Eğitim Sen: 1 Mart’a kadar deprem bölgelerinde konteyner okullar hazırlanmalı

Eğitim Sen, deprem bölgesindeki öğrenci ve öğretmenlerin hasarlı binalara giremeyeceklerini belirterek “1 Mart’a dek hasar almamış okulların ve konteyner okulların hazırlanması gerek” dedi.

Eğitim Sen, 2022-2023 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısının başlaması ve deprem nedeniyle yaşanan gelişmelere ilişkin basın açıklaması yaptı. Kentlerdeki tüm binaların ve okul binalarının hasar belirleme çalışmalarının bir an evvel tamamlanması ve güvenli okullara geçiş için çalışmalara başlanması gerektiğine dikkat çeken Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, “10 ilde okul binalarının durumu hakkında MEB’in açıklamasına göre 20 bin 688 eğitim kurumu binasının 23’ü yıkılmıştır, 83 bina ise ağır hasarlıdır. Rakamlar okul binalarında hasar düzeyinin orta-hafif hasarlı olduğunu gösterse bile öğrenciler ve eğitim emekçileri orta hasarlı ve az hasarlı binalara giremeyecekleri için 1 Mart’a dek hasar almamış okulların ve konteyner okulların hazırlanması gerekmektedir” dedi.

Yapılan açıklamada konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, Maraş depremlerinin illerde büyük bir yıkıma ve can kaybına neden olduğunu, Şırnak Valisi’nin açıklamasına göre ise can kaybının resmi makamların açıkladığından çok daha büyük olduğunu ifade etti. İyileşmeyi hızlandırmak için örgün eğitimdeki 17,5 milyon öğrencinin, bir milyon 200 binin üzerindeki eğitim emekçisinin okullarda buluşmasının önemli olduğunu belirten Kurul, “Okuldaki karşılaşmaların, depremden etkilenen yurttaşlarla dayanışmanın, yaşadığımız felaketin nedenlerini ve sonuçlarını çözümlemenin, ne yapmak gerektiğini tartışmanın depremin yarattığı acıyı iyileştiren bir etkisi olacaktır” dedi.

“Nakil olan öğrenci sayısı düşüktür”

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) açıklamasına göre, depremin olduğu illerde okullar 1 Mart’ta açılacağını ifade eden Kurul, “Deprem bölgesinde toplam 12 bin 550 okulda; 3 milyon 646 bin 59 öğrenci eğitim görmektedir. Bölgede görev yapan öğretmen sayısı ise 209 bin 719’dur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, 54 bin 882 öğrenci naklini diğer kentlere aldırmıştır. Toplam öğrenci sayısına göre nakil olan öğrenci sayısı düşüktür, öğrenciler ve aileleri depremin 14. gününde bulundukları kentten ayrılamamışlardır” dedi.

“Konteyner okulların hazırlanması gerekmektedir”

Kentlerdeki tüm binaların ve okul binalarının hasar belirleme çalışmalarının bir an evvel tamamlanması ve güvenli okullara geçiş için çalışmalara başlanması gerektiğine dikkat çeken Kurul, “Depremin olduğu 10 ilde okul binalarının durumu hakkında MEB’in açıklamasına göre 20 bin 688 eğitim kurumu binasının 23’ü yıkılmıştır, 83 bina ise ağır hasarlıdır. MEB’in açıklamasında hasar almamış bina sayısına yer verilmemiştir. Rakamlar okul binalarında hasar düzeyinin orta-hafif hasarlı olduğunu gösterse bile öğrenciler ve eğitim emekçileri orta hasarlı ve az hasarlı binalara giremeyecekleri için 1 Mart’a dek hasar almamış okulların ve konteyner okulların hazırlanması gerekmektedir” dedi.

“Okul binaları için yeterli önlemin alınmadığının itirafı “

İstanbul Valiliğinin, İstanbul genelinde 93 riskli okul hakkında tahliye kararı aldığını, 51 bin 995 öğrenci ve 2 bin 765 öğretmenin depreme karşı güvenli okullarda eğitimlerine devam edeceklerini açıkladığını hatırlatan Kurul şunları söyledi; “Bu açıklama aynı zamanda 17 Ağustos 1999 depreminden sonra okul binaları için yeterli önlemin alınmadığının da bir itirafı olmuştur. 2007’de yürürlüğe giren Deprem Yönetmeliği’nden önce yapılan okul sayısı 31 bin 307’dir. 2011-2022 yılları arasında sadece 5 bin okul (yüzde 16) depreme dayanıklılık testinden geçirilmiş, bu sürede bin 500 okul depreme dayanıklı olmadığı için yıkılmıştır. Güçlendirme yapılan okul sayısı ise sadece 2 bindir.”

