Boris Johnson’ı istifaya götüren sürecin ilginç yanı

BaÅŸbakanların ve parti baÅŸkanlarının istifa etmeleri genellikle seçim baÅŸarısızlığından sonra görülür. Ä°kinci bir şık da geniÅŸ ve sürekli kitlesel protestoların sonucu olarak görevin bırakılmasıdır. ÖrneÄŸin Jeremy Corbyn son seçimlerde İşçi Partisi’nin büyük oy kaybı sonrasında parti baÅŸkanlığını bırakmıştı.

Aynı seçimde Brexit’i güçlü biçimde savunan Johnson da Muhafazakar Parti’nin uzun süredir görmediÄŸi bir seçim baÅŸarısıyla baÅŸbakanlığa gelmiÅŸti. 2019’un Temmuz ayında parti baÅŸkanlığına gelen Johnson Aralık ayında yapılan seçimler sonucunda baÅŸbakanlık koltuÄŸuna oturmuÅŸtu. Aradan üç yıl bile geçmeden parti baÅŸkanlığını bırakmak zorunda kalmasının kuÅŸkusuz birçok nedeni var.

Bu nedenlerden en güncel olanı Mayıs ayında yapılan yerel seçimlerde Muhafazakar Parti’nin aldığı yenilgi ve birçok yerde yerel yönetimleri muhalefet partilerine kaptırmış olması. Bu yenilginin faturası hemen ve haklı olarak Johnson’a çıkartıldı, özellikle aday olup kaybeden bazı kiÅŸiler parti baÅŸkanını ağır kelimelerle eleÅŸtirdiler.

Bu eleÅŸtiriler sadece kaybeden adayların görüşlerini yansıtmıyordu. Partinin milletvekillerinin önemli bölümü de parti baÅŸkanını ağır sözcüklerle eleÅŸtirmekteydiler. EleÅŸtirilerin ortak noktası Boris Johnson’ın kiÅŸiliÄŸi ve baÅŸbakanlık tarzı ile ilgiliydi. Sık sık kullanılan sözcüklerden birkaç örnek verecek olursak, “baÅŸbakanlık yapacak bir karaktere sahip deÄŸil”,”tutarsız”,”dürüst deÄŸil”, “güvenilmez”, “vizyonsuz”, “yalancı” vb.

Bu sözcüklerin yaygın olarak kullanılması doÄŸal olarak belirli olaylara dayanıyordu. En baÅŸta gelen de, tüm topluma pandemi döneminde maske ve evde kalma tavsiyeleri yapılırken, Noel döneminde baÅŸbakanlık konutunda içkili partiler verilmesi, bu ortaya çıktığında Johnson’ın inkar etmesi, sonunda kabul etmek zorunda kalması ve sonuçta para cezasına çarptırılması olmuÅŸtu. Bu sadece bir örnekti, güvenilmez olduÄŸunu ve baÅŸbakanlığın gerektirdiÄŸi sorumluluk anlayışına sahip olmadığını gösteren olaylar da vardı. Ayrıca önemli nedenlerden biri de ekonomik koÅŸulların kötü gidiÅŸi idi. Ä°ngiltere G7 ülkeleri arasında görece yüksek enflasyonu ve görece düşük büyüme hızı ile de ayrışıyordu.

Tüm bu gerçekler ışığında yaÅŸanan sürecin ilginç yanı ÅŸuydu: Toplum yerel seçimlerde protestosunu ortaya koymuÅŸtu, ancak yaygın kitlesel tepkiler, protesto gösterileri olmadı. Öte yandan Muhafazakar Parti içinden, özellikle milletvekilleri arasında, giderek artan tepkiler görüldü. Çok sayıda bakan ve üst düzey görevli Johnson’ı istifaya zorlamak amacıyla görevlerinden istifa ettiler. Bazılarının parlamentoda yaptıkları konuÅŸmalar gerçekten ağırdı. Açık açık “artık yeter, bırak” dediler. Ä°lginç bir nokta da, partinin vergiler ve sosyal politika gibi konularda farklı görüşlere sahip olan kanatlarının istifa taleplerinde paralel davranmaları idi.

BaÅŸbakanlık koltuÄŸunda oturan bir parti baÅŸkanına karşı milletvekillerinin, bakanların ağır eleÅŸtirilerle ve kısa sürede çığ gibi artan istifalarla hedefe ulaÅŸtığı sürecin bir benzeri baÅŸka ülkelerde pek görülmemiÅŸtir. Bu sürecin bir yönü, Johnson’ın olumsuz kiÅŸisel özellikleri ve yaptığı hatalar olmakla birlikte, bir yönü de Ä°ngiltere demokrasisinin özellikleri ile ilgilidir.

Yapısal özellik olarak ilk vurgulanması gereken, dar bölge seçim sistemidir. Bu sistemde bir kiÅŸinin seçildiÄŸi dar bölgede seçmen kitlesi ile seçilen milletvekilinin iliÅŸkisi doÄŸrudan bir iliÅŸki olup, hesap sorabilme/hesap verebilme yönü güçlüdür. Yukarda kitlesel gösterilerin pek görülmediÄŸi vurgulanmıştı, ancak seçmenlerin kendi vekillerine görüşlerini ve isteklerini en açık biçimde ilettikleri de kesindir. Toplumdan Johnson’la ilgili olumsuz deÄŸerlendirmeler gelmese, milletvekilleri ve bakanlar da bu kadar kararlı davranamazlardı. Ayrıca hiç unutulmaması gereken bir husus da, Ä°ngiltere’nin demokrasi geçmiÅŸinin dünyada pek az ülkede görülen derecede uzun, demokrasi kültürünün de hayli güçlü ve yaygın olmasıdır.

Åžimdi izlenmesi gereken, yeni baÅŸkanın seçilme sürecidir. Çok sayıda milletvekili adaylığını açıklamıştır. Muhafazakar Parti’de baÅŸkan seçiminde aday olabilmek için, bir aday adayına en az 20 milletvekilinin imza vermesi gerekmektedir. Ardından çok turlu bir seçim süreci baÅŸlıyor. % 50’yi geçen bir aday olmadığında, en az 30 oy alamayanlar çekiliyor, diÄŸerleri devam ediyor.

İlk iki tur sonucunda (üçü kadın) beş aday kalmıştı. Adaylardan şu ana kadar en yüksek oy alan Rishi Sunak Hindistan kökenli, İngiltere doğumlu. Dördüncü sırada olan Kemi Badenoch da Nijerya kökenli, İngiltere doğumlu. Turlar iki adaya kadar devam edecek ve sona kalan iki aday Muhafazakar Parti üyelerinin takdirine sunulacak, üyeler posta ile oy kullanacaklar.

Ä°lk iki turda Sunak önde görünüyordu. Ancak üye kitlesini temsil ettiÄŸi belirtilen bir kamuoyu yoklamasında, ilk iki turda ikinci sırada olan Penny Mordaunt’un en yüksek desteÄŸi aldığı görüldü. Bu verilerden, parti üyelerinin oyları sayılana kadar iddialı bir tahmin yürütmenin zor olduÄŸu anlaşılıyor.

Sonuçta ÅŸu soruyu sormadan geçmek olanaksız, acaba yeni baÅŸkan, dolayısıyla yeni baÅŸbakan Muhafazakar Parti’nin ve Ä°ngiltere’nin sorunlarını çözmekte demesek de, hafifletmekte ne kadar baÅŸarılı olacak? Ä°zleyelim.

Burhan ÅžENATALAR