Nutuk’u Okumak-3

Ben, Atatürk’üm öldüm demişim zaten
– İşte nutkumu da başlan sona okudum.
Öldüm ama gözüm arkada değil Kitabım bir uzun bir güzel oldu
Hem ne iyi ettim, ne iyi etlim de efendiler
– Sonunda “EY TÜRK GENÇLİĞİ” dedim-
Turgut Uyar,

Mustafa Kemal Nutuk’una “1535 (1919) senesi Mayısının 19. günü Samsuna çıktım. Vaziyet ve manzarâi umumiye” cümlesiyle başlar ve uzun konuşmasını Gençliğe Hitabe’siyle bitirir. Aslında, Gençliğe Hitabe, Nutuk’un ikinci finalidir ve Nutuk iki ayrı finalle sona erer. Medeni Kanun’un çıkarılış nedeni ile ilgili görüşlerini dinleyici /okuyucusuyla paylaştıktan sonra Mustafa Kemal, her faaliyetlerindeki temel amacın “Türk milletinin medeni cihanda layık olduğu mevkie is’adetmek ve Türkiye Cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün takviye etmek… ve bunun için de, istibdat fikrini öldürmek” olduğunu söyleyerek Nutuk’unu bitirir. Medeni Kanun, Nutuk’ta bahsedilen son olaydır ve bu final le, Nutuk’ta değinilen olaylar ile eleştirilen ve/veya övülen kişilerin sonuna gelinmiş olur; dokuz yıllık efal ve icraatın anlatımı burada son bulur. Bu, Nutuk’un birinci finalidir. Nitekim Mustafa Kemal, bu cümleden sonra “Muhterem efendiler, sizi, günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı beyanatım,  en nihayetinde mazi olmuş bir devrin hikâyesidir. Bunda, milletim için ve müstakbel evlatlarımız için dikkat ve teyakkuzu davet edebilecek, bazı noktalar tebarüz edebilmiş isem, kendimi bahtiyar addeceğini” diyerek, bir yandan Nutuk’un birinci finalini işaret ederken, diğer yandan da konuşmasının ikinci ve en dramatik finaline dinleyicilerini hazırlar. Bu ikinci final, genellikle Nutuk’tan ayrı değerlendirilen ve Gençliğe Hitabe olarak anılan üç paragraflık retoriktir. Bu ikinci final, Nutuk’un geri kalan bölümlerinin aksine, herhangi bir konudan, olaydan ya da kişiden bahsetmez: Bir öğüt ve vasiyet niteliği çok daha belirgindir. “Ey Türk Gençliği” hitabı ile başlayan bu bölüm, gençliğe temel vazifesinin ne olduğunu söyler; varlığının ve geleceğinin tek temeli olan Cumhuriyeti, sonsuza dek koruması ve savunması gerektiğini öğütler ve ola da bir gün, iç ve dış düşmanlar Cumhuriyeti tehdit eder ve gençlik de Cumhuriyeti korumak ve savurmak zorunda kalırsa, içinde bulunduğu şartların zorluğunun onu yıldırmaması gerektiğini; şartlar ne olursa olsun bu temel vazifesini ifâ etmesi gerektiğini söyler. Bu vazifenin yerine getirilmesi için gençliğin ihtiyaç duyduğu güç ise damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır. ‘

Nutuk’un, Mustafa Kemal’in gözyaşları eşliğinde, vasiyet ve öğüt karakteri hayli baskın bir belagat ile -Gençliğe Hitabe ile- sonlandırılması, Gençliğe Hitabe’nin, henüz Nutuk’un okunduğu günlerde, onun Nutuk’tan ayrı ama orun içerisinde yer alan, onun bir parçası olan bir metin olarak değerlendirilmesini kolaylaştırmıştır. Nitekim Gençliğe Hitabe’nin okunduğu günün ertesi, yani 21 Eylül 1927 günü saat 13:00’de Ankara Hukuk Fakültesi öğrencileri bir araya gelerek Gençliğe Hitabe’ye cevap niteliğinde bir metin kaleme almış ve bu metni yayınlanmak üzere gazetelere göndermiştir. 22-23 Eylül’de toplanan Darülfünun öğrencileri de benzer saikle bir araya gelmiş, Gençliğe Hitabe’ye cevap niteliğinde bir metin de onlar hazırlayarak, Mustafa Kemale telgraf çekmiştir. Gençliğe Hitabe’ye cevaplar, bu iki girişimle de sınırlı kalmamış, Gençliğe Hitabe’ye cevap olarak yazılarak Mustafa Kemale gönderilen birçok metin kaleme alınmış, bu metinlerin bir kısmı da Hakimiyeti Millîye Gazetesi’nde 27 Ekim tarihinden itibaren “Gazimizin Hitabesi ve Gençliğin Hissiyatı” başlığı altında okuyucuya aktarılmıştır (Uzun, 2005:31-33). Bugün de, Nutuk’un çek fazla okunan ve tartışılan bir metin olmamasına rağmen, Gençliğe Hitabe’nin eğitim çağındaki tüm gençlere ezberletilmesi ve eğitim kurumlarının tüm sınıflarına asılması da Gençliğe Hitabe’ye atfedilen önemin günümüzde de halen devam ettiğini göstermesi açısından önemlidir.