Kurul, kent ve eğitim yönetimi planlamasının nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişkin önerilerini şöyle sıraladı:

  • Siyasal iktidarın depremi ‘kader’ olarak açıklaması kabul edilemez. Depremin sonuçlarının böyle açıklanması, suç ve ağır ihmalin üstünün örtülmeye çalışılmasından ibarettir. Depremin acı sonuçları karşısında, bilimsel ve laik eğitimin bir gereği olarak depremin bir doğa olayı olduğu ve ondan korunabileceğimiz, halka ve çocuklara iyi anlatılmalıdır. Afetler, depremler kader değildir, doğa olaylarıdır.
    Depreme dayanıklı olmayan, standartlara uymayan binaların yapılması, yapanlara izin verilmesi, yapıların denetlenmemesi, geçtiğimiz yirmi yıl içinde çıkarılan 8 imar affı ile bu yapıların affedilmesi yaşanan felaketin büyüklüğünü arttırmıştır. Bu süreçlerde yerel yönetimlerin ve merkezi bürokrasi ve siyasetin de dâhil olduğu yolsuzluklar, liyakatsizlik, felaketi yönetememe hali ortaya çıkmıştır. Okullarda bu konuların anlatıldığı etkin ve eyleyen bir yurttaşlık eğitimi olmalıdır.
  • Deprem bölgesindeki yurttaşlar, hangi toplumsal sınıftan, cinsiyet, cinsel kimlik ve yönelimden, etnik aidiyetten ve inançtan, siyasal görüşten olursa olsun ayrım gözetmeksizin her türlü sosyal politika, yardım ve destekten yararlanmalı, her yerde insan yaşamından, toplumdan ve doğadan yana sosyal ve ekonomik politikalar yaşama geçirilmelidir.
  • Deprem kentlerinde birinci derecede yakınlarını yitirmiş çocukların kurumlarına yerleştirilmeleri konusunda kamuoyunda ciddi kaygılar bulunmaktadır. Kimi tarikat ve cemaatlerin deprem bölgesindeki çocukları aldıklarına ilişkin iddialar bulunmaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ilde yıkıma neden olan depremlerden etkilenen refakatçisi olmayan bin 464, tedavisi devam eden 759 çocuğun olduğunu bildirmiştir. Demokratik kitle örgütlerinin katılımını ve denetimini içeren katılımcı mekanizmalar oluşturularak çocukların durumu izlenmeli ve bu konu hakkında kamuoyu sıklıkla bilgilendirilmelidir.
  • Deprem illerinin dışında kalan okul binalarının sağlıklı, güvenli ve dayanıklı olup olmadığı düzenli bir biçimde denetlenmelidir. Depremin olduğu illerde yeni okul binalarının planlanması ve inşasına emek ve meslek örgütlerinin, eğitim sendikalarının, veli derneklerinin demokratik katılımı sağlanmalıdır.
  • Deprem bölgesinden diğer kentlere doğru yurttaşların, öğrencilerin, eğitim emekçilerinin göçü başlamıştır ve devam edecektir. Göç hareketi konusunda kamuoyu düzenli ve sürekli biçimde bilgilendirilmelidir. Öğrenci nakillerinde, depremzede öğrencilerin üstün yararı dikkate alınarak yerleştirmeler yapılmalıdır. Depremin yaşandığı kentlerden diğer kentlere nakil aldıran öğrencilerin mutlaka okula erişimi sağlanmalıdır. Bu çocukların psikososyal destek almaları için çalışmalar yürütülmeli, okul ortamları çocukları destekleyici, yaralarını onarıcı ve iyileştirici uğraşıları zenginleştiren demokratik bir iklime kavuşturulmalıdır.
  • Depremin yaşandığı kentlerde, öğrenciler sağlam okullara ve konteyner okullara yerleştirilirken eşitlikçi ve adil bir süreç izlenmelidir. Yıkımın derecesi, illere, ilçelere, mahallelere, hatta sokaklara göre farklılaşmaktadır. Depremin olduğu kentlerde eğitim, çocukların gelişim düzeyleri, ilgileri ve yetenekleri, anadilleri ve kültürleri dikkate alınarak eğitim süreci, psikososyal destek, kendini çeşitli yollarla ifade etme ve oyun-ilgileri odaklı olarak sürdürülmelidir.
  • Deprem bölgesinde yıkımı ağır biçimde yaşamış eğitim emekçilerinin istekleri halinde diğer kentlere tayini için çalışmalar eşit, adil ve hakkaniyetli biçimde sürdürülmelidir. Deprem bölgesi dışındaki eğitim emekçilerinin deprem bölgesine tayini gönüllülük temelinde olmalı, süresi belli, geçici görevlendirmeler yapılmalıdır. Deprem bölgesinde oluşacak öğretmen açığı büyük ölçüde yeni öğretmen atamalarıyla karşılanmalıdır.
  • Eğitim programları, başta deprem felaketi olmak üzere, artan doğa yıkımı, yangınlar, su baskınları gibi afetler, kötü kentleşme, insan hakları bilincinin yitimi, demokrasinin kaybı, eşitsiz ve adaletsiz gelir bölüşümü gibi ekonomik ve sosyal sorunları ve çözümleri kapsayacak biçimde yeniden gözden geçirilmelidir. Eğitim fakülteleri eğitim programları da bu bağlamda yenilenmelidir. Eğitim programlarına dair tüm çalışmalara, ILO-UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’nde ifade edildiği gibi eğitim sendikalarının demokratik katılımı sağlanmalıdır.”