Unutma! İncittiğin yerden incinirsin

Nokta Haber Yorum’un değerli yazarlarından biri olan Özgün Çınar’ın son yazısı gerçekten etkiledi beni. Okumadıysanız, “yeryüzünde hafifçe yürümek” başlıklı yazıyı okumanızı tavsiye ederim. 

Dünyaya kötülüğü büyük bizim türümüzün. Hoyratça bozuyoruz dünyayı ve düzenini. Çınar’ın yazdığı gibi, kibirle, eze eze, yaka yıka bozuyoruz. “Hafifçe yürüyerek yaratacağımız farkla her şeyi tersine döndüremez miyiz?” Bu soruyu soruyor bizlere. 

Yaşama iyimser tarafından bakmaya çalışan biri olarak, bu sorunun karşısında cevap verirken zorlanıyorum.

İnsan ırkının varoluşsal riskleri gerçekten çok artmış durumda. Bilim insanlarına göre, dünyada günümüze kadar beş kitlesel yok oluş olayı meydana gelmiş: Ordovisyen Yok Oluşu (450 milyon yıl önce), Devoniyen Yok Oluşu (380 milyon yıl önce), Permiyen Yok Oluşu (250 milyon yıl önce), Triyas Yok Oluşu (200 milyon yıl önce) ve Kretase Yok Oluşu (65 milyon yıl önce)

Parlak bir durumda mıyız? Biyolojik çeşitliliğinin bir parçası olan insan ırkının geleceğinin dünyadaki biyolojik canlılığın devamına bağlı olduğunun farkında olmadan yok etmeye devam etmesine ne demeli? Hayvan ve bitki türlerine kitlesel soykırım uygulayan türümüze ne demeli? Küresel yaban hayatı nüfusunun son 40 yılda yüzde 60 oranında azalmasına peki.

Bir an olsun siyaseti, dini, parayı her şeyi unutup varlığa ve yaşama odaklanalım mı? Bu mavi kürenin evrende bir kum tanesinden bile küçük olduğunu ama bilinen en büyük zulümlerin, ego savaşlarının, kanın döküldüğü bu güzel gezegenimizde yaşamımızın daralmaya başlaması gerçeğine ve altıncı yok oluşa doğru yokuş aşağı gittiğimiz gerçeğine uyanalım mı?

Bu satırları yazarken Hauser’in,  “Rebel with a Cello” Budapeşte konserini hayranlıkla dinliyorum. Adına sanat ve müzik denilen güzelliği yaratmış insanda aynı insan.  İyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik yaşam dualite (ikilik) üzerine kurulmuş. Yani, din, felsefe ve bilim diyor ki; Varoluş bir dualitedir. Müziğin güzelliğine kendimi kaptırmış, gözlerim kapalı, iyi kötü ile var, güzel çirkin ile, başarı başarısızlıkla çünkü evren her zaman denge içinde ve biri olmadan diğeri olmaz diye kendi kendime konuşurken buluyorum.

Dünya -bilinen- beş yok oluştan sonra tekrar yeniden doğmayı başarmış. Altıncısını da başarır. Yaradılışımıza karşı dürüst olmayı tercih edip, eylemlerimizi seçme şansımız olduğunu unutmasak belki bu süreyi uzatabiliriz. Uzatma sözcüğünü özellikle tercih ettim. Çünkü başlangıç ile son kavramları da birbirine bağlı. 

Sonlardan korktuğumdan değil ama çocuklarımız ve onların doğacak çocukları için sevgiyle ve bir arada, barış, güven, paylaşım ve huzur içinde bir yaşam düşlüyorsak, bunu zıtlığın bir ucunu şişirip, diğerini görmezden gelerek değil, iki kutbu ahenkle merkezde birleştirerek yapabileceğimizi, anlamak zorunda olduğumuz zamanlara gelmedik mi?

Mevlana’nın dediği gibi: Unutma! İncittiğin yerden incinirsin. Dünyayı incitmeden yaşayabilmeyi başarabilecek miyiz? Yoksa incinecek miyiz? 

Bakalım yaşayalım ve görelim.

A. Semih İŞEVİ
Latest posts by A. Semih İŞEVİ (see all)