Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tahliyesine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına, Adalet Bakanlığı tarafından yapılan son dakika itirazı Ankara kulislerinde büyük yankı uyandırdı.
İtiraz süresinin dolmasına bir gün kala yapılan başvuru, yalnızca hukuki bir adım değil; aynı zamanda siyasi dengeleri etkileyecek bir hamle olarak değerlendiriliyor. Bu gelişmeye ilk tepki, DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar’dan geldi.
Çandar: “Kötü niyet açıkça ortaya konmuştur”
Cengiz Çandar, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda iktidarın itiraz kararını sert ifadelerle eleştirdi. Açıklamasında üç temel noktaya vurgu yapan Çandar, şunları söyledi:
“Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararının süresinin dolmasına bir gün kala yapılan itiraz ile:
– Kötü niyet ortaya konmuş,
– Kürt vatandaşların ve Türk kamuoyunun duyguları umursanmamış,
– En önemlisi, iç barış konusunda büyük umutlara yol açmış ‘süreç’ ciddi olarak yaralanmıştır.”
Çandar’ın paylaşımı, özellikle çözüm süreci döneminde “barış ve demokratik siyaset” vurgularıyla tanınan bir isim olarak yaptığı bu çıkış nedeniyle siyaset çevrelerinde dikkat çekti. DEM Parti kaynakları da, hükümetin AİHM kararına yönelik bu tutumunun “hukukun siyasallaşması” anlamına geldiğini savundu.
AİHM kararının arka planı: Hukuki bir süreçten fazlası
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Selahattin Demirtaş’ın uzun süredir tutuklu bulunmasının “siyasi nedenlerle” sürdüğüne hükmetmiş, Türkiye’ye “tahliye” çağrısında bulunmuştu. Mahkeme, Demirtaş’ın ifade özgürlüğü ve seçilme hakkının ihlal edildiğini belirterek, kararın derhal uygulanması gerektiğini vurgulamıştı.
Ancak Türkiye’deki yargı organları bu kararı uygulamadı. Hükümet kanadı, AİHM kararlarının “bağlayıcılığının mutlak olmadığını” savunurken, hukuk çevreleri bunun Avrupa Konseyi üyeliğiyle çeliştiğini öne sürdü.
Adalet Bakanlığı’nın şimdi yaptığı itiraz, AİHM’in Büyük Daire’sine taşınacak süreci başlatabilir. Bu durum, Türkiye’nin hem Avrupa Konseyi nezdindeki yükümlülükleri hem de Avrupa Birliği ile ilişkileri açısından yeni bir gerilim hattı yaratma potansiyeline sahip.
DEM Parti: “Hukuk değil siyaset devreye girdi”
DEM Parti içinde yapılan ilk değerlendirmelere göre, hükümetin bu hamlesi “siyasi bir hesaplaşmanın devamı” olarak görülüyor. Parti yöneticileri, Adalet Bakanlığı’nın itiraz kararını “Demirtaş’ı cezaevinde tutmanın yeni bir aracı” olarak nitelendiriyor.
Parti çevrelerinden yapılan açıklamalarda, “Demokratik siyasete katılımın önünü açması beklenen bir süreç, yeniden kapatılmıştır” görüşü öne çıktı. Bir DEM Parti yöneticisi, ismini açıklamadan yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Hukukun üstünlüğü ilkesi her fırsatta vurgulanıyor ama pratikte siyasal irade hukukun önüne geçiyor. Bu karar yalnızca bir kişiyle ilgili değil; milyonlarca seçmenin iradesine karşı bir mesajdır.”
Siyasette yankı: Çözüm süreci hatırlatması
Demirtaş dosyası, Türkiye’de uzun süredir donmuş durumda olan Kürt sorunu ve çözüm süreci tartışmalarının yeniden canlanmasına neden oldu. Özellikle son dönemde iktidar çevrelerinden gelen “yeni yumuşama” sinyallerinin ardından gelen bu itiraz, gözlemcilere göre “karşıt bir yönelim” olarak değerlendiriliyor.
Siyaset bilimci Mehmet Ali Kulat, Artı Gerçek’e yaptığı açıklamada, “Bu tür hamleler, iktidarın iç kamuoyuna ve milliyetçi seçmene verdiği mesajlarla dışarıya verdiği demokratikleşme mesajları arasındaki çelişkiyi büyütüyor” dedi.
Uluslararası hukuk açısından olası sonuçlar
Türkiye, AİHM kararlarını uygulamaması nedeniyle geçmişte Avrupa Konseyi tarafından izleme sürecine alınmıştı. Eğer Demirtaş kararı da uygulanmazsa, Ankara yeni bir diplomatik baskı dalgasıyla karşı karşıya kalabilir.
Uzmanlara göre, AİHM kararlarının uygulanmaması, Avrupa Konseyi üyeliğinin “de facto” anlamını zayıflatmakla kalmıyor; aynı zamanda Türkiye’nin iç hukukunda da “yargı bağımsızlığı” tartışmalarını derinleştiriyor.
NHY/ Artı Gerçek, Halk TV BBC Türkçe, DW Türkçe