Nutuk’un kapsamı ile ilgili olarak belirtilmesi gereken noktalar, Nutuk’un nasıl başlayıp, bittiği ve Gençliğe Hitabe’nin niteliğiyle sınırlı değildir. Nutuk’un kapsadığı tarihsel döneme göz atıldığında da ilginç ayrıntılar göze “çarpmaktadır. Genel olarak Nutuk’un, 19 Mayıs 1919-15 Ekim 1927 tarihleri arasındaki 9 yıllık tarihsel dönemi kapsadığı belirtilir. Mustafa Kemal’in Nutuk’unu okumaya başlamadan hemen önce, CHF İkinci Kongresi’ni açış konuşmasında söylediği “dokuz   senelik bir devrenin tarihine temas edecek maruzat ve beyanatım uzun sürecektir” sözü de bu iddiaya delil olarak sunulur. Nutuk’un 1927 yılı sonlarına kadar devam eden bir tarihsel süreci kapsadığı ile ilgili diğer bir deli ise Nutukta, Nutuk’un okunmasından kısa bir süre önce (27 Ağustos 1927 tarihinde ) vukuu bulan, Çerkez Ethem’in abisi Reşit Bey’den para alarak Atatürk ve İnönü’ye suikast yapmak amacıyla gizlice Kuşadası’na çıkan Hacı Sami çetesinin faaliyetlerinden de bahsedilmiş olmasıdır (Arar, 1980:133). Arar, ayrıca, 1924 yılından sonra gerçekleşen ve Nutuk’ta da atıf yapılan olayların listesini çıkarmıştır, Arar’ın listesine göre Mustafa Kemal, Nutuk’unda, Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleşen 24 ayrı olaya değinmiştir ve bu olayların 5 tanesi ise 1927 yılında gerçekleşmiştir. Arar’ın listesi kuşkusuz doğru olmakla birlikte, Tunçay ve Dumont’un da dikkat çektikleri gibi, Nutuk’ta bu dokuz yılı kapsayan olayların dağılımının oldukça dengesiz olduğu da aşikârdır. Dumont (1997:16) bu konuda şöyle der: “Atatürk, eserinde, Türk Devrimi’nin çeşitli aşamalarına, pek eşitsiz bir yer ayırmıştır. Böylece, Söylev’in yüzde 42’si 1919 yılının sadece son altı ayına ayrılmışken, onun zıddına, 1924 ile 1927 arası yıllar en az dikkati çeken bir dönem olmuştur eserin yüzde birinden a2). 1920 yılının payı Söylev’in yüzde 25idir; 1921 yılı yüzde 8 dolayında, 1922 yılı yüzde 9, 1923 yılı yüzde 4,5 bir paya sahiptirler” (Arar, 1980:131-133).

Tunçay (1999:184) da aynı konuda şu bilgilere yer vermektedir: “Yeni basımlarında -belgelerin verildiği Il. cilt hariç- metni yaklaşık 900 sayfa tutan Nutuk’un, kabaca 700 sayfası, M. Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkısından saltanatın kaldırılışına kadar geçen 42 ayın, genellikle zaman dizim sırasını izleyen, ayrıntı bir anlatım, çözümleme ve yorumuna ayrılmıştır. Ondan sonra Nutuk’un verilişine değin 60 ayın öyküsüyse, daha seçmeci bir yaklaşımla 200 sayfaya sığdırılmıştır”.

