“… Özgürlük şarkısıdır söylenen Volga boylarında
Ne Taif’tesin ne Mağusa zindanlarında
Yalnız adı kalmıştır kaleme alanın Vatan Kasidesi’ni
Seviyoruz her zamandan fazla Fikret’i
Yeni anlaşıldı manası Millet Şarkısı’nın
Aynı sistir memleketin üzerindeki… “
Rıfat Ilgaz
Geride bırakmakta olduğumuz 2024 yılı, tüm dünya ülkelerindeki insanlar kadar, vicdan sahibi ve duyarlı yurdumuz insanlarını da kahreden ve insanlığından utandıran pek çok dramatik toplumsal ve bireysel acıya tanıklık etmiş bulunuyor.
Başat nedeni; emperyalizmin doymak bilmez aç gözlülüğü ve bu emperyalist anlayışın ürünü vahşi kapitalizm olup, göz dikilen coğrafyalarda (uzunca bir süredir Orta Doğu’da olduğu gibi) verimini almak için yapılan toplumsal mühendislik ve uzantısı olarak iş başına getirilen veya tutulan siyasi iktidarlardır!
20’inci yüz yılın ilk çeyreğinden itibaren, Büyük Atatürk’ün gösterdiği “çağdaş uygarlığın ötesi” doğrultusunda ileri adımlar atarak bir hayli yol almış bulunan yurdumuz da – yazık ki- ağırlıklı olarak son yirmi yıldır yukarıda anılan çerçevedeki tuzağın içerisine çekilmiştir. Siyasal, sosyal, eğitsel, kültürel, ahlaki ve iktisâdi alanlardaki yozlaşma ve değerler kaybı, yurdumuz üzerindeki sis perdesini giderek kalınlaştırmıştır.
Son birkaç aylık gazete sayfaları, ardı arkası kesilmeyen kadın cinayetleri; çocuk istismarı; mafya bozuntusu sokak çetelerinin saldırı; yoksulluk kaynaklı gasp ve hırsızlık; içlerinde asker, polis, savcı, hakim, rektör, milletvekili ve hemen her meslek grubundan kişilerin yer aldığı suç örgütlerinin gerçekleştirdiği inanılmaz yolsuzluk; yağma ve kimi siyasal odaklara dayanarak mala, mülke çökme haberlerinin yanında; liyakatsizliğin yol açtığı yönetsel gülünçlük; ÇEDES projesi uyarınca laik eğitimin katledilmesi; tarikatlara ve cemaatlere eğitimin kaldıracı görevinin verilmesi; Diyanet İşleri Başkanı’nın verdiği fetvalardan cesaret alıp, rol kapanların Atatürk büstlerine ve yeni yıl ağaçlarına baltalı saldırı eşliğinde şeriat istemi ve daha da çoğaltılabilecek haberlerle doludur!
16 Nisan 2017 Anayasa referandumu sonuncu, tek adam (Neo Patrimonyal Sultanizm) idaresinin pekişmesi ile birlikte atılan yönetsel adımlarla da laik – demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Atatürk Cumhuriyeti’nde yaratılmış olan çatlaklara bakınca; Türkiye’nin bir Orta Çağ karanlığına sürüklenmekte olduğu görülür. Adım adım gelinen 2024 yılı sonunda görünüm budur ve yurdumuzun üzerini kaplayan koyu sis, acıdır ki 2024 yılında da kaldırılamamıştır!
2025 yılını bu kaygılar içerisinde karşılıyoruz. Ortak dileğimiz, aklın egemenliği ve kitlesel sağduyu ile gecikmeksizin yurdumuzda ve dünya genelinde esenliğe kavuşmanın yanında, gelecek kuşaklar adına kaygılardan arınmış olarak, yarınlara güvenle yürümektir.
Bağlıköy /Lefke
- 2024 Yılı: Umut ve Karanlık Arasında - 30 Aralık 2024
- Lozan’a Ömür Biçen Bilgiçler Utandı mı Acaba? - 23 Temmuz 2024