AKP-MHP diktatörlüğü

15 Temmuz darbe girişiminden bir gün sonra, yani 16 Temmuz’da meclisteki 4 parti Türkiye tarihinde ilk defa ortak bir bildiriyle askeri darbeye karşı tutum almıştı. Buna ilişkin “TBMM ortak bildirisi” TBMM Başkanı İsmail Kahraman, AK Parti Grup Başkanı Binali Yıldırım, CHP Grup Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Grup Başkanı Devlet Bahçeli ve HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’in imzası ile 16 Temmuz 2016’da Olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu’nda bizzat Meclis Başkanı Kahraman tarafından okunmuştu. Bu bildiri özetle şöyleydi:

“Bizler AK Parti, CHP, HDP ve MHP grupları olarak aziz milletimizin kendisine, milli iradeye, devletimize, özellikle de millet iradesinin temsilcisi olan milletvekillerine, Gazi Meclise yönelik 15 Temmuz gecesi başlatılan ve 16 Temmuz sabahı etkisiz hale getirilen darbe girişimini ve Meclise yönelik saldırıları şiddetle kınıyoruz.(…) TBMM’nin darbe meşum girişimine karşı sergilediği kararlılık Türkiye’de demokrasinin daha da yerleşmesi ve gelişmesi adına da son derece değerlidir. Herkes bilmelidir ki bugün olduğu gibi gelecekte de milletimize, milli iradeye, Gazi Meclise uzanacak her el, karşısında TBMM’nin çelikten iradesini bulacaktır. (…) Meclisimizde bulunan tüm siyasi farklı gruplarının darbe girişimine ortak bir tavır ve ortak bir dille karşı durmaları tarihidir, değerlidir, tarihe geçecektir. Bu ortak tavır ve ortak dil, milletimizi ve milli iradeyi daha da güçlendirecektir. TBMM, tek yürek halinde görevinin başındadır. Türkiye’de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının en somut ispatı da işte bu ortak bildiridir.”

Daha önceki askeri darbelere veya darbe girişimlerine karşı mecliste grubu bulunan partilerin ortak tutum alışları olamamıştı. Türkiye tarihinin önceki darbeleri irdelendiğinde bu tutumun önemi daha iyi anlaşılmaktadır: 27 Mayıs, DP ve yandaşlarına karşı yapılmış ve başta CHP olmak üzere DP iktidarına karşı olan tüm muhalifler tarafından desteklenmişti. 12 Mart 1971 Muhtırası AP iktidarına karşı verilmiş, fakat devlete karşı gelişen silahlı sol ve sosyalist kesimlerin tasfiyesi üzerine oluşmuştu. Bu dönemde bazı cuntacı kesimler dışında 12 Mart’ı destekleyen pek olmamıştı. 12 Eylül 1980 müdahalesi de AP iktidarı döneminde yapılmış ve esas olarak sol ve sosyalist kesimlerin ve Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesi üzerine kurgulanmıştı.

Türkiye siyasi tarihinde ilk kez hem iktidar hem de muhalefet partileri ortak bir bildiri yayınlayarak ve esas olarak da halkın oylarıyla seçilmiş meclis iradesini vurgulayarak ortak tutum aldı. Ancak aradan 5 gün geçtikten sonra AKP ve MHP’nin ortak tutumuyla OHAL ilan edilerek ve yayınlanan KHK’ler ile sivil bir darbe yapıldı. Aradan geçen 1 yıl sonra da, bu bildiriye imza atan HDP meclisten tasfiye edildi. Şimdi sıra CHP’ye geldi. Böylelikle başkanlık sistemi fiilen başladı, daha doğrusu Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden beri devam eden fiili başkanlık sistemi 16 Nisan Anayasa Referandumu henüz yürürlüğe girmeden başlamış oldu.

Bu nedenle 15 Temmuz darbe girişimi sırasında meclisin bombalandığı saatte yapılacak olan meclis oturumuna HDP’nin yanı sıra CHP’de çağrılmadı. Meclis toplantısı AKP ile MHP tarafından yapılacak. Bunun anlamı “Adalet Yürüyüşü’nden sonra CHP’nin meclisten tasfiye edilmesi ile meclis iradesinin AKP ve MHP’nin eline geçmesidir. Bu toplantı 15 Temmuz darbe girişimi anması değil, 20 Temmuz, yani AKP’nin MHP’nin desteğiyle gerçekleştirdiği sivil siyasi darbe kutlaması olacak. Artık AKP ve MHP hemen her konuda işbirliği yaparak ülkenin geleceğine ambargo koymayı sürdürecek. Bundan böyle AKP-MHP diktatörlüğünden; bu iki partinin 20 Temmuz sivil darbe kutlamalarından; iki partinin meclisinden; iki partinin baskı ve teröründen söz etmemiz gerekiyor.

Askeri ya da sivil darbecilerle ve totaliter rejim heveslileri ile hesaplaşmadan ne demokratik değerler yaşatılabilir ne de demokrasi bilinci ve kültürü geliştirilebilir.

Şaban İBA