15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin üzerinden 47 yıl geçti ve kuşkusuz Türkiye’de çok şey değişti. Ancak değişmeyen bir şey var ki, o da bugün sosyalistlerin büyük çoğunluğunun yılda bir kez “Yaşasın 15-16 Haziran” sloganını atmaktan öteye gitmemesi ve hatta bu devrimci geleneği unutmaya başlamasıdır. Dahası bu direnişe öncülük eden kadın işçilerin hatırlanmamasıdır. Oysa Türkiye’yi sarsan bu iki günlük direnişte kadın işçilerin eylemleri resmi kayıtlara geçmiş, iddianamelerde ve kitaplarda dillendirilmiştir. Bu bakımdan kadın işçilerin yoğun olduğu Levent ve çevresinde bulunan fabrikalardaki eylemlerin polislerin yaptığı telsiz konuşmaları dökümünde anlatılanlar şöyleydi:
“Levent ve çevresindeki bütün fabrikalardaki çalışan işçiler işi bıraktı, efendim. Hepsi kapılardan çıkıyor, efendim. Bazılarının ellerinde sopalara takılmış kartonlar var. Yazıları okuyamıyorum… Şimdi birisini seçebildim, efendim. ‘Sendikamız anamız, feda olsun canımız’ yazıyor. Evet, anaları sendikaymış efendim. Birisin de ‘Demirel istifa’ yazılı. Hepsi Tekfen Fabrikası’na doğru yürüyor efendim.
“Komiserim, Tekfen’deki işçileri de yürüyüşe çağırıyorlar. Evet efendim. Toplum Polisi fabrikayı koruyor. Müdür Muavini Kenan Koç, işçilere bir şeyler söylüyor. Evet. Konuşuyor, ‘dağılın’ diyor, ‘sonra fena olur’ diyor. İşçiler, birden toplum polislerinin kordonunu yarmaya çalıştı. Hayır. Ellerinde bir şey yok. Kadın işçiler öne geçti, efendim. Bazılarının elinde sopa var, pankart astıkları sopa gibi şeyler efendim. Bizimkiler coplarını kullanıyor efendim. İşçilerden kim olursa, copları başlarını, bellerine, kolların vuruyorlar, efendim. Kadın işçiler yerlere yıkıldı efendim, Seslerini duyuyorum, ‘yandım, yetişin’ diye bağırıyorlar. Ortalık ana-baba gününe döndü efendim. Toplum Polisi çok sert giriyor efendim. Kadın çığlıkları durmuyor. Erkek işçiler evlerin bahçe demirlerini söküyor; fidanları tutan çubukları da ellerine geçirip toplum polisine saldırmaya başladılar efendim. Evet, kıyasıya bir dövüş oluyor burada efendim. İşçiler çok kalabalık, yeni yürüyüşçüler de geliyor efendim. Elleri sopalı, demir çubuklu işçiler çatışmadan üstün çıktı, bizimkiler hızla koşuyor, işçiler de peşlerinden efendim.
“Eczacıbaşı fabrikasındayım efendim. Beyefendi durum vahim, arz ediyorum. Toplum polisi buraya doğru koşar adım geliyor. Bazılarının miğferleri yok başlarında. Ellerinde de yok. Bazıları kalkansız. Silah sesi duydum. Silah sesleri birbirini izliyor. Göremiyorum kimlerin ateş ettiğini. Bizimkiler de tabanca ile ateş ediyor. Birini gördüm. Tabancasını ateşledi ve fabrikaya girmeye çalışıyor. Evet. Tekfen’den buraya doğru geliyorlar. Yerlerde sürüklenen kadın işçiler de var. İşçiler taş atıyor, camları kırıyorlar. Bazı arkadaşlar Eczacıbaşı’nın karşısındaki eve sığındılar. İşçiler polisleri dışarı çıkartmaya çalışıyor. İşçiler evin kapısını kırdılar efendim. Polisler pencereden atlıyor. Bu yana doğru geliyorlar. İşçiler peşlerini bıraktı. Yerlerde sürüklenen yaralılar var. İşçilerin bir kısmı yaralılarla ilgileniyor.
“Bir kısım işçiler Philips Fabrikası’na doğru ilerliyor. Yol askeri inzibatlarla kesilmiş. Subayın ‘Dağılın, yoksa ateş açtırırım’ uyarısına aldırmayan işçiler barikatı aşarak yollarına devam ediyor. İşçiler ‘Demirel istifa’, ‘İşçi köylü ele ele’, ‘Bağımsız Türkiye, ‘ Sendikalarda ele ele. Tüm baskılar nafile’ sloganları atılıyor. İşçilerin yürüyüş kolunun öncüleri Mecidiyeköy’e varıyor. Orada Amerikalılara ait TUSLOG binası taşlanıyor ve camları kırılıyor.
“İşçiler Puro Fabrikası’nın önüne geliyor. ‘İşçiler dışarı’ diye sloganlar atarak fabrikayı boşaltıyorlar. Bu sırada Roche işçileri geliyor ve alkışlanıyor. Ardından Arı Bisküvi işçileri. Ve Gripin işçileri. Esentepe’den Mecidiyeköy’e doğru yürüyorlar. Mecidiyeköy’de birleşen işçiler buradaki İnzibat’ların oluşturduğu barikatı öne geçen kadın işçilerle aşıyorlar. Daha sonra işçiler Profilo Fabrikasına doğru marşlar söyleyerek gidiyor.” (Türkiye’yi Sarsan İki Uzun Gün, Kemal Sülker, s. 128-130)
Kıssadan hisse çıkarmak gerekirse şunu söylemek istiyorum: Kadınlar katılmaksızın gerçek bir kitle hareketi ve devrim olmaz!
- Siyasal Önderlikler ve Sosyalizm Anlayışı – Şaban İba - 14 Haziran 2024
- Eğitimde müfredat sorunu! - 26 Mayıs 2024
- Solun Durumunu Yeniden Düşünmek! - 20 Mayıs 2023