Nutuk’a yakından bakıldığında da Tunçay ve Durmont’un haklı noktalara temas ettikleri görülebilmektedir. Örneğin, Milli Eğitim Basımevi tarafından 1971 yılında yayınlanan 3 ciltlik Nutuk esas alınarak konuşulursa, metinin tamamı, belgeler dâhil, 1280, belgeler hariç 898 sayfadan oluşmaktadır -ki belgelerin tamamı 1923 yılı öncesine aittir. Mustafa Kemal’in Cumhuriyetin ilan edildiği anı tasvir ettiği “…kanun birçok hatiplerin, Yaşasın Cumhuriyet! sadalariyle alkışlanan hitabeleriyle kabul edildi” cümlesi ise 813. sayfada yer almaktadır. Bir başka ifade ile Nutuk’un %90,5’i 29 Ekim 1923 tarihinden önce gerçekleşen olaylardan  bahsetmektedir.

ysa 29 Ekim 1923 tarihi, Nutuk’un kapsadığı ileri sürülen dokuz yıllık tarih diliminin sadece %52,8’lik bir bölümünü oluşturmaktadır. Bir diğer ifade ile Mustafa Kemal, Nutuk’unun tarihsel olarak 9653’ünü kapsayan bir bölümüne, konuşmasının %91’ini; Cumhuriyet’in ilanından sonraki %47,2’ik bölümüne ise %l0’undan bile az bir yer ayırmıştır. Üstelik Nutuk’un Cumhuriyetin ilanından sonraki bölümün hayli önemli kısmı da, muhaliflerin, başta da Rauf Orbay’ın, Cumhuriyet’in ilan ediliş biçimine yönelik eleştirilerinden ve konuyla ilgili olarak o günlerde basında çıkan yazılara cevaplardan oluşmaktadır. Cumhuriyet’in ilanına ilişkin tepkileri de bir yana koyarsak, Mustafa Kemalin, Cumhuriyet’in ilanından sonra değindiği tek belirgin konu, TC’nin kuruluşu ile ilgili değerlendirmeleridir             ki bu da 1924- 1925 yıllarımı kapsayan bir tartışmadır. Tamamı 1923 yılından öncesine ait olan vesikalar da tartışmaya dâhil edilirse; Nutuk’un 1923’den sonrası ile ilgili değerlendirmeleri iyiden iyiye azalmaktadır: Toplam 1280 sayfanın, sadece 85 sayfası Cumhuriyet’in ilanından sonrasına aittir ki bu da vesikalar dâhil edildiğinde toplam metnin sadece 66,6’sının 29 Ekim 1923’den sonrası ile ilgili olduğu anlamına gelmektedir.

Nutuk’un, kapsadığı tarihsel alanı eşit parçalara bölerek kullanmamış olması, Mustafa Kemal’e yöneltilecek bir eleştiri değildir. Amacı bir tarih kitabı ya da bir siyasal olaylar kronolojisi vb. yazmak olmayan hatibi, 1923 sonrasına kısaca değinmiş olmakla eleştirmek akla yatkın bir tenkit yöntemi değildir. Açıkçası, Nutuk’un niteliği göz önüne alındığında bunun, hatibin kendi tercihi olarak değerlendirilmesinin daha doğru olduğu söylenebilir. Fakat bu eleştirinin, açıkça, Nutuk’u bir kutsal kitap, Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekçi bir tarihi ya da bir destan olarak ele alan; Nutuk’a, okunma amacının çok da ötesinde bir kutsallık, bilimsellik, bir tarihsellik atfeden; Nutuk’ta Mustafa Kemal ve Cumhuriyet ile ilgili her şeyi arayan; hatta onun şifreli, bizi gelecekteki tehlikelere karşı uyaran ezoterik bir metin olduğunu söyle yen yazarlara -resmi tarihçilere- yöneltilebilecek bir eleştiri olduğu kuşkusuzdur.

