Türkiye’de rejim değişti mi? Bu aralar herkesin tartıştığı tek konu bu. Ben kendi adıma rejimin değiştiğini düşünmüyorum. Çünkü bu ülkenin adı hala Cumhuriyet ve 1928 ve 1937 yılında Anayasada yapılan değişiklikler hala geçerlidir. İlk değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır maddesi kaldırılmış, daha sonra ise Türkiye Cumhuriyeti laiktir maddesi Anayasa’da yer almıştır.
Bildiğim kadarıyla da popüler deyimle an itibariyle de bu iki madde yürürlüktedir. Üstelik yeni kimliklerde din hanesi bile yok. Elbette 24 Haziran seçiminden sonra bir şeyler değişti ve devlette yeni bir yapılanma şekilleniyor ama bunun adı rejim değişikliği değil. Bugün seçimlerden Sayın İnce galip çıksaydı eminim ki rejim değişti diyenler sus pus oturur ve böyle söyleyenleri de sustururlardı.
Peki, ne oldu? Bu ülkenin milliyetçi ve muhafazakârları zamanın ruhuna göre bir araya gelerek iktidar olma gücünü ele geçirdi. Bu gücü adaletli kullanıp kullanmadıklarını hep birlikte göreceğiz. Çünkü insan kullanamayacağı gücün altında ezilir ve o güç onları yok eder.
Şeyh Edebali’den Osman Gazi’ye Nasihati de kimse unutmamalıdır. Her ne kadar böyle bir nasihat yoksa da söylenenler çok önemli; “Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârlarında savrulur gidersin…”
Onun için gücü elinde tutanlar bu gücü kullanmak için çok dikkatli olmalılar. Bu durum hem iktidar olanlar için hem de muhalefet için geçerlidir. Onun için rejim değişti demek şimdilik çok geçerli bir argüman değil sadece iktidarın muhalif kesimleri avutma manevraları.
Peki, seçime giren diğer partiler seçim sonunda ne yaptı. Bildiğim kadarıyla HDP’de aynı tas aynı hamam teranesi devam ediyor. İYİ parti istenilen performansı göstermedi ve aldığı oylarla beklentilerin altında kaldı. Saadet, TKP, meclise girdi bütün bunlar meclisi daha da renkli yaptı. Ama asıl fırtına CHP’de koptu. Çünkü CHP durup dururken kendini kurultay bilmecesinin içinde buldu. Kurultay olur ya da olmaz bunu göreceğiz ama benim kişisel kanaatim kurultayın yerel seçimler sonrası olacağına yönelik.
Fırtınanın koptuğu parti olan CHP seçim sonrasında da yine yıprandı ve Sayın İnce adaylıkla kendisine altın tepside sunulan fırsatı kurultay tartışmalarını başlatarak geri çevirdi. Bu Sayın İnce için büyük bir talihsizliktir. Sayın İnce’nin seçim sonuçları ile ilgili yapacağı tek bir açıklama vardı o da şu olmalıydı. “Bu seçimi parti ve şahsım olarak kaybetmiş olabiliriz ama önümüzde yerel seçimler var. Biz bu seçimde AKP’ye parlamentoda çoğunluğu kaybettirdik, yerel seçimlerde bütün belediyelerden sileceğiz” deyip kurultay kelimesini dahi ağzına almadan yoluna devam etseydi bugün çok farklı bir Sayın İnce tablosu olacaktı karşımızda ve elbette bir sonraki seçimde de Cumhurbaşkanı Sayın İnce olacaktı. Doğrusunu isterseniz neden böyle bir yöntem izlemediğini hala anlamış değilim ya Sayın İnce’nin danışmanları çok kötü ve strateji ve taktik yoksunu ya da kasıtlı bir yönlendirme var ortada her iki durumda da kaybeden maalesef Sayın İnce ve ekibi olmuştur. Çünkü ellerindeki gücü kullanamamışlardır.
Oysa seçim sürecinde esen rüzgârdan etkilenmedim diyen doğruyu söylememiş olur. Seçime kadar rüzgâr umudu arayanlardan yanaydı ama seçim akşamı sandıklar açılınca ben buna Pandora’nın kutusu diyorum umut içeride kaldı. Sayın İnce biraz sakin olup dinlenirse yeniden umut olur diyeceğim ama çok yıprandı maalesef. CHP ne Kılıçtaroğlu ne İnce ile durulur. Ancak yeni, yıpranmamış bir aday çıkarsa belki var olan oylarını korurlar ve yerel seçimlerde en azından kalelerini yitirmemiş olurlar.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023