Kör İnanç ve Terör

İnsanların fark edilme ve onaylanma açlıklarının giderilmesi için sayısız yolları ve seçenekleri vardır. Elbette ki bu yolların ortaya çıkması hasta toplumların hasta bireyler yaratmasından kaynaklanmaktadır. Toplumlar ya da kurumlar önce hastalığı yaratır sonra da bu hastalığın iyileşme yollarını aslında iyileşememe yollarını sunar bireylere. Çünkü amaç sistemi devam ettirme ve tüketimi yaygınlaştırma isteğidir.

Şimdi anlıyorum ki fark edilme ve onaylanma açlığımın da çocukluğumda duyduğum “Paçasız Yörük”, “Bitli Yörük” gibi sözcüklerin ne kadar etkili olduğunu ve bunca yıl buna niye kafa yormadığımı…

Desmond Tutu, “Din bir bıçak gibidir. Ekmek kesmek için de kullanabilirsiniz, bu iyidir ancak bir başkasının elini koparıp atmak için de kullanabilirsiniz ve bu kötüdür.”  Diyor. Bu dinler, ideolojiler ve grup kültürleri için de geçerlidir. Çünkü “İyi” ya da “Kötü” bu saydıklarıma göre değişir. Bu iki kavramın dayanağı olan değer yargıları; ihtilalci, kriminal ve legal terörizmi besleyip insan ruhuna dehşet saçıp onlardan canlı bombalar, teröristler ve katiller yaratıyor.

Ve ne yazık ki bu kısır döngü  insanların saplandığı kör inanç her gün bu değer yargıları ile beslenip içimize yeni katiller ve canlı bombalar bırakıyor. Elbette bu eylemler, insanlar sadece ve sadece ortalığı dehşete boğmaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü dehşet karşı tarafın içindeki dehşeti ortaya çıkarıp onu besliyor sadece. Bu kısır döngünün devam etmesi ise amaç için “her şey mubah” anlayışında  gizli galiba.

Unutmayın ki terörizm ve terör eylemleri insanın yaşam hakkına ve onu yaşatmaya değil onun zihnine dehşet saçmaya ve onu ortadan kaldırmaya hizmet ediyor sadece. Bu tür eylemleri aynı zamanda bir terör mağduru olarak asla onaylamadım ve onaylamayacağım. Çünkü o dehşeti yaşadım ve acıyı biliyorum. Halen de uykularım yarım ve zihnimdeki dehşetle baş etmekte zorlanıyorum çoğu zaman.

90’lı yıllarda gözlerimin önünde Diyarbakır, Silvan’da Doktor olan eşimi de bir terör eyleminde yitirdim. Failleri ise hiçbir zaman bulunamadı. Zaten terörü yaratanların failleri asla bulunmaz.

O gün bu gündür hep düşünüyorum; Yıllarca didinip uzman hekim olan Mehmet Emin Ayhan’ın ölümü neye, kime hizmet etti? Türkiye’nin ekonomik krizlerini mi çözdü? Kürtler bağımsızlığını mı kazandı? Ben ve ailesi dışında kim hatırlıyor Doktor Emin Ayhan’ı? Kim? Kimler? Tabip odası mı? Hayır, Sağlık Bakanlığı mı? Hayır.

Katilleri yaratanlar ve Katiller ise halen aramızda geziyor. Birileri derin duvarların arkasında yeni dehşet planları yapmaya ve yeni teröristler yetiştirmeye devam ediyor. Şiddeti tek aparat olarak kullanan kriminal, ihtilalci ve legal teröristler ise içlerindeki öfkeyi  vahşeti kör inançları ile besleyerek yok etmeye ve yok olmaya devam ediyor.

Etnik, kültürel, dinsel ve ideolojik kökenlerinden, inançlarından dolayı insanların öldürülmesini beynim algılamıyor. Donup kalıyorum. En iyimser en kötümser halimle de düşünsem beynimde bir yere oturtamıyorum insan öldürmeyi.

Çünkü en kutsal değer yaşam hakkıdır ve hiçbir inanç, sembol ve tabu insandan daha değerli ve kutsal değildir.

Bombaların, silahların patladığı, panzerlerin gezdiği uykusuz gecelerimi unutamıyorum. Çatışmalardan sonra hastaneye getirilen paramparça olmuş cesetler uykularımı kaçırmaya devam ediyor, “travmalar zaman aşımına uğramıyor” ve kolay kolay iyileşmiyor maalesef.

1 Ekim tarihinde Ankara’da gerçekleşen bombalı eylemi duyduğum an yine donup kaldım. Öncelikle acaba kaç insan öldürüldü düşüncesi geçti aklımdan. Hangi amaç kendisi için hangi suçu mubah gördü. Onun için her kim insan öldürürse o ve onun arkasındaki aygıt terörist ve katildir ve hem Ankara’daki terörist eylemi hem de onun arkasındaki kör inancı ve zihniyeti kınıyorum. Ben bu dileği sadece kendim için değil, yaşanan çatışma ortamlarında eşini yitirenler, babasını yitirenler, çocuklarını yitirenler için diliyorum. Evini ülkesini bırakıp mülteci hayatı yaşayanlar için diliyorum.

Cennet BİLEK
Latest posts by Cennet BİLEK (see all)