Erdoğan’ın İsrail Çıkışı Alman Basınında Büyük Yankı Uyandırdı

Erdoğan’ın, Türkiye’nin geçmişte Libya ve Karabağ’da olduğu gibi İsrail’e de askeri müdahalede bulunabileceğini belirten açıklamaları, Alman medyasında geniş yankı buldu. Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yer alan yorumda, Erdoğan’ın söylemleri İran yönetiminin açıklamalarına benzetildi. Gazete, Erdoğan’ın kavgacı retoriğiyle tanındığını ve geçmişte de Yunanistan’ı benzer şekilde tehdit ettiğini hatırlattı.

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Erdoğan’ın söylemini İran liderlerinin açıklamalarına benzeterek, Erdoğan’ın bu tür agresif retoriği, nüfuzunun sınırlı olduğu gerçeğini gizlemek için kullandığını belirtti. Gazete, Türkiye’nin Hamas ile yakın bağlarına rağmen İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkes müzakerelerinde rol oynamadığını vurguladı. Ayrıca, Türkiye’nin henüz İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmediğini de ekledi

Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e yönelik bir askeri müdahaleyi göze alamayacağını iddia etti. Yazıda, Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğu ve böyle bir hareketin ABD ve Almanya’yla olan ikili ve ekonomik ilişkileri tehlikeye atacağı vurgulandı. Aynı zamanda, NATO ortaklarının böyle bir duruma sessiz kalmayacağı ve Türkiye’nin daha sorumlu davranarak İslamcı grupları dizginlemesi gerektiğini belirtti.

Neue Osnabrücker Zeitung gazetesinde yayımlanan başka bir yorumda ise, Türkiye’nin stratejik önemine vurgu yapıldı. Alman hükümeti ve dışişleri bakanlığının Erdoğan’ın sert tutumuna rağmen bu hareketlere güçlü bir tepki vermediği belirtilerek, Ortadoğu’da patlayabilecek bir krizin önlenmesi adına Türkiye’nin stratejik değerinin altı çizildi. Bu durumun NATO’nun özgürlük ve demokrasi taahhütlerini de sorgulaması gerektirdiği ifade edildi.

Augsburger Allgemeine gazetesinde ise Erdoğan’ın tehdidinin ciddiye alınmaması gerektiği yorumunda bulunuldu. Yazıda, İran yönetiminin İsrail’i suçlamasının tahmin edilebilir olduğunu ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri müdahale tehdidinin bir blöf olarak görülmesi gerektiği belirtildi. Ortadoğu’daki gerginliğin kontrolsüzce artmasına karşı her iki tarafın da hala geçerli sebepleri olduğu vurgulandı.