Kemal Kılıçdaroğlu, onunla yürüyen herkes ve CHP’liler ‘Adalet’ fikri etrafında geniş bir toplumsal ittifakın oluşmasının tohumlarını attı. Adalet Yürüyüşü, hem CHP için hem de Türkiye için yeni bir dönemi başlatabilir. Üzerinde duracağımız dört koşulun gerçekleştirilmesinin bu kapıyı açacağını düşünüyoruz.
Anti-elitist ve düzen karşıtı bir söylem:
AK Parti’nin dünyadaki diğer otoriter popülist hareketlerle iki benzerliği var. Elitlere ve kurulu düzene karşı bir söyleme sahip olması ve çoğulcu bir toplumsal yapıyı reddetmesi. Bu yaklaşımla mücadele etmek için CHP’nin de elitlere ve kurulu düzene karşı bir söylemi devreye sokması gerekli. AK Parti’nin anti-elitist ve düzen karşıtı söylemi aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğini güçlü ve haklı kılma gayretiyle sınırlı bir yaklaşım. CHP için önerdiğimiz anti-elitist ve düzen karşıtı söylem ise demokratik katılım yollarını açık tutan ve çoğulculuğu dışlamayan bir içeriğe sahip. Bu yaklaşım AK Parti’nin kendi iradesini millet iradesi gibi sunan ve buna karşı çıkanları kriminalize eden tutumundan farklı. Kurulu düzenin AK Parti’nin düzeni olduğunu ve yeni elitlerin AK Parti’nin elitleri olduğunu öne çıkaran bir söylem.
Eylemde ve örgütlenmede değişimi hedefleyen bir parti reformu:
Siyasal partiler toplumsal yaşamın değişime en dirençli kuruluşlarının başında gelir. Bunun temel sebebi örgütlerinin değişim karşısındaki direncidir. Ancak büyük toplumsal ve siyasal altüst oluşlar doğal olarak partilerde önemli değişiklikler yaratır. Bununla birlikte parti reformuyla değişimin planlı programlı bir şekilde ve yönetimde bulunanların girişimiyle başlatılması ve uygulanmasını anlatıyoruz. CHP için parti reformu, (özellikle örgütsel planda) büyük bir zorunluluk. Bunun yanında CHP için 9 Temmuz sonrasında Meclis faaliyetleriyle sınırlı bir siyasal çalışma kesinlikle anlamlı olmayacaktır. Yasal sınırlar dahilinde eylemliliğe dayalı bir dönem başlamalıdır. Bu dönemin eylem repertuvarında nelerin bulunacağı, ne sıklıkla uygulamaya konulacağı ve yerel örgütlerin konumunun ne olacağı açıklıkla belirlenmelidir. Yeni dönemin eylemliliği yerel sorunları temel almalı, yerelden başlamalı ve yerel katılıma dayanmalıdır. Böyle bir girişim doğal olarak yukarıda belirttiğimiz parti reformunu gündeme getiriyor.
Ekonomik ve toplumsal sorunların öne çıkarıldığı yeni bir dil:
CHP ve AK Parti’nin ekonomik ve sosyal politikaları arasındaki fark nedir? Bu farkı en basit haliyle iki farklı kapitalizm tasavvuru olarak açıklayabiliriz. AK Parti’nin uygulamaya koyduğu kapitalizm tam anlamıyla bir ahbap çavuş kapitalizmi (crony capitalism). Bu tür bir kapitalizm ülkenin kaynaklarının siyasal iktidarla kurulan kişisel ilişkilere dayalı olarak dağıtıldığı bir sistem. Bu kişisel ilişkiler sayesinde devlet, iktidara yakın kesimler yararına piyasaya düzenleyici müdahalelerde bulunuyor. Bu müdahalelerin doğal sonucu da nüfusun önemli bir kesiminin dışlanması ve iktidara yakın kesimlerin gözetilmesi oluyor. CHP ise buna karşılık daha rasyonel işleyişe sahip bir kapitalizmi savunuyor. Bu kapitalizm türünde kaynaklar kişisel ilişkilere göre değil etkinlik/verimlilik gibi ilkelere göre dağıtılıyor. Başta mülkiyet olmak üzere kişi hakları daha kesin garantilere kavuşuyor. Ancak böylesi bir tasavvurun AK Parti’nin otoriter popülizmi karşısında geniş bir seçmen çoğunluğunu kazanma şansı bulunmuyor. Çünkü bu söylem en azından kısa vade için daha iyi bir maddi yaşam vaat etmiyor. Avrupa’da yükselen sağcı popülizmlere bakıldığında da benzer bir durum gözleniyor. Ekonomi politikalarının piyasa öncelikleri ve daha rasyonel bir kapitalizm tasavvuruyla sınırlı olması sağ popülizmin yelkenlerini dolduran temel etken oluyor. Avrupa’da seçmenlere AB bürokratlarının teknokratik yönetimi ve sağ popülizm dışında istisnalar dışında gerçek bir seçenek sunulmuyor. Bunu sunabilen bir istisna olarak Corbyn’in başarısı ortada. CHP bu başarıyı tekrar etme imkânına sahip.
Karşıtlıkları yeniden ele almak:
Modern siyaset karşıtlıklar üzerinden yapılıyor. Politikacıların mahareti, önemli gördükleri karşıtlıkları kullandıkları semboller üzerinden öne çıkarabilmeleri ya da rakiplerince önemli olan karşıtlıkları söylemleri yoluyla anlamsız kılabilmeleriyle kendini gösteriyor. Karşıtlıklar antagonizma içeriyor ama son tahlilde iletişimsel olduğu açık. CHP için 9 Temmuz sonrasında hangi karşıtlıkları öne çıkaracağını hangilerini anlamsız kılmaya çalışacağını belirleme sorumluluğu ortada. Örneğin otoriter liderlik – demokratik katılım ya da AK Parti’nin elitleri – seçmen çoğunluğu türü karşıtlıklar, CHP için anlamlı ve seçmenleri etkileyecek karşıtlıklar. Buna karşılık dindarlarsekülerler ya da Aleviler-Sünniler türünden karşıtlıkların CHP için yaratacağı sonuçlar ortada. Sonuç olarak toplumsal yaşamdaki bölünmelerin siyasetin konusu olması, siyasetçilerin söylemleriyle ve kullandıkları sembollerle inşa ettiği bir süreç. 9 Temmuz sonrasında CHP hangi bölünmelerin kendisi için anlamlı olduğunu ve öne çıkarılması gerektiğini hangilerinin ise Adalet Yürüyüşü’yle başlamış olan yeni dönemin ruhuna aykırı olduğunu tespit etmeli ve tabanını bu tespite ikna etmeli.
Özetle, “Adalet Yürüyüşü”nün gerçekten bir son değil yeni bir başlangıç olduğunu göstermek için, CHP’de yeni bir başlangıç yapmalı.
Kaynak: Cumhueriyet
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024