ABD Başkanı Donald Trump, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in öncülüğünde yüzlerce general ve amiralin katıldığı toplantıda sahneye çıkarak hem içerik hem de üslup bakımından büyük tartışma yaratan bir konuşma yaptı. Savunma Bakanlığı’nın Virginia eyaletindeki Quantico’daki etkinliği, Amerikan ordusunun en üst düzey komuta kademesi için bir değerlendirme ve yön belirleme toplantısı olacaktı; ancak Trump’ın sözleri toplantıyı siyasi bir gösteriye dönüştürdü.
Hegseth’in Sert ve Tartışmalı Açıklamaları
Toplantının ilk bölümünde konuşan Savunma Bakanı Pete Hegseth, orduda “disiplin ve görüntü” üzerinden sert eleştirilerde bulundu. Pentagon koridorlarında “kilolu askerler görmekten bıktığını” söyleyen Hegseth, tıraş olmaya tıbbi ya da dini sebeplerle muafiyet tanınan askerlerin, özellikle de çoğunluğunu siyah askerlerin oluşturduğu bu grubun… ordudan uzaklaştırılması gerektiğini savundu.
Konuşmasında ordunun artık “woke” yani duyarlılık ve çeşitlilik politikalarıyla anılan bir Savunma Bakanlığı olmaktan çıktığını, yeniden “güçlü, erkeksi bir Savaş Bakanlığı”na dönüştüğünü ilan etti. Ayrıca “zehirli liderlik” kavramına da öfke kusarak, yüksek standartlara bağlı olmanın kendisine bu etiketi getiriyorsa bunu kabul ettiğini belirtti. Hegseth’in bu sözleri salondaki birçok üst düzey komutanın yüzünde rahatsızlık yarattı, ancak asıl gerginlik Trump sahneye çıktığında ortaya çıktı.
Trump’ın Gerginlik Yaratan Performansı
Başkan Donald Trump’ın konuşması, katılan generaller ve amiraller açısından sıradan bir hitap olmaktan öteye geçti. Trump, her zamanki gibi sert ve popülist bir tonla konuşarak salonda tedirgin bir atmosfer yarattı. ABD ordusunun en üst düzey yetkilileri, Savunma Bakanı’nın slogancı tavrına kulaklarını kapatabilmişti; fakat Trump’ın sahnedeki performansı, görmezden gelinemeyecek kadar sarsıcıydı.
Trump, askeri liderlere yönelik hitabında sık sık kişisel öfke patlamalarına kapıldı. Kimi zaman bağırarak, kimi zaman salondakilere küçümseyici ifadelerle yaklaşarak konuşmasını sürdürdü. Orduyu “eskisi gibi güçlü, korku salan” bir yapıya dönüştürme iddiasında bulunurken, askeri değerlerden çok siyasi mesajlar verdi. Konuşması, salonda bulunan üst düzey komutanlara olduğu kadar, Fox News gibi televizyon kanallarına ve Beyaz Saray’daki siyasi destekçilerine yönelik bir gösteri havasındaydı.
Profesyonel Ordudan Uzak Bir Manzara
ABD ordusunun geleneksel yapısında, sivil-asker ilişkilerinde belirli bir saygınlık ve kurumsallık esastır. Ancak Trump’ın bu konuşması, askeri liderlerin önünde bir başkomutanın sergilediği profesyonellikten uzak bir tablo sundu. Katılımcıların büyük bölümünün, Trump’ın sözlerini dikkatle dinlemek yerine soğukkanlılıkla suskun kaldığı, yüzlerinde rahatsızlık ifadesi taşıdığı gözlemlendi.
Trump’ın özellikle, ordunun modern dönemde geliştirdiği çeşitlilik politikalarını “zayıflık” olarak yaftalaması ve komutanlara bu yönde baskı yapması, Amerikan ordusunun tarafsızlığı ve kurumsal bağımsızlığı açısından endişe verici bulundu. Birçok gözlemciye göre, toplantı bir ulusal güvenlik değerlendirmesi olmaktan çıkıp siyasi bir şova dönüşmüştü.
Amerikan Demokrasi Geleneğinde Olağan Dışı Bir An
Etkinlik, hem Savunma Bakanı Hegseth’in tartışmalı açıklamaları hem de Trump’ın tedirgin edici performansı nedeniyle Amerikan kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Demokratik geleneklerde, ordunun siyasetin günlük hesaplarına alet edilmemesi gerektiği vurgulanırken; bu toplantı tam da bu çizginin aşıldığını gösterdi.
Eleştirmenler, Trump’ın başkomutan sıfatıyla askeri liderler önünde sergilediği tavrın, Amerikan kurumlarının bağımsızlığını zedelediğini ve komuta kademesiyle siyasi otorite arasında tehlikeli bir gerilim hattı oluşturduğunu belirtiyor.
Geriye Kalan Soru: Ordu Ne Düşünüyor?
Toplantının ardından generaller ve amirallerin sessizliği dikkat çekti. Resmi bir açıklama yapılmadı; ancak sızan kulis bilgilerine göre birçok üst düzey komutan, toplantıyı “rahatsız edici” ve “kurumsal değerlerle bağdaşmayan” bir deneyim olarak nitelendirdi.
Sonuç olarak, Trump’ın Quantico’daki bu gösterisi, yalnızca ABD ordusunun geleceği açısından değil, Amerikan demokrasisinin sivil-asker ilişkileri bakımından da kaygı verici bir tablo ortaya koydu.