oluyor. Normal koşullarda Sosyal devletler, üreticileri böyle durumlara düşürmeden, fırsatçılara ve aracılara zemin yaratmadan, çeşitli desteklerle çiftçilerin daha fazla ve daha sağlıklı ürün üretimi yapmalarını sağlayabilir. Devlet doğru ve sağlıklı tarım politikaları ile üreticileri teşvik ederek ve ürünlerine gerçek değerlerinden Pazar da yaratarak, onların mağduriyetlerini önleyebilir.

Üreticinin örgütlü olmaması bu tür mağduriyetler yaşamasına neden olmaktadır. Yaşamını devam ettirmek için üretimi esas alan yaklaşımı sonucu sözleşmelere mecbur bırakılmaktadır. Yaşanan acı tecrübeleri paylaşacak, birbirine aktaracak bir iletişim ağı olmaması bu sonucu doğurmaktadır. Elinde kalıp çürüyecek ürünü zorunlu olarak dayatılan fiyatta fabrika sahiplerine vermek zorunda kalıyorlar. Önceden aracı ve fabrika sahiplerine senet karşılığı borçlandıkları için, başka bir çözüm yolları da yoktur. Bu nedenle piyasayı belirleyen aracılar ve fabrika sahipleri, üretici köylüye her tür istediği fiyatı dayatabilmekte ve ürünü ucuza kapatıp, kendi ürettikleri işlenmiş ürünleri ise piyasaya daha pahalıya satmaktadırlar. Bu alicengiz oyununa ise resmi yetkililer sadece seyretmekle kalmaktadırlar. Yada piyasanın durumuna göre yine üreticiyi zora sokacak “ithalat” kartını açarak, üreticilerin ürününün elinde kalmasına neden olmaktadır. Üreticiler her durumda çaresiz bir şekilde kendi başlarına ortada kalmaktadırlar.

Buna yegane çözüm ise, örgütlenmek, örgütleri aracılığıyla kooperatifler kurup, ürünlerini tüketiciye aracısız ulaştırıp, hem kendi ürününü değerinde satmak, hemde tüketiciye ucuz ürün sağlamaktan geçer. Var olan örgütlerine katılıp, onları güçlendirmek, güçlerini birleştirip, seslerini daha iyi yükseltip, sorunlarını daha yüksek sesle dillendirmeyi başarabilirler. Bu yolla sorunlarına çözümü bulmada bir adım öne geçerek, aradaki aracı ve fırsatçı fabrika sahiplerine de iyi bir ders verebilirler. Bugün yaşadıkları mağduriyetleri de bir daha yaşamamış olurlar.