Nutuk’a kapsadığı konular itibariyle göz atıldığında da kayda değer ayrıntılarla karşılaşılır. Nutuk, kapsadığı tarihsel döneme ilişkin hem olaylardan hem de kişilerden bahseder. Fakat ne olaylar, ne de kişiler, söz konusu tarihsel dönemdeki önemlerine göre değil, Mustafa Kemal’in onlara atfettiği değerlere göre Nutuk içerisinde yer alır. Bir başka ifadeyle Mustafa Kemal’in bahsettiği olaylar ve kişiler, sadece kendi öyle istediği için ve kendi anlattığı biçimde Nutuk’ta yer alırlar ve Mustafa Kemal’in bu konudaki seçimleri oldukça eklektiktir: Mustafa Kemal, olayların ve kişilerin kendi anlatmak istediği yönlerini ön plana çıkarır ve sadece bu yönleriyle onları Nutuk’un kapsamına dâhil eder. Örneğin Mustafa Kemal, Nutuk’taki anlatımında, Çerkez Ethem’in iç ayaklanmaları bastırmadaki rolünü ve Ankara üzerindeki gücüğü minimize ederken, onun tren istasyonundan    kaçışını ayrıntılarıyla anlatır. Halide Edip’in (1963) de bahsettiği gibi, Ethem Bey, Ankara’ya geldiğinde Ankara’daki tek otomobilin kendisine tahsis edilmesi ve Ankara Sokaklarının Çerkez Ethem’i görmek isteyenlerle dolup taşması Mustafa Kemal’in Nutuk’unda bahsetme    Tercih etmediği olaylar arasında yer almaklardır. Lakin Mustafa Kemal, Abdülkerim Paşa ile olan telgraflaşmalarını ve Yahya Kaptan olayını ayrıntılarıyla ele alma ihtiyacı hisseder, Gerçekleştiği dönemde BMM içeresinde önemli bir sansasyona  neden olan Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi olayına da Nutuk’ta değinilecek kadar önem verilmez.

Milli Mücadele’yi kendisinin Samsun’a ayak basmasıyla başlatır ve ne Mondros Mütarekesi’nden önce gerçekleşen olaylardan ne de kendisinin 30 Ekim 1918-16 Mayıs 1919 tarihleri arasındaki faaliyetlerinden bahsetmemeyi tercih eder. Özetle, Mustafa Kemal’in ele aldığı bir olayı neden o şekilde anlattığını ya da bazı olaylara Arar’ın da belirttiği gibi, Veliaht Abdülmecit Efendi’nin Anadolu’ya daveti, Atatürk’ün emri ile kurulan ve kapatılan Türkiye Komünist Partisi, yurtdışında bulunan İttihat ve Terakkinin üç büyük lideri ile olan yazışmalar ve bu partinin teşkilât ve imkânlarından mili dava için yararlanmak, ama onun Türkiye’nin kaderinde tekrar söz sahibi olmasını önlemek için sürdürülen çabalar, Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in katli, Ali Kemal’in İzmit’te linç edilmesi gibi iç politik olaylardan; dış politika ve diplomatik ilişkiler açısından, Fransa’nın Suriye eski Yüksek Komiseri Georges Picot ile Sivas’ta yapılan görüşmeler, Sovyet-Türk ilişkilerinin başlaması ve gelişmesi,   Bolşevik liderlerle yapılan yazışmalar, Suriye ve Irak’taki mahalli ve milli direniş örgütleri ile olan ilişkiler gibi olaylara (1980:136-137)- yer vermediği için eleştirmek, hangi olayları konuşmasına dâhil edip etmediğine bakarak Mustafa Kemal’i değerlendirmek mümkün değildir; fakat bu, onun anlatımın: eklektik olmaktan da alıkoymaz: Anlattığı tarihsel olaylar), o dönemde gerçekleşen olayların Mustafa Kemal tarafından yorumlanmış, onun tarafından kurgulanmış biçimleridir. Ayrıca Mustafa Kemal, konu edilen tarihsel kesitte gerçekleşen olaylardan sadece kendi anlatmak istediği olayları seçmiş, seçtiği olayların da anlatmayı uygun gördüğü kısımlarını ön plana çıkararak anlatmıştır. Nitekim aynı değerlendirmeyi, Nutuk’ta bahsedilen kişiler için de söylemek mümkündür. Bu da hatibin kendi tercihidir; hattı zatında benzer tarzdaki tercihleri, Mili Mücadele’yi anılarına taşıyan Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve Rıza Nur da yapmışlardır. Onların anıları -ki “anı” kapsamında değerlendirilen tüm çalışmalar için aynı şeyi söylemek de olasıdır- da Mustafa Kemalin Nutuk’taki anlatımı gibi taraflı ve eklektiktir.

