Cüruf Mahallesi Sevim’i -2

Halimanim Teyze

Biz Halimanım Teyzenin Hikayesini. “Çocuklar Duymasın”lı konuşmalarından çoktan biliyorduk.

Sevim ilk kez duyuyordu.

Sevim’i biz, böyle gözleri dehşetle bakar, ağzı açık ve de hareket etmeden duran Sevim olarak ilk kez görüyorduk.

Ve tüm gençler gibi ben de Sevim’in gözlerinin bu kadar güzel, büyük ve tüm mahallenin duygularını yansıttığını ilk kez gördüm.

Kara kuru bir kızdı Sevim.

Ama gözleri…

Ah! O gözleri, ela, çağla yeşili, bal rengi…

Hiç birimiz bulamazdık rengini Sevim’in gözlerinin.

Tozlu boş arazide, bizim futbol sahamız, Halil ile Hüdaverdi’nin   yuvarlanarak kavga ettiğine bile şahittik.

-Ela!

-Hayır

-Cağla!

Oyası ben biliyordum, bana baktığında bal rengi olduğunu ve her zaman bir başka renk alacağını, herkese başka bir göz rengi ile bakıyordu.

Sevim’i ilk kez korkan gözlerle gördüm, Halimanım Teyzenin bahçesinde.

Bu bir andı.  Öyle düşündüm. Çünkü, Sevim hep ayni Sevim’di. Nasıl olmuştu da kurmuştu… Nasıl olmuştu da. Sevim öyle korkan koca bal rengi gözleri ile hareketsiz kalmıştı…

Bir daha görmedim öyle Sevimi. Başka gören oldu mu bilmiyorum.

Halimanim Teyzeden hepimiz korkardık. Herkes derken mahallenin erkekleri kadınları da buna dahildi.

Hatta Kürt Hayriye Teyze bile…

Kimse bana inanmadı… Ama ben bunu kendi gözlerimle gördüm.

Halimanim Teyzelerin avlusunda idi..

Babam, Muhtar Sinan Amca,  Kürt Hayriye Teyzenin Kocası Cemal Amaca, Bekir amca Halimanım Teyzenin Kocası Hayrettin Amca ve Veli Amcalar…

Veli amacalar fakirdi…. Fakirdi dedimse bizden daha fakirdi… Onun payını kurbana katılan diğerleri karşılardı,

Ortak kestikleri kurbandan   Halimanım Teyze kendilerine düşen kurban etini   bahçesindeki kütükte satırla doğruyordu… Kürt Hayriye teyze bahçe kapısında idi…

Kapı açıktı, işte  o an bu gözlerimle gördüm…

Kürt Hayriye Teyze dili tutulmuş gibi Halimanım Teyzeye bakıyordu. Niçin geldiğini, niye orda olduğunu söyleyemiyordu…

Halimanım Teyze öyle  bir derin baktı  ki; Kürt Hayriye Teyzeye benim kanım dondu…

Sonra elindeki satırı kütüğün üstüne bıraktı. Belini doğrultu bir eli ile diğer eli ile eteğini tutup elini sildi. Hiç bir şey söylemden içeri girdi…

Kürt Hayriye Teyze orada  ne kadar kaldı bilmiyorum. Ama ben çözülen dizlerimin bağı beni taşıyacak hale geldiğinde kaçmıştım oradan.  Sadece onu hatırlıyorum…

Hatırladığım başka bir şey de Sevim….

Sevim hiç hareket etmeden bakıyordu Halimanım Teyzeye. Orada, baktığı yerde yoktu Halimanım Teyze… Ama o oraya, o noktaya bakıyordu… Sevimin yanında mahallenin  radyosu Gülveren vardı…

Ben bunu bir tek Genç’e anlatım.

Genç önce takıma taktik verdiği zamanlardaki halini aldı… Bir süre kafası önde düşündü.

