Doğa ile insan arasındaki denge bozuldu. Gün geçmiyor ki bu bahsi geçen kronik dengesizlik yeni bir anomiyle hayatımızı içinden çıkılmaz hale getirmesin. Kentlerdeki başıboş köpek sorunu yozlaşan insan ve şehir hayatının önümüze koyduğu meselelerden sadece biri. Artık Anadolu’nun ücra semtlerinden büyük metropol varoşlarına kadar pek çok yerde yoğun bir şekilde sokak köpekleriyle karşılaşıyoruz.
Öncelikle şu soru sorulmalı: Bu kadar köpek nereden geldi? Daha düne kadar genelde metruk arazi ve binalarda karşımıza çıkan ve şehir hayatında nadiren karşılaştığımız sokak köpekleri şehirlerde nasıl bu denli görünür oldu? Sorunun ilk yanıtı kırsal kesimle ilgili. Son 20 yılda tarımda büyük bir çöküş yaşadık. Türkiye kendine yeten bir tarım ülkesi değil artık. Ayrıca köyler boşaldı. Milyonlarca insan daha düne kadar köylerde yaşıyordu. Şimdi ise şehirlerde ikamet ediyor. Bu büyük insan göçü köpeklerin doğaya salınmasına yol açtı. Bir zamanlar sürüleri ve evleri bekleyen köpekler şimdi kent sokaklarında çeteler halinde dolaşıp yiyecek arıyor.
Başıboş köpek sorununun ikinci kaynağı kontrolsüz sahiplenme. 2000’li yıllar Türkiye’sinde ciddi bir pet shop patlaması yaşandı. Kuşundan, kedi ve köpeğine kadar milyonlarca aile evcil hayvan satın aldı. Bir hevesle başlayan bu kontrolsüz arzın istenmeyen sonuçlarından biri sokak köpekleri. Artık bir hayvanı satın alıp sonra da sokağa atmak daha zor. Ama yine de imkansız değil. Türkiye’nin hem insanlar hem de hayvanlar için acilen evcil hayvan satın alma mevzuatını yenilemesi gerek. Ayrıca denetimler de artırılmalı. Çocuğuna karne hediyesi olarak köpek yavrusu alan, birkaç ay sonra ise bakım külfetinden sıkılıp hayvanlarını terk eden aileler olmamalı artık.
Sokak köpekleri sorununun çözümü için öncelikle bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var. Pek çok kişi köpek saldırısına uğradı. Özellikle tenha sokaklarda, sabahın erken saatleri ve gece karanlığında ciddi bir güvenlik riski var. Epey sayıda insan köpeklerden korkuyor. Çocuklar da bu korku daha ciddi boyutlarda. Kaldı ki tek sorun güvenlik değil. Hijyen de mesele. Parklar, sokaklar hayvan dışkısı ve köpekler beslensin diye sağa sola bırakılan yiyeceklerden geçilmiyor. Belediyeler genelde tedbir almıyor. Hayvan severler, hayvanlara yönelik şiddet olaylarına dikkat çekerek tedbir alınmasına karşı çıkmakta. Meseleyi yok saymak ve suçlayıcı bir dil kullanmak yanlış. Ayrıca tedbirler hiçbir biçimde hayvanların incinmesiyle sonuçlanacak bir düzeye ulaşmamalı. Ama köpek sürülerinin insanları tehdit ettiği bir şehir yaşantısı da sürdürülebilir değil.
İki önerim olacak bu hususta: Öncelikle tıpkı çöp vergisi gibi bir sokak hayvanları vergisi olmalı. Yerel yönetimler topladıkları kaynakları hayvanlara yiyecek, veterinerlik hizmeti ve barınak için kullanmalı. Ayrıca belediye meclislerinde bu konunun konuşulması gerek. Hayvanları ve insanları korumak için hangi tedbirlerin alınacağı bölgeden bölgeye değişebilen bir hassasiyet düzeyini gerektiriyor. Ezcümle, konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir mesele olamaz. Yeter ki, karşılıklı saygı içerisinde birbirimizi anlamaya çalışalım ve empatiyi elden bırakmayalım.
- Siyasi Depresyon - 18 Mayıs 2023
- Kentlerde Başıboş Köpek Sorunu - 24 Nisan 2023
- Müzakere Hukuku ve Yoldaşlık - 9 Mart 2023