Mustafa Kemal Nutuk’unda Toksöz, Ferda, Tasvir-i Efkâr, Vatan, Tanin, Son Telgraf, Yeni Dünya ve Pontus gibi gazeteler ve Tevfik Paşa, Ali Rıza Paşa ve Damat Ferit Başkanlığında kurulan hükümetler hakkında eleştirel değerlendirmelerde bulunur. Trakya Paşaeli Cemiyeti, Vilayat-ı Şarkiye Müdafaai Hukuk-ı Milliyle Cemiye- tinin Erzurum Şubesi, Edirne Vilayet-i Müdafaa-i Hukuk-ı Millîye Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti, Teali-i İslâm Cemiyeti,   İtilâf  ve Hürriyet, Cemiyet-i Hafiye-I İslamiye, Mavri Mira, Yunan Salib-i Ahmer Cemiyeti, İstanbul  Patrikhanesi, Resmi  Muhacirin Komisyonu, Rum Mekteplerinin İzci Teşkilatları, Pontus Cemiyeti, Kürt Kulübü, İngiliz Muhipler Cemiyeti, Kızıl Hançerliler, Askeri Nigahban Cemiyeti, Ermeni Patrikhanesi, Etnik-i Eterya Cemiyeti, Merzifon’daki Amerikan Kurumları, Ecnebi Salb-i Ahrerleri, Karakol Cemiyeti, Erzincan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Kurulu, Erzurum Merkez Kurulu, Sivas Merkez Kurulu, Felah-ı Vatan Grubu, Ahmediye Cemiyeti, Yeşil Ordu, Zeynelabidin Partisi, Halk İştirakiyun Partisi, Tesanüt Grubu, İstiklâl Grubu, Müdafaa-i Hukuk Zümresi, Halk Zümresi, Islahat Grubu, Muhafaza-ı Mukaddesat Cemiyeti. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Kuvayı Seyyare ve İkinci Grup hakkında da oldukça menfi sözler söyler.

Nutuk’ta hakkında olumsuz anlamda bahsedilen kişilerin sayısı da oldukça kabarıktır. Nitekim menfi ve müspet anlamda kendilerinden bahsedilen kişiler göz önüne alındığında Nutuk’un kişiler ve onlar hakkındaki değerlendirmeler üzerinde bina edildiğini söylemek büyük bir yanlış olmayacaktır. Nutuk’ta kendilerinden menfi anlamda bahsedilen Kişiler arasında, Abdullah Azmi Elendi, Abdullah Bey, II. Abdülhamit, Abdülkadir Kemali Bey (Öğütçü), Abdülmecit Efendi, Abdürrahman Bey, Abuk Ahmet Paşa, Adil Bey, Adnan Bey (Adıvar), Ahmet Fevzi Paşa, Ahmet İzzet Paşa (Furgaç), Ahmet Necati (Binbaşı), Aleksandros Zimbragaki, Ali Galip Bey, İhsan Paşa (Sabiş, Ali Kemal Bey, Ali Rıza Bey, Ali Rıza Bey(Kuruoğlu), Ali Rıza Paşa. Ali Suat Bey, Alişan Bey, Ali Ulvi Bey, Alişer Bey, Atıf Bey, Atinegora, Ayinpa, Anzavur Ahmet, Bahur Bey, Bekir Bey(Çerkez Bekir Sıtkı), Bekir Sami Bey (Kunduh), Brunot Binbaşı, Cafer Tayyar Bey(Eğilmez), Cavit Bey, Celâdet Bey, Celal Bey, Celâlettin Arif Bey, Cemal Bey (Malatya’da On ikinci Süvari Alay Komutanı), Cemal Bey(Konya Valisi), Cemal Paşa (Mersinli,) Çerkez Ethem, Cemil, Paşazâde Çerkez İbrahim, Bey, Ekrem,    Cevdet Çerkez Kara Mustafa Paşa, Çerkez Reşit Bey, Çerkez Tevfik Bey, Çopur Musa Yusuf, Çürüksulu Mahmut Paşa, Damat Ferit Paşa, Damat Mehmet Demirci Mehmet Efe, Şerif Paşa, Deli Hacı, Deli Hasan, Hayrettin Bey(Kurmay Albay), Hidayet Bey, Hikmet Bey

Kara Vasıf, Kâzım Karabekir, Kemal Bey, Kemal Paşa (Saray), Keşfi Bey, Kiraz Hamdi Paşa, Klematlos (İlk Pontus Ocağı’nı kuranlardan), Küçük Ağa, Küçük Hasan, Mahmut Bey, Mehmet Ali Bey, Sadık Bey. Sadullah Bey, Sait Molla, Salih Bey, Salih Efendi Salih Paşa (Kezrak), Sarı Efe Edip, Selahattin Bey. Senai Bey, Servet Bey (Orkun), Seyit Abdülkadir Efendi, Siyari Bey, Solly Flood, Suphi Bey, Suphi Paşa, Süleyman Şefik Paşa, Şeyh Hacı Fevzi Efendi, Seyh Eyüp Şeyh Sait, Şeyh Recep Kamil, Şükrü Bey, Sükrü Efendi Hoca (Çelikalay), Tevfik Paşa (Oktay), Vehip Paşa, Vehbi Bey. Venizelos (Elefteriosj, Yermanos Bey, Zaralızâde Celâl Zaven Efendi, Zeki Bey (Karabeyoğlu,) ” Zeynel Abidin Bey, Ziya Hurşit Bey ve Ziya Paşa yer almaktadır.

