6 Şubat Büyük Anadolu Depremini takip eden süreçte muhalif kesimler devletin depreme müdahale etme biçimi ve hızını tartışmaya açtı. Yöneltilen eleştirilerin büyük bir kısmı doğrudan doğruya başkanlık sistemine yönelikti. Başkanlık sistemi devlet aygıtını hantal ve liyakatsiz yapmıştı. Bu savı parantez içine alarak Türkiye’deki devlet düzeniyle ilgili daha yapısal bir analiz yapmak da yarar var.
Öncelikle muhalefetle-iktidar arasındaki çekişmede sıklıkla yapılan metodolojik hataya değinelim. Başkanlık sistemi-parlamenter sistem karşıtlığında ileri sürülen argümanları önemsemek lazım. Bahsi geçen hükümet sistemlerinin lehine ve aleyhine söylenecek sözler Türkiye’nin siyasi geleceği bakımından önemlidir. Ancak hükümet sistemlerinin devletin örgütlenme tarzına bire bir katkısı yok. Yani bir ülkede başkanlık sisteminin var olması oradaki devleti kendiliğinden bir şekilde hantal haline getirmiyor. Parlamenter sisteme geçtiğimizde de bu tercihin zorunlu bir sonucu olarak liyakat ve verimlilik yükselmiyor.
Devletin eylemde bulunma kapasitesi daha çok devlet yapısıyla ilgili. Devletler ise yapılarına göre ikiye ayrılıyor. Üniter (tekçi) devlet ve birleşik/bileşik devlet. Üniter devletlerde ülkede bir tane devlet var. Birleşik devletler ise birden fazla devletin birleşimden oluşuyor. Tabii bu iki uç örnek arasında sayısız ara form var. Mesela İspanya üniter bir devlet. Ama anayasaya göre bazı bölgelerin özerkliği var. Benzer bir durum Birleşik Krallık için de geçerli. Konfederasyon gibi istisnai örnekleri bir kenara bırakırsak birleşik devlet aslında federal devlet. ABD, Rusya, Almanya, Brezilya, Hindistan gibi pek çok büyük devlet tüm ülkeden sorumlu olan bir federal ve sadece kendi eyaletine hizmet veren çok sayıda federe devletten oluşuyor. Federalizm dünyada bir hayli yaygın. Türkiye ve Fransa’nın içinde bulunduğu üniter devletler ise en kalabalık gurup.
Federal devletlerin bazı avantajları var. Genellikle liberal teoride –Tocqueville örneğini hatırlayalım- federal devlet kuvvetler ayrılığının bir formu olarak savunulur. Güçler ayrılığına hizmet eder devletin bu biçimde örgütlenmesi. Ayrıca federal yapıyla başkanlık sistemi arasında uyum olduğunu düşünen çok sayıda araştırma söz konusu. Coğrafi genişlik ve nüfus kalabalığının toplumları federalizme ittiğini söyleyebiliriz.
Türkiye içinse federalizm uygun değil. Üniter devlet yapısında ısrar etmek zorundayız. Neden mi? Çünkü hala siyasal hafızayı meşgul eden bir Osmanlı geçmişi var. Osmanlı devleti hiçbir zaman kelimenin gerçek anlamıyla federal bir devlet olmadı. Ama her büyük imparatorluk gibi ülke geniş eyaletler ve özerk bölgeler şeklinde örgütlenmişti. Bu düzen devletin çöküşe geçmesiyle birlikte merkez-kaç kuvvetleri cesaretlendi. 19. yüzyıl deneyimi açıkça göstermektedir ki, imparatorluğun çöküşüyle önce özerklik, ardından da bağımsızlık isteyen etnik toplulukların başlattığı isyanlar arasında bir bağlantı var. Ez cümle, geçmişimiz nedeniyle biz de ademi- merkeziyetçilik bölünmeyi çağrıştırıyor.
Ayrıca bu sorun hiç de geçmişe dair uzak bir hatıra değil. PKK’nın yaklaşık yarım asır önce başlattığı etnik ayrılıkçı isyan Türkiye için güvenlik riski yaratıyor. İsyanın başlangıcından beri amaç ve araçlarını sayısız kere güncelleyen PKK terör örgütü özerklik gibi argümanları sıklıkla savundu. Özerklik bağımsızlıktan önceki durak. PKK’nın kullandığı strateji bundan 200 yıl önce Rum ve Sırpların veya 100 yıl önce Bulgarların kullandığı mantığa çok benziyor. Bu tehdit karşısında haliyle ülkenin birliğinden yana olan tüm toplumsal ve siyasal güçler üniter devleti savunuyor. Sonuç olarak biz de ABD’de veya Almanya’daki gibi ya da Prens Sabahattin’in formüle ettiği şekliyle liberalizmle bağlantılı bir federalizm savunusu mümkün değil. Çünkü ülkenin tarihi ve siyasi coğrafyasına böylesi bir eğilimi tehlikeli hale getiriyor. Sonuç olarak, bölünmemek için üniter devlette ısrar etmek zorundayız. Ülkenin geleceği üniter devlette.
Bu genel tespit başlangıçta ortaya koyduğumuz meseleyi geçersiz kılmıyor tabii ki. Üniter devleti nasıl daha etkin hale getirebiliriz sorusu hala çok önemli. Daha fazla kamu görevlisinin seçimle iş başına gelmesi, yani demokratik devletin tabana yayılması, bürokratik rasyonellikteki aksaklıkların giderilmesi, bu bağlamda liyakat temeli memur rejiminde ısrar, E-Devlet gibi uygulamalarda popülerleşen teknolojik devlet modelinin güçlendirilmesi ve yerel yönetimlere yetki devri akla ilk gelen yanıtlar.
Bu yanıtların çeşitliliği gösteriyor ki, düşünme biçimimizi revize etmeye ihtiyacımız var. Sorunları çözerken mutlaka büyük yanıtlar vermek zorunda değiliz. Sistemik değişikliklere gitmeden de hayatımızı iyileştirebiliriz. Başkanlık sistemi demokratik olabilir. Parlamenter sistem de. Üniter devlet ne hantal ne de anti-demokratik bir seçenek. Ufak dokunuşlarla mevcut üniter devlet yapımızı tüm yurttaşlarımız için etkin ve özgürlükçü bir seçeneğe dönüştürmek pekala mümkün.
- Siyasi Depresyon - 18 Mayıs 2023
- Kentlerde Başıboş Köpek Sorunu - 24 Nisan 2023
- Müzakere Hukuku ve Yoldaşlık - 9 Mart 2023