Bir önceki yazımı şöyle bitirmiştim: “Siz bakmayın onların duygu sömürüsü yapmasına, sanki çocukların yarış tayı gibi yarıştırılmasından rahatsızlık duyuyorlarmış gibi bir algı yaratmalarına.
Kanımca bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar.
Nasıl mı?”
Dilim döndüğünce, aklım yettiğince yanıt vereyim sorduğum soruya:
Bilindiği üzere,müfredatla kindar ve dindar nesil yetiştirmenin zeminini yarattılar. Varolan Anayasaya terste olsa bunu şimdilik başardılar. Özel okulların sayısını 10 katına çıkartarak cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmesini yaptılar. Öğretmenleri KPSS’deki başarıya göre değil sözlü mülakata göre yaparak kendi adamlarını atadılar. Ülkenin çok önemli liselerini “proje okul” kapsamında etkisizleştirdiler, bilime ve yaratıcı düşünceye inanan öğretmen kadrolarını ya sürgün ettiler ya da işinden ettiler. İmam Hatip okullarının sayısını üç-dört katına çıkardılar. Tüm okullarda mescidi zorunlu kıldılar, sanat atölyelerini ise mümkün olduğunca yok ettiler. Güzel sanatlar ve meslek liselerinin sayısını azaltarak öğrencileri İmam Hatiplere yönlendirdiler. Bu da yetmedi nüfusu 10 bin ve altında olan ilçelerde meslek liseleri ve Anadolu liseleri açılmayacak. Peki ne olacak? İmam Hatip liseleri açılacak. Bu durumda Sünni İslam inancında olmayan Alevi ve diğer inanç gurubuna mensup ailelerin çocukları İmam Hatip liselerine gitmek zorunda bırakılacak ki bunun adı zorla asimilasyondur. Devlet sadece din dersini zorunlu hale getirmiyor aynı zamanda “tekçiliği” de topluma dayatıyor.
Örnek vermek gerekirse; Dersim ve Erzincan’ın bir çok ilçesinde bu gidişle sadece İmam Hatip olacak. En dramatik olan ise şu: Dersim’de Sünni inancında kimse yok ama Sünni inancına dayalı eğitim zorunlu hale geliyor. 12 Eylül sonrası Alevi köylerine cami yapmak isteyen zihniyet bu gün daha da ileri giderek Alevilerin hakim olduğu yerlerde İmam Hatip okullarını zorunlu kılıyor.
Devam edelim.
İmam Hatiplerin sayısını on katına çıkardılar ama üniversite giriş sınavlarında İmam Hatiplerin başarısı %17-18’ler civarında kalıverdi. Anadolu liselerinde ise bu oran %50
Bu durum İmam Hatip ortaokulları için de geçerlidir. Çünkü LYS’deki başarının düşüşünü başka türlü açıklayamayız. Bu sene yapılan TEOG sınavlarında İmam Hatip ortaokullarına giden öğrencilerin başarılı olmaları bizi yanıltmasın. Bu başarı suni bir başarıdır ve TEOG 2’de 17 bin birinciliğin karşımıza çıkması sınava yönelik güveni zedelemiştir.
İşte dananın kuyruğu burada kopuyor kanımca!
TEOG Merkezi bir sınav, ne yaparlarsa yapsınlar torpil kolay kolay geçerli değil. Yani başarısız öğrencinin başarılı kılınması çok zor.
Bu durumda ne yapmak gerekir?
Merkezi sınavı kaldırmak, öğrencileri adreslerine göre bulundukları okullara kaydetmek. Tıpkı bizim zamanımızda olduğu gibi. Ama bizim zamanımızda olmayan bir durumla karşı karşıyayız. O zaman her mahallede İmam Hatip yoktu, normal okullar vardı ve bu okullarda çağdaş, demokrat eğitimciler vardı ve müdürlerin çoğu da Türk- İslam zihniyetinden değildi.
Sınavı kaldırdınız. Her tarafı İmam Hatip liseleriyle doldurdunuz, yeterince başarılı olmayan ,ekonomik koşulları da özel bir liseye gitmesine uygun olmayan gençler, otomatik olarak nereye kaydını yaptıracak? Tabii ki İmam Hatip liselerine. Üstelik yerleştirmeyi de merkezi olarak yapıyorsunuz, yani bir öğrenci hayır ben şu okula gitmek istiyorum diyemeyecek.
Başka bir oyun dönüyor arka planda.
Nedir o oyun?
TEOG yerine, Milli Eğitim Bakanlığının düzenleyeceği bir geçiş sistemi. Sınav onların elinde, sistem onların elinde , o zaman yerleştirme neye göre olacak?
Tabii ki başarıya değil torpile bakılacak ve başarısız İmam Hatip Ortaokul öğrencileri istedikleri okullara kayıtları yapılacak.
Yani gerçekte sınav kaldırılmıyor, direk iktidarın denetiminde bir ölçme değerlendirme sistemine geçilmek isteniyor. İstiyorlar ki belirleyici olarak bir yanda özel okullar, diğer yanda da İmam Hatip liseleri olsun ve üniversiteler İmam Hatiplilerle dolsun. Bütün hesap, kitap bunun üzerine yapılıyor. Yoksa öğrencilerin stres olması, ailelerin sınavlardan dolayı daha çok ekonomik zarara uğraması onları hiç ilgilendirmiyor; dile getirmelerinin sebebi ise, her zaman ki gibi kitlelerin duygularıyla oynayıp amaçlarına varmak yani algıda yanılgı yaratmak.
Hiç şüpheniz olmasın ki sonra sıra üniversite giriş sınavlarına gelecek. Benzer özelleştirmeyi yüksek öğrenimde de yapıyorlar, yapacaklar. Sistemle oynayacaklar ve yine sınavların çokluğundan bahsedip, duygu sömürüsü yaparak, toplumun çıkarlarını düşünür gibi yapıp tek adam diktatörlüğünün kitle tabanını güçlendirmek isteyeceklerdir. Bu anlamda TEOG, YGS, LYS hepsi bahane, bu işin sınıfsal arka planında sömürüyü, baskıyı, şiddeti, adaletsizliği, hukuksuzluğu gizlemek; olağanüstü hali ve KHK rejimini olağan rejime dönüştürerek kalıcı kılmaktır.
Yapılanlar ve yapılacak olanlar bu ülkeye özgü olmayıp,
dünyadaki bütün diktatörlüklerin iktidardan düşmemek için uyguladıkları yol ve yöntemlerin tekrarıdır.
- Anadilde Eğitim Hakkı, Temel İnsan Hakkıdır - 18 Şubat 2020
- İşsiz, Güvencesiz, Geleceksiz Gençler - 8 Şubat 2020
- Yarıştırılmayı Değil Anlaşılmayı Bekleyen Çocuklarımız - 17 Ocak 2020