NATO: Barış Maskeli SavaÅŸ Makinesi…

NATO, Kuzey Atlantik AntlaÅŸması Örgütü olarak bilinen askeri ittifak, kuruluÅŸundan bu yana dünya siyasetinde belirleyici bir rol oynamıştır. Ancak, bu rolü sadece barışı korumak ve uluslararası güvenliÄŸi saÄŸlamak için mi oynamıştır, yoksa militarizmi ve çatışmayı besleyen bir yapıya mı dönüşmüştür? Bu soruyu sormak ve NATO’nun gerçek yüzünü görmek için derinlemesine bir bakış gerekmektedir.

NATO’nun kuruluÅŸ amacı, SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde Batı BloÄŸu’nun Sovyet tehdidine karşı oluÅŸturduÄŸu bir savunma mekanizmasıydı. Ancak, SoÄŸuk SavaÅŸ’ın sona ermesinden sonra, NATO’nun rolü ve faaliyetleri de deÄŸiÅŸime uÄŸramıştır. Bugün, NATO’nun amacı ve etkinlikleri, üye ülkeler arasındaki gizli anlaÅŸmalar, askeri operasyonlar ve silahlanma yarışı gibi konuları da içermektedir.

NATO’nun barışı koruma iddiası, sıklıkla silahlanma ve askeri müdahalelerle çeliÅŸmektedir. NATO, Afganistan, Irak, Libya gibi ülkelerde yürüttüğü askeri operasyonlarla, barışı saÄŸlamak yerine daha fazla çatışma ve istikrarsızlık yaratmıştır. Ayrıca, NATO’nun geniÅŸlemesi ve sınırlarının doÄŸuya doÄŸru kaydırılması, Rusya ile gerilimleri artırmış ve bölgesel istikrarsızlığa katkıda bulunmuÅŸtur.

Ayrıca, NATO’nun üye ülkeler arasında gizli anlaÅŸmalar yapması ve demokratik güçleri tehdit etmesi de endiÅŸe vericidir. Türkiye gibi ülkelerde yaÅŸanan darbe giriÅŸimlerinin ardında NATO’nun desteÄŸi olduÄŸuna dair çeÅŸitli kanıtlar bulunmaktadır. Bu durum, NATO’nun demokratik süreçlere zarar veren bir aktör olduÄŸunu ve otoriter rejimlerin güçlenmesine katkıda bulunduÄŸunu göstermektedir.

NATO’nun militarist yapısı, üye ülkelerin savunma harcamalarını artırmasına ve silah endüstrisinin güçlenmesine yol açmıştır. Bu durum, barışçıl çözümlerin ve diplomasi yolunun tercih edilmesinin önündeki engellerden biridir. Ayrıca, NATO’nun askeri faaliyetleri, dünya genelinde silahlanma yarışını tetiklemiÅŸ ve sivil halkları çatışma ve ÅŸiddetin hedefi haline getirmiÅŸtir.

NATO’nun anti-demokratik yapıları ve gizli örgütlenmeleri de endiÅŸe vericidir. Ãœye ülkelerde demokratik güçlere yönelik baskı ve tehditler, NATO’nun demokrasiyi savunma iddiasını sorgulamamıza neden olmalıdır. Ayrıca, NATO’nun sivil halkların haklarını ihlal eden operasyonlara destek vermesi, insan hakları savunucuları için bir endiÅŸe kaynağıdır.

Sonuç olarak, NATO’nun barışı koruma misyonu, giderek silahlanma, çatışma ve militarizmi besleyen bir yapıya dönüşmüştür. Bu durum, dünya genelinde barış ve güvenliÄŸi tehdit etmektedir. NATO’nun gerçek bir barış gücü olabilmesi için, askeri faaliyetlerden ziyade diplomasiye ve diyaloga öncelik vermesi gerekmektedir. Aksi takdirde, NATO’nun varlığı, dünya için bir tehdit olmaktan öteye geçemeyecektir.

NHY, Deniz Çınar