Ülkemiz Paris İklim anlaşmasını daha yeni TBMM’de geçirip onayladı. Ancak bu anlaşmanın içeriğine uygun düzenlemeleri gerçekleştirmek pekte kolay olmayacak. Çünkü mevcut hükümetin hiçbir sakınca görmeden destek ve teşvik verdiği enerji yatırımları hala tüm hızıyla devam etmektedir. Ve bu enerji yatırımlarının bacalarında SERA etkisi oluşturan gazların, Karbon emisyonun yanında Partikül madde 10 ve 2.5’in bulundukları çevre yoğun yaydıkları işletmeler türündedirler. Bu yayılımı önleyecek tedbirler almadan üretimlerini devam etmeleri, siyasi iktidarın sağladığı kolaylıklarla sürdürmektedirler.
Özellikle planlanan, Fosil Yakıtla çalışan bu santraller şunlardır: Kömür ve Linyit Yakıtlı Termik Santraller, Jeotermal Enerji Santralleri, Biyogaz, Biyokütle, Atık Isı ve Pirolitik Yağ Enerji Santralleridir. Bu santrallerin hepside Fosil yakıtlarla çalışmaktadırlar. Fosil yakıtlar da hava kirleticiliğinde önde gelen yakıtlar olmaktadır. Paris Anlaşması ise her geçen yıl daha çok Fosil Yakıtlardan uzaklaşılmasını, daha çok azaltılmaya gidilmesini istemektedir. Kısaca İklim Adaletini istemektedir. Aşağıya çıkaracağımız verilere bakıldığında ise, sorunun pek kolay çözüleceği görülmemektedir. Hala ülkemizde tüm illerde hava kalitesini ölçecek istasyonların bile kurulmadığını, en tehlikeli PM 2.5 olan partikülleri ölçecek istasyonların ise yok denecek kadar az olduğu da ayrı bir gerçek olarak önümüzde dururken, hava kalitesinin iyileştirmesi ve Fosil yakıtlı santrallerinin devre dışı bırakılmasını nasıl sağlayacaklar…
Paris İklim Anlaşmasının öncelikleri; Sera etkisi yaratacak işletmelerin azaltılması ve üretimlerinin tam kontrol edilerek, baca sistemlerinin çalıştırılması ve bakımının zamanında yapılmasının sağlanmasıdır. Yeşil fonda gelecek 3.1 milyar doları bu alana yatırım yapılarak iyileştirmeye gidileceği ise ayrı bir belirsizlik. Çünkü özellikle Kömürlü Termik Santraller konusunda atılması istenen bir çok iyileştirme adımı ise, bunlar yapılmadan üretimlerine devamları sağlandı. Üstelik teşvikler verilmesine rağmen. Havanın canına okuyan bu Santral sahipleri korundular. Masraf yaparak iyileştirmeye gitmelerini yasa koyucular kendileri önledi.
Şimdi ise Enerji Atlasının Verilerinden, ülkemizde devrede olan ve devreye alınacak bu santrallerin sayılarına bir bakalım:
*Hala devrede olan Kömür ve Linyit yakıtlı Termik Santral sayısı 51’dir. Bir başka veride ise 55
Yapım aşamasındaki Kömür ve Linyit yakıtlı Termik Santral sayısı 2,
Üretim Lisansı alan Kömür ve Linyit yakıtlı Termik Santral sayısı 4,
Ön Lisans alan Kömür ve Linyit yakıtlı Termik Santral sayısı 1,
Planlanan Kömür ve Linyit yakıtlı Termik Santral sayısı ise 13’tür. Bu kadar santrali nasıl ve ne kadar sürede devre dışı bırakabilecekler. Ki bu santrallerin bir çoğu ömürlerini tamamlamış olmasına rağmen, üretim dışı bırakılmamakta ısrar edilmektedir.
*Biyogaz, Biyokütle, Atık ısı ve Pirolitik Yağ enerji Santral sayısı 106 adettir. Yenileri ise yolda.
*Devrede olan Jeotermal Enerji Santrali sayısı 60,
Yapım aşamasında olan JES sayısı 1,
Üretim lisansı alan JES sayısı 3,
Ön Lisans alan JES sayısı 9,
Planlanan JES sayısı ise 1’dir. Bu santrallerin 30’u Aydın’da, 15’i Manisa’da, 10’u ise Denizli’de, 3’ü Çanakkale’de, birer tanede Afyon ve İzmir olarak görülüyor. Bu noktada Büyük Menderes Havzasında 40 çalışır santralin olmasının yanında birçoğunun da sırada olması ise Havzanın bitirilmesi için çalışıldığının işareti sayılır.
Şimdi Kara Rapor 2021’i yayınlayan Temiz Hava Hakkı Platformu önerilerini kendi önerilerimiz olarak kabul ederek, Siyasal İktidarda istediklerimiz kısa özeti Şöyledir:
(“Hava Kirliliği ile Mücadele Stratejisi” geliştirilmeli.
İller bazında Temiz Hava Eylem Planları oluşturulmalı.
PM2.5 ve PM10 değerleri başta olmak üzere tüm kirleticiler ülke genelinde düzenli olarak izlenmeli ve açıklanmalı.
Hava kirliliğinin sağlık etkilerini hesaplamayı sağlayacak ölüm sayısı gibi veriler açıklanmalı.
Çevre mevzuatına uyması için gerekli yatırımlarını tamamlamayan kömürlü termik santrallerin çalışmasına izin verilmemeli.
Endüstriyel yatırımlardan Sağlık Etki Değerlendirmesi Raporu istenmeli.
Hava Kirliliği Mevzuatı DSÖ kılavuz değerleriyle uyumlu hale getirilmeli.
Fosil yakıt desteklerine son verilmeli ve adil geçiş planları yapılmalı.
Alternatif enerji kaynakları, ulaşım araçları desteklenmeli.
Sağlık Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı STK’lar, meslek örgütleri işbirliğine gitmeli, korona sonrası dönemde hava kirliliğini azaltmak için planlar yapılmalı.
2020 yılında dünyada ilk defa hava kirliliği İngiltere’de “resmi ölüm sebebi” kabul edildi.
Türkiye, henüz taslak halinde olan bir yönetmelik ile AB’nin 2015’te kabul ettiği ve DSÖ’nün yeni açıklanan kılavuz değerlerinin 5 katı olan kanserojen PM2,5 yıllık limitine 2029’da ulaşmayı hedefliyor.
Havadaki PM2,5 partikül maddeler akciğerlere ulaşarak iltihaplanmaya ya da kalp ve akciğer hastalıklarına neden olabilir. Dolayısıyla bu partiküllerin havadaki oranı kirliliğin en önemli göstergelerinden biri.
İnce partikül madde (PM2.5) yalnızca Avrupa’da her yıl yaklaşık 400 bin ve dünya çapında 4 milyonun üzerinde erken ölüme neden oluyor.”) Diye sıralanan Temiz Hava Hakkı Platformunun bu taleplerini destekliyor ve siyasal iktidarın bu doğrultuda adım atmasını bekliyoruz. Bu adımlar atılmazsa bu kadar çok sayıda Fosil yakıtla çalışan Santralin ülkemizde yaratacağı kirlilik ve tahribatın önüne nasıl geçilir? Yukarıda belirlenen adımlar atılmazsa hava kirliliği kaynaklı ölümlerin artacağı da aşikardır.
Temiz Hava Haktır.
Temiz Hava, Temiz Bir Çevre İle Olur.
Temiz Hava ve Temiz Çevre, İyi Yaşam Demektir.
Yaşam Hakkına Tam saygı Bekliyoruz.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022