Michael Schuman: “Trump, Dünyayı Çin’e Teslim Ediyor”

ABD’nin küresel liderliği, yalnızca dış tehditlerden değil, aynı zamanda içeriden gelen politik tercihlerden de etkileniyor. The Atlantic yazarı Michael Schuman, Donald Trump’ın izlediği politikaların, ABD’yi dünya sahnesinde nasıl geri çektiğini ve bu durumun Çin gibi rakiplerine nasıl avantaj sağladığını çarpıcı bir şekilde ele alıyor.

Schuman’a göre, Trump’ın uluslararası ittifaklara yönelik küçümseyici tavrı ve otokrat liderlere duyduğu hayranlık, Amerikan gücünü aşındırıyor ve Pekin’e tarihi bir fırsat sunuyor. Aşağıda, bu önemli makalenin detaylarını bulabilirsiniz.

Schuman, Trump’ın hem iç hem de dış politikada attığı adımların, Amerikan gücünün temelini zayıflattığını belirtiyor. Bu durumdan en büyük faydayı sağlayan ülke ise uzun süredir ABD’nin küresel sahnede zayıflamasını bekleyen Çin. Yazıda vurgulandığı gibi, Trump ya farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde, ABD’nin dünya liderliğini Pekin’e teslim etiğini ileri sürüyor.

ABD’nin Küresel Geri Çekilişi

Michael Schuman’a göre, Trump yönetimi, ABD’nin küresel liderliğini kendi elleriyle terk ederken, Biden yönetimi döneminde uygulanan dış politika, Amerikan müttefiklerini bir araya getirme ve rakiplerini köşeye sıkıştırma konusunda başarılıydı. Biden’ın Ukrayna’yı Rusya’nın işgaline karşı desteklemesi, Moskova’yı ciddi şekilde zayıflatırken; Hamas ve Hizbullah’a karşı İsrail’e verdiği destek, İran’ın bölgedeki etkisini sınırlandırdı. Ayrıca, ABD’nin küresel ittifaklarını güçlendirme hamlesi, Çin’in dünya düzenini kendi lehine değiştirme çabalarını zorlaştırdı.

Ancak Trump, bu kazanımları tersine çevirebilecek adımlar atıyor. NATO’ya yönelik eleştirileri ve Avrupa’daki müttefiklerine karşı küçümseyici tavrı, Batı ittifakını zayıflatıyor ve ABD’yi uluslararası sahnede yalnızlaştırıyor. Schuman, Trump’ın “Önce Amerika” sloganıyla izlediği politikaların aslında ABD’nin dünya üzerindeki etkisini azalttığını ve Çin gibi otokratik rejimlere alan açtığını vurguluyor.

Çin’in Stratejik Kazanımları

Michael Schuman, Trump’ın Çin’e karşı sert söylemlerine rağmen, izlediği politikaların Pekin’in çıkarlarına hizmet ettiğini belirtiyor. ABD’nin uluslararası taahhütlerden geri çekilmesi, Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde daha fazla nüfuz kazanmasına olanak sağlıyor. Biden yönetimi, Çin’in askeri genişlemesini sınırlamak için Avustralya, Japonya ve Hindistan ile stratejik iş birlikleri kurarken, Trump’ın bu tür ittifakları önemsiz gördüğüne dikkat çekiliyor.

Trump’ın otokrat liderlere olan hayranlığı da Schuman’ın makalesinde öne çıkan konular arasında. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile yakın ilişkiler geliştiren Trump’ın, Çin konusunda da benzer bir tavır sergileyebileceği öngörülüyor.

ABD’nin Geleceği ve Küresel Denge

Schuman’a göre, Trump yeniden seçilmesi, ABD’nin uluslararası ittifakları zayıflatmasına ve küresel liderliği hızla çözülebilir. Bu da Çin’in süper güç olarak ABD’nin yerini almasına yol açabilir. Xi Jinping, ABD’nin dünya sahnesinden çekilmesini, Çin’in ekonomik ve askeri gücünü artırmak için tarihi bir fırsat olarak değerlendirecektir.

Schuman’ın yazısında altını çizdiği gibi, Amerikan gücünün gerilemesi yalnızca ABD için değil, küresel demokrasi için de ciddi bir tehdit oluşturuyor. Eğer Trump’ın politikaları devam ederse, Çin’in dünya düzeninde daha baskın hale gelmesi kaçınılmaz olabilir ve bu da demokratik değerlerin gerilemesine yol açabilir.

Michael Schuman’ın The Atlantic’te yayımlanan makalesinde belirttiği gibi, Trump’ın dünya sahnesinden geri çekilme stratejisi, sadece ABD’nin değil, tüm Batı dünyasının küresel etkisini kaybetmesine neden olabilir. Ve bu süreçte en büyük kazanan, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping olacak.