Bir Televizyon Tartışması Amerika’yı Sarstı

Biden ile Trump arasında beklenen münazara (tartışma) Türkiye saati ile Cuma sabahı saat 04 ile 05.30 arasında gerçekleşti. Doksan dakika süren tartışmanın sonunda CNN International’da değerlendirme yapan dokuz konuşmacı  aynı görüşte birleşti: Biden kaybetmişti, sadece bir tartışmayı değil, aynı zamanda seçmen kitlesinin güvenini de. Konuşmacıların çoğunun Biden sempatizanı olduğu ve o nedenle özellikle mutsuz oldukları belliydi. Hepsi yayın sırasında Demokrat Partili siyasetçilerden gelen olumsuz, hatta umutsuz mesajlardan söz ediyordu. Biden’la bu seçimin kazanılamayacağı da çok açık görülüyordu. 

Gerçekten Biden mesajlarını doğru dürüst verememiş, bazı konularda düşüncelerini mantıksal bir akış içinde açıklayamamıştı. Kısık sesi nedeniyle bazı sözcükleri  tam anlaşılmamıştı. Zaman zaman boş gözlerle bakışı daha da rahatsız edici idi. Bu tabloyu gören hiçbir kimse artık Biden’ın önümüzdeki dört yıl için uygun bir başkan adayı olduğunu iddia edemezdi, iddia etse bile ortalama seçmeni kesinlikle ikna edemezdi. 

Sorun soyut olarak yaş sorunu olmaktan çıkmıştı. Trump 78, Biden 81 yaşında olmalarına rağmen, aralarında büyük bir enerji, esneklik, odaklanma farkı vardı. Trump’ın tüm açıklamaları da insicamsız (bütünlükten yoksun) ve de çoğu kez gerçeklere aykırı olmakla birlikte, Biden bir türlü en haklı olduğu konuları bile iyi açıklayamadı ve savunamadı. ABD’nin en önemli sorunu apaçık görülüyordu: İki aday da gerek ABD, gerek dünya için son derece yetersiz, hatta sakıncalı idi. 

Trump tarafında herhangi bir sürpriz yoktu, o her zamanki davranışlarını sergiliyordu, programdan sonra ölçülen “gerçeklik denetimi”nde yirmiye yakın konuda gerçeğe aykırı beyanda bulunmuş olduğu saptanmıştı. Ancak Biden’ın performansı beklenenden çok daha kötüydü ve ciddi bir korku yaratmıştı. Hatta yorumcular “bu işin Biden’la olmayacağını ona kim söyleyebilir” sorusunu konuşmaya başlamışlardı. Gerçekten tartışma sonucunda yepyeni bir arayışın başlaması doğaldır. Üstelik 10 Eylül’de yapılacak ikinci tartışma şimdiden kaygı uyandırmaktadır.

İlginç olan nokta, Biden’ın döneminin  ekonomi açısından Trump dönemine göre kesinlikle daha olumlu olmasıdır. Trump’ın vaad ettiği politikaların enflasyonu tekrar yükseltmesi  büyük olasılıktır. ABD tarihinde ilk kez gerçekleşen bir olay da, Nobel ekonomi ödülü almış 16 iktisatçının  Biden’ın uyguladığı politikayı başarılı bulduklarını ve Trump’ın öngördüğü politikanın enflasyonu yükselteceği ve yıllar, hatta on yıllar sürecek maliyetlere neden olacağını bir bildiriyle kamuoyuna açıklamalarıdır. Biden bunu tartışmada zikretmiş, fakat önemini açıkça ortaya koyamamıştır.

Biden’ın kısaca andığı, fakat önemini ortaya koyamadığı bir örnek de yine akademik dünya kaynaklıdır. Bu, ABD’de prestijli bir akademik kuruluş olan Amerikan Siyaset Bilimi Derneği’nin  “başkanlık ve devletin yürütme organı” konularında uzman olan üyeleri arasında yapılmış olan bir araştırma olup, bugüne kadarki tüm başkanlarla ilgili bir değerlendirme ve sıralamayı yansıtmaktadır. Daha önce 2015 ve 2018’de de uygulanmış olan bu araştırmanın son uygulaması 2023 Kasım ve Aralık aylarında gerçekleştirilmiştir. Anılan nitelikte olan 525 kişiye gönderilen sorular 154 kişi tarafından tümüyle yanıtlanmış ve değerlendirmeye alınmıştır. Çalışmanın diğer sonuçların  değinmeden sadece en genel değerlendirmeye bakacak olursak, bugüne kadarki 45 başkan arasında ilk üçte Lincoln, FD Roosevelt, Washington yer almakta, Kennedy 10., Clinton 12., Biden 14. Sırada yer almaktadır. Trump ise en sonda 45. sıradadır. Puanlama açısından Biden’ın puanı 62.66, Trump’ın puanı ise 10.92’dir. Bu sayıları değişik açılardan tartışabiliriz ve eleştirebiliriz. Ancak sayısal büyüklüklerden çok, genel bir değerlendirme olarak anlam taşıdığını söylemek yanlış olmaz. 

Ne var ki, seçim geçmişe değil, geleceğe dönük bir karardır ve seçmen akademik kriterlerle davranmaz. İnançlar, değer yargıları, umutlar, beklentiler, kaygılar (iş, gelir, statü vb. kaygıları), öfkeler gibi etkenler de rol oynar. Bu açıdan münazara sonucunda Trump taraftarlarının sevinmesi anlaşılır olmakla birlikte, toplumun önemli bir bölümü için çok ürkütücüdür. Şimdi soru Beden’in kendi iradesiyle ve yakın çevresinin telkinleriyle çekilme kararı verip veremeyeceği ve yerine kısa sürede uygun bir aday bulunup bulunamayacağıdır. Aksi takdirde Trump’ın önü açıktır. Tabii yanıtlanması gereken bir soru da, Amerikan toplumundaki bu olumsuz radikalleşmenin nedenleri ve kaynaklarıdır.  

Burhan ŞENATALAR
Latest posts by Burhan ŞENATALAR (see all)