Mayısın Laneti, Hüseyin Ä°nan’ı Anlatmak Zordur

Bugün çok sevgili dostum, yoldaşım Hüseyin Ä°nan’la , Dedeyle ilgili anılarımı yazmaya çalışacağım. Dede’ye baÅŸlamadan önce kısaca Halit aÄŸabey’e de deÄŸinmek istiyorum.

HALİT ÇELENK
Halit ağabey 5 Mayıs 2011 yılında vefa etti. Halit ağabey Türkiye demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde çok özel bir yere sahiptir. O nerede bir haksızlık , hukuksuzluk varsa oradaydı. Tüm mazlumların, ezilenlerin, sosyalistlerin avukatıydı. Gençlik mücadelesi içinde kim tutuklansa, Halit ağabey avukat olarak yardımına koşardı. Bizim içinde Diyarbakır Cezaevinde, daha sonra THKO davasında canla başla çalışan avukatımızdı.
Halit Çelenk aÄŸabey olmasaydı, Deniz’lerin idam sehbasındaki davranışları ve son sözleri de tarihe geçmiyecekti. Ä°damları aÄŸlayarak izleyen Halit abi, yoldaÅŸlarımız son sözlerini de ezberleyerek, Ä°DAM GECESÄ° ANILARI kitabını yazıp tarihe önemli bir not düştü. O her altı Mayıs’ta yakın zamanda yitirdiÄŸimiz karısı Åžekibe ablayla beraber Deniz’lerin mezarının başındaydı.
5 Mayıs 2011 tarihinide Vefat etti. Yoldaşlarımın ölüm tarihinden bir gün önce ve Denizlerin mezarına çok yakın bir mezarda defnedildi. Işıklar içinde yat demokrasi ve sosyalizmin yiğit savşçası Halit Ağabey, ışıklar içinde yat hepimizin ablası , annesi Şekibe abla.

ZORDUR DEDEYÄ° ANLATMAK

Ne zaman tanıştım, ne zaman arkadaÅŸ , dost, yoldaÅŸ olduk tam anımsamıyorum. Türkiye İşçi Partisinin Hukuk Fakültesinin karşısındaki bürosuna gider gelirdik birlikte. Birçok seminer hazırladık birlikte, köy gezilerine kahve toplantılarına gittik.Mitkinglerde kol kola yürüdük hep, omuz omuza verip faÅŸistlerle kavga ettik.Ä°lk silahımızı birlikte aldık. Birlikte ÅŸarap da içtik, sinemalara da gittik.Cezaevlerinde birlikte yattık aylarca, yine de Dede’yi anlatmakta zorlanıyorum.

Dümdüz,, hep yaÄŸlanmış gibi parlayan simsiyah saçlar, dudaklarının üstünü tümüyle kaplayan ve çok ender kırpılan”Alevi” bıyığı, kavruk bir ten…Ama bunlar Dede’ye iliÅŸkin küçük ayrıntılardır sadece. Onun belirleyici özelliÄŸi, konuÅŸması ve konuÅŸurken gözlerindeki titreÅŸimlerdi. Hep karşısındakinin gözlerinin içine bakarak konuÅŸur, düşüncelerini hiç evirip çevirmeden, en kestirme yoldan ve yalın bir dille açıklardı. Nedendir bilmem o konuÅŸurken karşısındaki tek sözcüğü bile kaçırmamak için çaba harcardı.

Aramızda genellikle onun düşünceleri onay bulurdu. Neden böyle olurdu, diye çok düşünmüşümdür. Herhangi bir düşüncesini dile getirmeden önce kılı kırk yarar, ayrıntıları düşüncesinde geliştirmeden söze girmezdi. Bir eylem önerisi ile geldiğinde, en önde kendisinin olacağını çok iyi bilirdik.

