Dünyanın dört bir yanında otokrat liderler, gerçekliği ters yüz eden bir anlatı inşa ederek kitleleri yönlendirmeyi başarıyor. İktidarlarını pekiştirmek için halkı, sahte bir gerçekliğe inandırmaya çalışıyorlar. Bu yalnızca bir propaganda yöntemi değil, aynı zamanda toplumun kolektif algısını yeniden şekillendirme çabasıdır.
Otokratlar, söylemleri ve eylemleri arasındaki uçurumu ustalıkla yönetir. Demokrasiye inandıklarını söylerken muhalifleri susturur, hukukun üstünlüğünü savunduklarını iddia ederken yargıyı kontrol altına alırlar. Ekonomik refah vaat ederken yolsuzluk ve adaletsizliği derinleştirir, özgürlüğü savunduklarını öne sürerken medyayı baskı altına alırlar. Bu çelişkiler rastlantı değil, bilinçli bir stratejinin parçasıdır.
Bu stratejinin temelinde, gerçekliği bulandırma, düşman yaratma ve korku atmosferi oluşturma gibi yöntemler yer alır. Gerçekleri çarpıtarak insanların algısını manipüle eder, sorunların sorumluluğunu dış ve iç düşmanlara yükleyerek kendi başarısızlıklarını gizlerler. Korkuyu yönetim aracı olarak kullanarak bireyleri sindirir, onların tepkilerini bastırırlar. Halk, sistematik olarak bu propagandaya maruz kaldığında, iktidarın anlattığı hikâyeyi sorgulamadan kabul etmeye başlar.
Ancak bu taktikleri boşa çıkarmak mümkündür. Gerçeğin sürekli vurgulanması, otokratların manipülatif anlatısını sarsabilir. Propaganda ne kadar güçlü olursa olsun, hakikati ısrarla gündemde tutmak, yalanların etkisini azaltır. Bunun yanında, otokratların sunduğu tek taraflı anlatıya karşı alternatif hikâyeler oluşturulmalıdır. Sivil toplum, medya ve bireyler, toplumun farklı kesimlerine hitap eden güçlü karşı anlatılar geliştirerek manipülasyonu kırabilir.
Otokratlar korku ile yönetir, ancak bu korku dayanışma yoluyla aşılabilir. İnsanlar yalnız olmadıklarını ve bir araya geldiklerinde değişim yaratabileceklerini fark ettiklerinde, baskıcı iktidarlar zayıflamaya başlar. Tarih defalarca göstermiştir ki hiçbir otokrat sonsuza kadar ayakta kalamaz. Gerçek, eninde sonunda galip gelir. Ancak bunun kendiliğinden gerçekleşmeyeceği unutulmamalıdır. Hakikati savunmak, baskıya karşı koymak ve özgürlüğü korumak için sürekli mücadele etmek gerekir. Otokratların tersine çevirdiği dünyayı düzeltmek ancak bu bilinçle mümkün olabilir.