Türkiye doğrudan yatırım çekmede zorlanıyor

Türkiye, son yıllarda doğrudan yatırım çekmede zorluklar yaşıyor. 2020 yılında Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım miktarı, bir önceki yıla göre yüzde 15,9 azalarak 7,8 milyar dolara geriledi. Bu rakam, 2007 yılındaki 22 milyar dolarlık rekorun çok gerisinde kaldı.

Siyasi istikrarsızlık, ekonomik kriz, hukukun üstünlüğü ve insan hakları sorunları, yabancı yatırımcıların güvenini azaltıyor. Özellikle Avrupa Birliği ile ilişkilerin gerilmesi, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olan Avrupa pazarına yakınlığını bir avantaja çevirmesinin önündeki en büyük engel oluyor…

Doğrudan yatırım, bir ülkenin ekonomik büyümesi ve kalkınması için hayati önem taşıyor. Doğrudan yatırım, ülkeye sermaye, teknoloji, istihdam, rekabetçilik ve yenilik getiriyor. Ayrıca, yabancı yatırımcılar, yerel işletmelerle işbirliği yaparak, onların kapasite ve verimliliğini artırıyor. Doğrudan yatırım, aynı zamanda, ülkenin uluslararası alanda prestijini ve itibarını da yükseltiyor.

Türkiye, 2000’li yılların başında doğrudan yatırım çekmede önemli bir ivme yakalamıştı. 2007 yılında 22 milyar dolarlık doğrudan yatırım girişi ile tarihi bir rekor kırmıştı. Bu dönemde Türkiye, hem makroekonomik istikrar hem de yapısal reformlar sayesinde, uluslararası yatırımcıların güvenini kazanmıştı. Özellikle Avrupa Birliği ile müzakere sürecinin başlaması, Türkiye’nin hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisi alanlarında ilerleme kaydetmesine katkı sağlamıştı.

Ancak, 2008 küresel finans krizi sonrasında Türkiye’nin doğrudan yatırım çekme performansı düşmeye başladı. 2019 yılında 8.1 milyar dolarlık doğrudan yatırım girişi ile 2005 seviyelerine geriledi. 2020 yılında ise pandemi etkisiyle daha da azaldı. Türkiye’nin doğrudan yatırım stoku da dünya ortalamasının çok altında kaldı. Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 23’ü kadar olan doğrudan yatırım stoku, dünya ortalamasının yüzde 42’sine denk geliyor.

Türkiye’nin doğrudan yatırım çekmedeki gerilemesinin nedenleri arasında, siyasi ve ekonomik belirsizlikler, kurumsal kalitenin düşmesi, hukukun işleyişindeki sorunlar, piyasa aksaklıkları ve rekabet gücünün azalması sayılabilir. Özellikle Avrupa Birliği ile ilişkilerin bozulması, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı ve doğrudan yatırım kaynağı olan bu bölgeden uzaklaşmasına yol açtı. Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımların yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor.

Türkiye’nin doğrudan yatırım çekmede zorlanmasının başlıca sebepleri şöyle:

Türkiye, son yıllarda hem iç hem de dış siyasette çeşitli krizlerle karşı karşıya kaldı. Bu durum, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan güvenini azalttı. Ayrıca, Türkiye’nin ekonomisi de büyük dalgalanmalar yaşadı. Türk lirasının değer kaybı, enflasyonun yükselmesi, faiz oranlarının piyasanın yerine, siyasi erk tarafından belirleniyor olması ve cari açığın genişlemesi gibi sorunlar, Türkiye’nin cazibesini düşürdü.

Yabancı yatırımcılar, yatırım kararı verirken hukukun üstünlüğüne, kurumsal kaliteye ve şeffaflığa çok önem veriyor. Türkiye ise bu konularda dünya sıralamalarında geriye düştü. Örneğin, Dünya Adalet Projesi’nin Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye 128 ülke arasında 107’nci sırada yer aldı. Aynı şekilde, Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde Türkiye 190 ülke arasında 33 basamak gerileyerek 153’üncü sırada yer aldı. Bu durum, Türkiye’nin yatırım ortamını olumsuz etkiledi.

Türkiye’de bazı sektörlerde yabancılara karşı ayrımcılık yapıldığı iddiaları da var. Örneğin, enerji sektöründe yerli üreticilere verilen teşviklerin yabancılara verilmediği veya medya sektöründe yabancılara karşı kısıtlamalar getirildiği gibi iddialar, yabancı sermayenin önünü tıkadı.

Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı ve doğrudan yatırım kaynağı Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri de son dönemde bozuldu. AB ile müzakerelerin durması, vize serbestisi ve gümrük birliği güncellemesinin gerçekleşmemesi, insan hakları ve demokrasi konusunda yaşanan gerilimler, Türkiye’nin AB ile entegrasyonunu zayıflattı. Bu da, Türkiye’nin Avrupa pazarına yakınlığını bir avantaja çevirmesini engelledi.

Türkiye, doğrudan yatırım çekmede zorluklar yaşasa da, potansiyelini artırmak için yapabileceği çok şey var. Öncelikle, siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamak, hukukun üstünlüğünü ve kurumsal kaliteyi güçlendirmek, yabancılara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve AB ile ilişkileri iyileştirmek gerekiyor. Ayrıca, Türkiye’nin nitelikli iş gücü, genç nüfusu, coğrafi konumu, büyük iç pazarı ve bölgesel etkisi gibi avantajlarını daha iyi kullanması ve yatırım teşviklerini daha etkin bir şekilde uygulaması da önemli. Böylece, Türkiye doğrudan yatırım çekmede hak ettiği yeri alabilir.

NHY, Eda Kaya