Belki de bizleri etkileyen en önemli özelliği, kararlılığı idi. Çoğumuz okulla devrim arasında bocalıyorduk. Onun okulla tek ilişkisi ise, yurt odasındaki dolabına doldurduğu ve herkes ders çalışırken başını kaldırmadan saatlerce okuduğu devrimci kitaplardı. Çoğumuz hem okula gidiyor, hem devrimci eylemlere katılıyorduk. Deyim yerindeyse o anı yaşıyorduk. O ise TİP döneminde bile sürekli geleceği ilişkin planlar kuruyordu.

YAŞANTIMI KÖKTEN DEĞİŞTİREN KONUŞMA.

Yurt odasında ders çalışıyorum. Güzel bir sonbahar günü, odaya gelen Dede:
” Vaktin varsa, gel biraz konuÅŸalım,” diyor. Tavrından, bıyıklarıyla oynamasından belli ; önemli bir ÅŸey söylemek istiyor:
” KonuÅŸacaklarımız biraz uzun sürebilir, hava güzel bir ÅŸiÅŸe ÅŸarabımız olsaydı yanında da biraz leblebi…Şöyle kırlara açılır doya doya sohbet ederdik.” Nevaleyi düzdükten sonra yola koyuluyoruz. Kimi zaman oturarak , kimi zaman yürüyerek konuÅŸuyoruz. Daha doÄŸrusu Dede konuÅŸuyor, ben dinliyorum.

” Çok düşündüm Ato, iyi bir hazırlık yapıp kır gerillasına baÅŸlamaktan baÅŸka bir yol kalmadı. Bunun için iyi bir eÄŸitim yapabileceÄŸimiz tek yer El-Feth kampları. Ben birçok arkadaÅŸla konuÅŸtum. Onlar hemen gitmekten yana. Senin de bizimle birlikte olacağından kuÅŸkum yok. Ama ilk grupta sen gelme. Seni Sosyalist Fikir Klübü için aday gösterelim. Bazı arkadaÅŸları da kazandıktan sonra, sen ikinci grupla gelirsin. ”
DediÄŸi gibi oluyor. Ben SFK baÅŸkanı seçiliyorum, Dede ise bazı arkadaÅŸlarla Filistin’e gidiyor. Ä°ki ay kendilerinden bir haber alamıyorum.
Sabahın köründe tanıdık bir ses uyarıyor:
” Hadi kalk bakalım, bu kadar yattığın yeter .” Dede bu. Sıcacık gülümsüyor. Teni daha da kavrulmuÅŸ, Yine kırlara açılıyoruz. Bu kez ÅŸarap ve leblebi yok.
Ä°kinci grupla gitmek isteyen arkadaÅŸları tesbit etmiÅŸiz. Ancak bir kaç gün sonra 6. Filo Ä°zmir’e gelecek ve Amerikan erlerini denize atmak için biz de Ä°zmir’e gideceÄŸiz. Ben SFK baÅŸkanı olarak birden ortadan kaybolursam iyi olmaz. ” Bir kaç gün geciksek bir ÅŸey olmaz, ben de sizinle gelirim,” diyor Dede. Birlikte Ä°zmir’e gidip epeyi Amerikan askerini haÅŸat ediyoruz. Sonra ver elini El-Feth.

Feth’de bizden önce gidenler iyi bir eÄŸitim görmüş. Ama yeni ekip için kamp bulunamıyor ve kısa bir eÄŸitimden sonra dönme kararı alıyoruz. Tüm öyküyü anlatmak istemiyorum burada. Dönüşte Diyarbakır’da yakalanıyoruz Ve sekiz ay sürecek bir Cezaevi süreci baÅŸlıyor.
DeÄŸiÅŸik çevrelerden çok fazla arkadaÅŸ ziyaretimize geliyor. En çok Dede onlara “tek doÄŸru yolun kır gerillası” olduÄŸunu anlatıyor. Yeni arkadaÅŸlar kazanıyoruz. Yusuf , HemÅŸerim Amed ve Mustafa yakalanmamış. Sık sık ziyaretimize geliyorlar. Cezaevinde olmamız çok farketmiyor. Örgütlenmeye hızla devam ediyoruz.
Yusuf bizi çok sevindiren haber getiriyor bir gün: Deniz’de bizimle birlik daÄŸa çıkmaya karar vermiÅŸ. Çok sevinçliyiz elbette.

