Bizim Hikâyemiz

Hayatımız siyah- beyaz, uyku- uyanıklık, dürtü ve akıl mı sadece?  Bizim hikâyemiz bu kadar basit mi? İnsan üzerine yapılan deneysel çalışmalar elbette bu kadar basit olmadığını gösteriyor. Ve araştırıldıkça biz nasıl da vahşileşiyoruz değil mi? Korkunç bir geçmişe sahibiz ve geleceğimizi bu geçmiş belirliyor ne yazık ki. Düşündükçe korkunç bir derinlik, karanlık bir hisle zihinsel dünyamız sarsılıyor. İşte bu durumlarda edebiyat yetişiyor imdadımıza. Hayatı basit yaşama sanatı diyorum ben buna.

Belki de kadim bir tabletteydi hikâyemiz.

Gılgamış destanı mıydı,   yoksa kırlangıç masalı mıydı bilmiyorum

Ayrılığa, ölüme yazgılıydık.

Keşke efsanelerde kalsaydık, tufana dönüşmeseydik

Çayır çimen olsaydık ya da bir kuş sesi

Ya da bir içimlik su olsaydık.

Babil’in bahçelerinde geçseydi ömrümüz

Sedir ağaçlarının gölgesinde kalsaydı izimiz

Kuşlar, böcekler akrabamız olsaydı

Tazecik yağmurlar yağsaydı üzerimize

Biz her bahar yeniden yeşerirdik.

Bilim siyasete yenik düşüyor. Siyasileri telkinler ikna edemiyor. Siyasette akıl yerini hırsa bırakıyor ve insanın geleceğini dinamitliyorlar. Ülkeler birbirini vurduğunda hep aynı çığlıklar yükseliyor; “Desteğimiz tam” neye destek veriyorsunuz? İnsanların yok edilmesine, doğanın, börtü böceğin kırlangıç çığlıklarının yok edilmesine mi? Yoksa kadim geçmişimizin yerle bir edilmesine mi?

 Üzerimizde patlayan bombalar, kimyasal silahlar bize “Yeni Dünya” vaad ederken biz yok oluyoruz. Bu güç gösterileri, bu hükmedici tavır karşısında bilim ve yaşam yenik düşüyor. Kibirli bilim insanlarımız, filozoflarımız ve aydınlarımız basit gerçekleri yanlış mı anlatıyor acaba? Neden bu kadar karanlığız? Ya da bu karanlık düşünceden nasıl aydınlık çıkar?

 İnsan bu trajik yolda mı devam edecek yaşama? Yoksa “Yeni Dünya” yı kendisi mi kuracak? Öle öle, ezile ezile ayağa mı kalkacak bilmiyorum. Yürümeyi, konuşmayı, anlaşmayı yeniden mi öğreneceğiz?

Cennet BİLEK
Latest posts by Cennet BİLEK (see all)