Nutuk’un, kişilerin eleştirisi niteliği olma özelliği o kadar belirgindir ki, yukarıda bir kısmı sayılan bu kişilerin sadece birer kez değil, onlarca defa kendilerinden bahsedilmiş olması da Nutuk’un bu yönünü ön plana çıkarması açısından önemli bir ayrıntı olarak değerlendirilebilir. Örneğin Mustafa Kemal, Rauf Bey’den 157 kere, Damat Ferit Paşa’dan 79, Nurettin Paşa’dan 71, Refet Bey (Bele)’den 70, Çerkez Ethem’den 69, (Mersinli) Cemal Paşa’dan 67, Vahdettin’den 65, Çerkez Tevfik Bey’den 53, Ali Galip Bey’den 51, Kâzım Karabekir’den, Çerkez Reşit Bey’den 43, Celâlettin Arif Bey’den 32, Ahmet İzzet Paşa’dan 30, Bekir Sami Bey’den 29, Damat Mehmet Şerif Paşa’dan 28, Adil Bey’den 27, Ali Rıza Paşa’dan 27, Kara Vasıf Bey’den 27, Tevfik Paşa’dan 27, Ali Fuat Paşa’dan 23 ve Sait Molla’dan 23 defa bahsederek eleştirmiştir (Uzun, 2005:315-316). Nutuk’ta olumlu anlamda bahsedilen kişiler de vardır. Nutuk’ta örneğin, ismet Pasa (İnönü)’den 27, Yahya Kaptan’dan 10, Abdülkerim Paşa’dan 47 ve Yahya Galip Bey’den 5 kez olumlu anlamda bahsedilmiştir[1]

Nutuk’ta olaylar çoğunlukla tarihsel sıralarına bağlı olarak verilir; fakat bu Nutuk’un kapsamı dışında değerlendirilen dokuz yıllık tarihsel kesit haricindeki olaylardan hiç bahsedilmediği anlamına gelmemelidir. Arar (1980:1133), Nutuk’un kapsamı dışındaki olaylardan –eski çağlardaki; ya da İslâm tarihindeki olaylar gibi- bahsederken, olayları “…tarih felsefesi diyebileceğimiz sentetik bir görüşle” anlattığını belirtmektedir[2]

[1] ” Nutuktaki Kişi adlarını şayanlardan birisi de Kılınç (2003:147- 138)’tır. Kılıç’ın sayımına göre, Nutuk’ta Rauf Orbay’dan 96, İsmet İnönü’den 79,  Refet  Bele’den 69, Mersinli Cemal Paşa’dan 69, AH Fuat Cebesoy’dan 57, Kazın Karabekir’den 57, Fevzi Çakmak’tan 31, Ahmet İzzet Paşa’dan 30 Bekir Sami Kunduh’tan 30 Kara Vâsıf Bey’den 30, Salih Paşa’dan 29, Tevfik Paşa’dan 26, Çerkez Ethem ve kardeşlerinden 26, Ali Galipten 23, Nurettin Paşa’dan 23, Kazım Özalp’ten 22 ve Celalettin Arif Bey’den 21 defa bahsedilmektedir.

[2] 2 Kılıç (2003; 139) Nutuk’taki olaylar dizinin de çıkarmıştır. Kılıç’ın araştırmasına göre, Nutuk’ta İstanbul Hükümeti’nden 191 defa, millet kelimesinden o153, Büyük Milet Meclisinden 150, Heyeti Temsiliye’den 114, Padişah’tan 103, Meclis-i Mebusan’dan 79, İtilaf Devletleri’nden 69, Sivas Kongresi’nden 46,  Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden 44, Damat Ferit Paşa Hükümeti’nden 33, Erzurum Kongresi’nden 32 ve Mondros Mütarekesi’nden 27 defa bahsetmiştir.

Mete Kaan KAYNAR