Diyarbakır Cezaevinden çıktıktan sonra doÄŸal bir iÅŸ bölümü gerçekleÅŸtirip hemen kır gerillası hazırlıklarına baÅŸlıyoruz. Ben DaÄŸ’a eÅŸya taşıyan ve arkadaÅŸları götüren ekipteyim. Dede, Yusuf Deniz ve bazı arkadaÅŸlar ÅŸeherde birkaç eylem yapıp daÄŸa gelecekler.
Ama yoldaÅŸlar daÄŸa gelemeden yakalanıyor. Bazı yoldaÅŸlarımız Nurhak ta katlediliyor. Geri kalanların da tümü yakalanıyor. Mamak askeri cezaevinde tutuluyoruz. Dede Türkiye Devriminin Yolu isimli bir broşür yazmaya baÅŸlıyor, ben de ekonomi bölümünde yardımcı oluyorum. Sık sık ne oldu, hangi hatayı yaptık, diye tartışıyoruz. Dede herzamanki gibi uzatmadan düşüncesini belirtiyor: ” Detayları bir yana bırakalım arkadaÅŸlar proletaryanın neferleri olamadık…”

Uzatmak istemiyorum. Mahkeme çok hızlı sonuçlanıyor. Karar günü diÄŸer günlerden farklı olarak salona toplu alınmıyoruz, ikiÅŸer ikiÅŸer alınıyoruz. Önce Yusuf ve Deniz, sonra Dede ve Ben. Sonra da diÄŸer yoldaÅŸlar. Dede ve ben slogan atmadık. Ama tüm arkadaÅŸlar ” Kahrolsun emperyalizm, yaÅŸasın sosyalizm,” gibi sloganlar atmışlar. Ve onsekiz idam… Dedeyle birlikte kararı dinlerken çekilen resmimizde Dede’nin yüzüne bakın. Karşıdakilerle alay ederek gülümsüyor…Daha sonraki bölümde anlatacağım , katledilmelerine çeyrek kala hücresinde “Gerilla Savaşı ve Marksizm” isimli bir kitap okuyor ve yüksek sesle yorumlar yapıyordu. Ä°dam sehpasında ise şöyle haykırmıştı sevgili yoldaşım:
“BEN, ÅžAHSÄ° HİÇBÄ°R ÇIKAR GÖZETMEDEN, HALKIMIN MUTLULUÄžU VE BAÄžIMSIZLIÄžI İÇİN SAVAÅžTIM. BU BAYRAÄžI BU ANA KADAR ÅžEREFLE TAÅžIDIM. BUNDAN SONRA BU BAYRAÄžI TÃœRKÄ°YE HALKINA EMANET EDÄ°YORUM. YAÅžASIN İŞÇİLER, KÖYLÃœLER VE YAÅžASIN DEVRÄ°MCÄ°LER; KAHROLSUN FAŞİZM.”

BENİM İÇİN LANETLİ BİR AYDIR MAYIS.
Sevgili Dede’nin bir nasihatı vardı: ” Ato biz gidiciyiz bu kesin. EÄŸer bir oÄŸlun olursa benim ismimi ver.”
Almanya’da doÄŸan ilk oÄŸlumun ismini Ä°nan koydum. Ve Mayıs’ın laneti ne yazık ki hâlâ üstümdeydi. Çok çalışkan sınıfının birincisi olan oÄŸlum Ä°nan da 27 Mayıs 1992 yılında Almanya’da bir trafik kazasında genç yaÅŸta vefat etti.
Zor oluyor o günleri yazmak. Becerebilirsem yarın ve öteki gün Deniz ve Yusufla ilgili bazı anılarımı yazacağım.

Atilla KESKÄ°N
Latest posts by Atilla KESKÄ°N (see all)