Gayrettepe 1. Şube Binasının Yıkımı: İşkence, Adalet ve Hafıza

Türkiye’nin yakın tarihindeki en karanlık dönemlerden birinin tanığı olan Gayrettepe 1. Åžube binasının yıkımı, geçmiÅŸle yüzleÅŸme ve tarihi koruma konularında derin bir tartışma baÅŸlattı. 1970’lerin ve 1980’lerin iÅŸkence merkezi olarak bilinen bu bina, bir zamanlar Ä°stanbul Emniyet Müdürlüğü’nün siyasi ÅŸubesine ev sahipliÄŸi yapmış ve o dönemde yaÅŸanan baskı ve insan hakları ihlallerinin sembolü haline gelmiÅŸti.

Yıkım kararı, toplumun farklı kesimlerinden farklı tepkiler aldı. Kimileri için bu yıkım, acı dolu anıları silme ve geçmişi geride bırakma şansı olarak görüldü. Diğerleri içinse, gelecek nesillere aktarılması gereken tarihi bir mirasın yok edilmesi anlamına geliyordu.

Bu tür tarihi mekanların hafıza merkezleri veya adalet müzelerine dönüştürülmesi fikri, geçmiÅŸin somut bir ÅŸekilde hatırlanmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını saÄŸlama potansiyeline sahip. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nin korunması gibi, bu alanlar insan ruhunun direncini ve adalet arayışını simgeleyebilir, yansıma ve eÄŸitim için mekanlar sunabilir.

Gayrettepe 1. Şube binasının yıkılması, toplumların kendi tarihleriyle nasıl yüzleşmeyi tercih ettikleri üzerine önemli soruları beraberinde getiriyor. Acı verici bir geçmişe sahip yapılar korunmalı mı, yoksa yeni bir başlangıç için yıkılmalı mı? Bu sorun sadece Türkiye ile sınırlı değil; dünya genelinde birçok ülke benzer zorluklarla karşı karşıya.

Fiziksel yapı ortadan kalkmış olsa da, anılar ve adalet talepleri yaşamaya devam ediyor. Enkaz, sayısız acının şahidi olan duvarları örtse de, tarihin ve adalet arayışının kendisi örtülemez. Geçmişin yankıları sürerken, binaların yıkılmasının, adalet arayışı ve tarihi hafızanın önemini azaltmadığını hatırlatıyor.

Gayrettepe 1. Åžube’nin hikayesi, adalet yolculuÄŸunun uzun ve meÅŸakkatli olduÄŸunu gözler önüne seriyor. Toplumların acı verici geçmiÅŸleriyle yüzleÅŸmeleri ve alınan derslerin unutulmaması gerektiÄŸini, adil ve eÅŸit bir geleceÄŸe doÄŸru ilerlemenin devam etmesi gerektiÄŸini vurguluyor. Yıkım, Türkiye’nin sınırlarını aÅŸan, hafıza, adalet ve tarihi hatırlamanın ahlaki sorumlulukları gibi evrensel temalar üzerine bir diyalog baÅŸlatıyor.

NHY, Hasan BAKÄ°