Türkiye’de, kendisi bir Nakşibendi olan Said-i Nursi tarafından kurulduğu için, Nurculuk denilen tarikat mensupları ve hükümet edenlerin Osmanlı’dan günümüze kadar, ittifak ettikleri en önemli konu, Mehmet Akif ve Said-i Nursi’nin geçmişi hakkında, tek kelime etmemeleridir.
Bu iki isim de, Osmanlı İmparatorluğunun gizli servisi olan, Teşkilat-ı Mahsusa’nın özel ajanı idiler. Yalancı tarihçilerin, dalkavuk yazarların ve devletin, yanına hiç yaklaşmadıkları, konu budur.
Bu teşkilatın, Ermeni ve Süryani can kırımları gerçekleştirilirken, bir başka görevlisi daha vardı Yakup Cemil.
İttihat ve Terakki’nin tetikçi katillerinden olan ve daha sonra, hükümet darbesi yapacağı gerekçesiyle, kendi arkadaşları tarafından kurşuna dizilen Yakup Cemil’in, anılarında ve hakkında yazılmış bazı notlarda, doğu da birlikte görev yaptığı isimler zikredilirken Molla Said Kürdi (Nursi)ve Mehmet Akif isimlerine de rast geliriz.
Yakup Cemil isimli katil ittihatçı, daha sonra Topal Osman’ın Rum ve Kızılbaşlara yapacağı gibi, Ermeni ve Süryani katliamına girişmeden önce, birlikte olduğu Teşkilat-ı Mahsusa elemanlarıyla beraber, cezaevlerini dolaşmak suretiyle, ne kadar katil, ipten kazıktan kurtulmuş cani varsa, onları serbest bıraktırıp bu çetede görevlendirmek suretiyle, katliamlara eleman toplamışlardır.
Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, zaten paşalık, subaylık ünvanları verilerek, Hamidiye Alayları adı altında, esas olarak bu cinayetlerde kullanılmak üzere, Padişah tarafından Kürt beylerine kurdurtulmuş olan, özel bir ordu bulunmaktadır.
Teşkilat-ı Mahsusacılar ve Hamidiye Alaylarından oluşan bu katil sürülerinin, öyle din iman, vatan millet gibi bir dertleri yoktur aslında.
Bu katillerin biricik dertleri, öldürdükleri masum insanların para ve mücevherlerine el koymak ve hoşlarına giden, genç kız ve kadınlarına tecavüz ettikten sonra öldürmek, ya da duruma göre kendilerine üçüncü, dördüncü eş olarak alıkoymaktan ibarettir.
Vatan aşkı dedikleri, mezalim budur ve bu mezalimi yapan, yaptıranlar tarafından özel yetkilerle donatılmış iki elemandan biri Said-i Nursi, (Kürdi) diğeri ise Mehmet Akif’tir.
Yani İstiklal marşımızın şanlı yazarı,
Mehmet Akif Ersoy ve molla Said-i Nursi, günümüzün Allattin Çakıcı’sı ve Abdullah Çatlı’sı gibi, devlet aşkı adı altında, her türlü pis ilişki ve karanlığı, kendi bünyelerinde taşıyan birer katildirler.
Görevleri bitip, cinayetleri ayyuka çıktıktan sonra da tasfiye edilmişlerdir, hepsi bu.
Demek ki neymiş;
Molla Said-i Nursi, bir inanç insanı değil,
devletin özel görevli ajanı imiş.
Bu iki zatın bir başka ortak özellikleri de, azılı bir Cumhuriyet düşmanı olmalarıdır.
Nur risalelerini okuyarak, ondan feyz alan ve Komünizmle mücadele derneği kurucusu olmakla övünen ağlak imam, sümüklü Fetullah nerede? Amerika’da.
Bunlar, hep bir yerlere hizmet ediyor. Ama hiçbir zaman halklarının özgürlükleri için değil, aksine köle olmaları, bilimden ve bilgiden uzak olmaları için, inanç adı altında sömürgecilere hizmet ediyor.
Bilmem anlatabildim mi…
- Molla Said - 21 Ekim 2020
- Hepsi bu kadar… - 17 Ekim 2020
- 1 Mayıs 1977 anısı - 2 Mayıs 2020