Sonra…

“İste o anda topa voleyi patlatacaksın!” dediği andaki gibi

“İşte” dedi bana. “Ben de korktum Halimanım Teyzeden”

Hepsi tek katlı, birbirine bitişik aralarında bir insan boyunu geçmeyen duvarlarla ayrılmıştı. Aslında ayrılmış da sayılmazdı toprak evlerimiz… Kafamızı uzatıp yan bahçeye sarkardık evlerimizden…

Babamın Memur olmasının avantajını yaşıyorduk. Küçük bahçemizde havuz yaptırmıştı babam. Tulumbanın önü belimize kadar derindi, balık istifi 10 çocuk girerdik…

Gel gör ki mahallenin bu tek havuzunun tadını çıkaramıyorduk..

Halimanim Teyze….

Sokağın tüm çocukları bizim avluda havuzun içindeydik. O kadar çocuk küçücük havuza nasıl girerdik, nasıl sığardık. Düşündükçe hala şaşırıyorum.

Bağıra çağırışlarımız mahalleyi yıkardı, annem baş edemezdi bizimle..

Tek çare …

“-Halimanim Teyze…!”

Annemin bağırması değildi, sokağın çocuklarını çil yavrusu gibi dağıtan, yardıma çağırdığı isimdi.

Halimanım Teyze.

“Çocuklar!” dediğinde önce bir sessizlik, sonra bir panikle birbirimizi ezerek kaçırdık.

Bir gün, Halimanım Teyzenin yumuşak neredeyse yalvaran sesini duydum!

Duvar komşusuyduk.

Önce anlamadım, sonra kulaklarıma inanamadım. Tüm mahalle de benim kulaklarım gibiydi.

Hiç bir zaman inanmadılar bana…

“Yavrum Haydarım yapma oğlum, okulunu bırakma!” diyordu… Yalvarıyordu, Haydar’a ..

Bu Cüruf mahallesinden ayrılana kadar mahallelilere inandıramadığım tek şeydi.

Ben bu kulaklarımla duymuştum oysa….

Öyle sanıyorum ki, Çüruf  Mahallesin’de bunu benim uydurduğumu söylemiştir benden sonra…

Haydar Halimanım Teyzenin Tek evladı.

Tüm mahallenin çocukları gibi ben de Haydar’ın anlattığı açık saçık hikayeleri dinlemek için ona evden arakladığım sigaraları verirdim. İçten içe bilirdim Haydar’ın kendi adına anlattıklarının gerçek olmadığını.

Uyduruyordu.

Olsundu.

Öyle idi ki hepimiz ellerimiz içi delik ceplerimizde kıpırdamadan dinlerdik…

Haydar, Halimanım Teyzenin Türkiye’de evlendiği Hayrettin amcanın oğlu idi.

Gözü gibi sever. Korurdu Haydar’ı.

İşte, işe yaramaz Haydar!

Halimanım Teyze Yugoslav Göçmeni idi.

Haydar amca ile ne zaman evlendiğini kimse bilmezdi mahallede..

O Toprak Mahsulleri Ofisinde çalışan Haydar amaca.

Duvar ustası gibi koca nasırlı eller, 4 köse şapkası ve elinde koca tespihi ile mahallenin en az konuşan adamı idi.

Biliyorum… Çünkü ben konuştuğunu hiç görmedim. “Hı hıı…” baş sallama, kapkara kaşlarını çatma arkasını dönüp gitme…”

Daha çok da, “Yaaa!” diyerek kurduğu kısacık bir cümle dışında onda bir laf duymadım.

Sevim, o gününün nasıl hatırlıyor.

Bilemiyorum…

Ama Bizim için Sevim’in ”Çok Özel Günü” diye  kaldı aklımızda.

Sevimin o koca gözlerini hareketsiz açık bırakan, Halimanım Teyze Yugoslavya’da yıllar boyunca kendisi döğen kocasının kafasını satırla kesmişti…