ABD’nin eski başkanı Donald Trump, ikinci başkanlık dönemi için hazırlık yaparken uluslararası siyasette yeniden sınırları zorlayan açıklamalarıyla gündemde. Grönland’ı satın alma girişiminden Panama Kanalı üzerindeki iddialarına, Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti yapma planlarına kadar geniş bir yelpazeye yayılan bu çıkışlar, yalnızca iç politikaya yönelik değil, aynı zamanda küresel jeopolitik denklemlere de etki edebilecek nitelikte.
Alman haber kanalı n-tv’nin web sitesinde yer alan bir habere göre, Trump’ın bu planlarının arkasında ekonomik, stratejik ve politik gerekçeler yer alıyor. Peki, bu çıkışlar ne kadar gerçekçi ve arkasında yatan asıl motivasyonlar neler?
Grönland: “Mutlak Bir Zorunluluk”
Trump, Grönland’ı ABD topraklarına katma fikrini daha önce, ilk başkanlık döneminde de dile getirmişti. Dünyanın en büyük adası olan ve yaklaşık 2,2 milyon kilometrekarelik bir alana yayılan Grönland, siyasi olarak Danimarka’ya bağlı olsa da geniş bir özerklik haklarına sahip. Nüfusu yalnızca 57 bin olan ada, zengin doğal kaynaklarıyla dikkat çekiyor.
Trump, Grönland’ın ABD kontrolünde olması gerektiğini savunarak, ekonomik veya askeri baskı yöntemlerinin bu hedefe ulaşmak için kullanılabileceğini belirtti. Trump’ın bu ilgisinin temelinde adanın stratejik önemi ve doğal kaynak zenginliği yatıyor. Grönland, Kuzeybatı Geçidi gibi yoğun kullanılan deniz yollarının yakınında yer alıyor ve aynı zamanda GIUK (Grönland-İzlanda-İngiltere) hattında önemli bir askeri geçiş noktası oluşturuyor. ABD, adanın batısında bir hava üssüne sahip ve bu üssü modernize etmeye devam ediyor.
Ancak Trump’ın asıl ilgisi, adanın altında yatan zengin doğal kaynaklar. Grönland’da petrol, doğalgaz ve nadir toprak elementleri bulunuyor. Bu elementler, elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri ve askeri ekipman üretiminde hayati bir rol oynuyor. Dünyadaki üretimin büyük bir kısmını elinde tutan Çin, bu kaynakları jeopolitik bir koz olarak kullanıyor.
Londra Üniversitesi’nden Klaus Dodds, Trump’ın Grönland hamlesinin bir nedeninin Çin’in bölgede artan yatırımları ve etkisini sınırlamak olduğunu ifade ediyor. Dodds ayrıca, iklim değişikliğinin eriyen buzullar yoluyla Grönland’ın kaynaklarına erişimi kolaylaştıracağına dair Trump’ın hesap yaptığını da belirtiyor.
Ancak Danimarka ve Grönland yönetimi, Trump’ın bu önerilerini kesin bir dille reddetti. Danimarka hükümeti, Trump’ın son tehditlerine yanıt olarak, ABD’nin ekonomik baskısına boyun eğmeyeceğini belirtti.
Panama Kanalı Üzerindeki Gerilim
Trump’ın dikkat çeken bir diğer çıkışı, Panama Kanalı’nı ABD kontrolüne almak üzerineydi. 20. yüzyılın başında ABD tarafından inşa edilen ve uzun süre ABD kontrolünde kalan bu stratejik geçiş yolu, 1970’lerden itibaren Panama’ya devredildi. Ancak Trump, kanalın geçiş ücretlerini “haksız” olarak nitelendirerek, Panama’nın bu konuda ABD’ye haksızlık yaptığını öne sürüyor.
Panama Devlet Başkanı José Raúl Mulino, Trump’ın bu iddialarını sert bir dille reddetti. “Panama Kanalı’nın her santimetresi Panama’ya aittir ve bu böyle kalacaktır,” diyen Mulino, ABD’nin herhangi bir askeri müdahalesine karşı olduğunu belirtti.
Uzmanlara göre Trump, bu iddialarını daha çok ekonomik bir avantaj elde etmek amacıyla dile getiriyor. Wilson Center’dan Benjamin Gedan, Trump’ın asıl amacının ABD gemilerine kanal geçişinde indirim yaptırmak olabileceğini düşünüyor.
Kanada’yı ABD’ye Katma Planı
Trump’ın tartışmalı planları arasında Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti yapma fikri de yer alıyor. Bu açıklama, eski Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya yönelik kişisel eleştirilerle başladı. Ancak Trump, bu öneriyi ekonomik baskıyla hayata geçirebileceğini belirtti.
Kanada’dan bu iddialara tepkiler gecikmedi. Trudeau, “Kanada’nın ABD’ye katılma ihtimali, cehennemde bir kar topunun erime süresinden daha düşük,” diyerek Trump’ın önerisini alaycı bir şekilde reddetti.
Jeopolitik Hesaplar mı, Popülist Söylem mi?
Trump’ın bu tür çıkışları, sadece jeopolitik bir strateji değil, aynı zamanda iç politikada seçmen tabanını güçlendirmeye yönelik bir popülizm unsuru olarak da görülüyor. “America First” (Önce Amerika) sloganını merkeze alan Trump, uluslararası siyasetteki tartışmalı çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor.
Ancak bu açıklamaların hayata geçirilmesi, hem uluslararası hukuk hem de diplomatik ilişkiler açısından ciddi sorunlar yaratabilir. Avrupa Birliği ve diğer ülkeler, Trump’ın bu hamlelerine karşı güçlü bir duruş sergilemeye devam ediyor.
Kaynak:
Bu haber, Alman haber kanalı n-tv’nin web sitesinde yayımlanan detaylardan derlenmiştir.