Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılı verilerine dayanan ilk “Aktif Yaşlanma Endeksi” bültenini yayımladı. İlk bakışta soğuk rakamlar gibi görünen bu veriler, derinlemesine bakıldığında bize yaşlanan bir toplumun ne kadar üretken, ne kadar dayanışmacı ve ne kadar bağımsız kalabildiğine dair sessiz bir hikâye anlatıyor.
Türkiye’nin genel aktif yaşlanma endeks puanı 29,7 olarak ölçüldü. Avrupa Birliği ortalamalarının epey gerisinde kalan bu sonuç, ülkenin yaşlı nüfusuna yönelik sosyal politikalarının yetersizliğine de bir ayna tutuyor. Yaşlı bireylerin ekonomik, sosyal ve kültürel hayata katılımı hâlâ oldukça sınırlı.
İstihdamda Bölgesel Uçurumlar
Aktif yaşlanmanın temel bileşenlerinden biri olan istihdamda tablo çarpıcı: Türkiye genelinde 55-74 yaş grubunda istihdam endeksi 27,6’da kaldı. Üstelik 75 yaş üzeri bireyler bu hesaplamaya hiç dâhil edilmedi. Türkiye, bu performansla AB ortalamasının gerisinde kalsa da, 6 üye ülkeyi geride bırakabildi.
Bölgesel uçurumlar ise dikkat çekici. Doğu Karadeniz 42,2 ile istihdam endeksinde zirveye yerleşirken, Batı Anadolu 22,3’le son sıraya geriledi. Erkekler istihdamda 40,4 endeks puanına ulaşırken, kadınlar ancak 15,5’te kaldı. Doğu Karadeniz, kadın ve erkek arasındaki uçurumu en yüksek hisseden bölge oldu. Bu veriler, yaşlı kadınların işgücü piyasasındaki yapısal dışlanmışlığını da gözler önüne seriyor.
Topluma Katılım: Sessiz Bir Geri Çekilme
Yaşlı bireylerin çocuk ve torun bakımına katılımı, gönüllü faaliyetlerde yer alma oranı ve siyasi hayata ilgileri gibi göstergelerden oluşan “topluma katılım” bileşeni ise sadece 12,5 puanda kaldı. Türkiye, bu alanda da AB ortalamasının oldukça gerisinde fakat beş ülkeyi geride bırakabilmiş durumda.
İstanbul, 17 puanla en yüksek topluma katılım oranına sahipken; Doğu Karadeniz 9,2 ile en düşük katılımı gösterdi. İlginç bir biçimde, topluma katılımda kadınların erkeklerden daha yüksek bir puan aldığı gözlemlendi (kadınlar: 13,3; erkekler: 11,5). Fakat bu küçük fark, yaşlı bireylerin toplumsal hayattan genel geri çekilmesini değiştirmeye yetmiyor.
Bağımsız ve Güvenli Yaşam: Bir Adım Önde, Birçok Adım Geride
Bağımsız, sağlıklı ve güvenli yaşamı ölçen bileşende Türkiye biraz daha umut verici bir tablo çizdi: Endeks puanı 65 oldu. Ege Bölgesi 68,1 ile bu alanda başı çekerken, Güneydoğu Anadolu 59,1 ile son sırada yer aldı.
Yine de, erkekler (67) kadınlardan (63,6) daha iyi bir bağımsız yaşam standardına sahip gibi görünüyor. Bu durum, yaşlı kadınların ekonomik ve sosyal güvencelere erişimde hâlâ ciddi engellerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Kapasite ve Elverişli Ortam: Sınırda Bir Umut
Yaşlı bireylerin teknolojiyi kullanma becerisi, sağlıklı yıllar beklentisi ve eğitim durumlarını ölçen “kapasite ve elverişli ortam” bileşeninde Türkiye’nin notu 46,1 oldu. Romanya’yı kıl payı geçebilmiş olmamız, aslında içinde bulunduğumuz tablonun ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor.
Doğu Marmara bölgesi 51,1 puanla en yüksek performansı sergilerken, Güneydoğu Anadolu 38,9 ile yine listenin sonunda. Bu bileşende de erkekler (48,4) kadınlara (44,2) kıyasla biraz daha avantajlı konumda.
Türkiye, Yaşlanmayı Yönetmeye Hazır mı?
TÜİK verileri bize yalnızca sayılar sunmuyor; aynı zamanda toplumun yaşlanmaya nasıl hazırlandığına, bireylerin yaşamlarının son dönemlerinde ne ölçüde aktif kalabildiğine dair derin bir sosyolojik analiz imkânı veriyor. Görünen o ki Türkiye, yaşlı nüfusunun üretkenliğini, bağımsızlığını ve toplumsal katılımını artıracak yapısal reformlardan hâlâ oldukça uzak.
Bir toplum, yaşlı bireylerine nasıl davrandığıyla geleceğini de şekillendirir. Türkiye, bu aynada kendine dürüstçe bakmak zorunda. Çünkü aktif yaşlanma, sadece bireysel değil, aynı zamanda kolektif bir bilincin ürünüdür.