Türkiye’de kadın olmak, birçok zorluk ve eşitsizlikle karşı karşıya kalmak demek. Kadınların eğitim, istihdam, sağlık, siyaset ve şiddet gibi alanlarda yaşadıkları sorunlar, resmi verilerle de ortaya konuluyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve diğer kurumların yayınladığı istatistiklere göre, Türkiye’de kadın olmanın ne anlama geldiğine kısa bakalım. inceleyeceğiz.
Eğitim
Türkiye’de eğitim seviyesi, kadın ve erkek arasında önemli bir farklılık gösteriyor. TÜİK’in 2020 yılı verilerine göre, 25 yaş ve üzeri nüfusun %16,3’ü okuma yazma bilmiyor. Bu oran erkeklerde %8,9 iken, kadınlarda %23,4’e yükseliyor. Yani Türkiye’de okuma yazma bilmeyen her 100 kişiden 72’si kadın.
Eğitim süresi de cinsiyete göre değişiyor. TÜİK’in 2019 yılı verilerine göre, ortalama eğitim süresi erkeklerde 8,5 yıl iken, kadınlarda 7,1 yıl. Bu da Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında eğitimde cinsiyet eşitsizliği en yüksek ülke olduğunu gösteriyor.
Eğitimdeki bu eşitsizlik, kadınların işgücüne katılımını da olumsuz etkiliyor.
İstihdam
Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı, dünyanın en düşük seviyelerinden biri. TÜİK’in 2020 yılı verilerine göre, 15 yaş ve üzeri kadınların işgücüne katılım oranı %33,8 iken, erkeklerin oranı %70,3. Bu da Türkiye’yi Avrupa Birliği ülkeleri arasında son sırada yer aldığı anlamına geliyor.
Kadınların istihdam edilme oranı da erkeklerden çok daha düşük. TÜİK’in verilerine göre, 15 yaş ve üzeri kadınların istihdam oranı %28 iken, erkeklerin oranı %64,1. Kadınların işsizlik oranı ise %16,7 iken, erkeklerin oranı %12,7.
Kadınlar arasında tarım sektöründe çalışanların oranı da oldukça yüksek. TÜİK’in verilerine göre, istihdam edilen kadınların %33’ü tarım sektöründe çalışırken, erkeklerin sadece %16’sı bu sektörde yer alıyor. Kadınlar genellikle aile işletmelerinde ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyorlar.
Kadınların çalışma koşulları da erkeklerden farklılık gösteriyor. TÜİK’in 2019 yılı verilerine göre, çalışan kadınların %38’i sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı değil. Bu oran erkeklerde %22. Ayrıca çalışan kadınların %56’sı sendika veya meslek örgütüne üye değil. Bu oran erkeklerde %49.
Sağlık
Türkiye’de kadınların sağlık durumu da cinsiyete bağlı olarak değişiyor. TÜİK’in 2019 yılı verilerine göre, 15 yaş ve üzeri nüfusun %41’i sağlık sorunu yaşıyor. Bu oran erkeklerde %36 iken, kadınlarda %46’ya çıkıyor.
Kadınların sağlık sorunlarının başında, üreme sağlığı ile ilgili sorunlar geliyor. TÜİK’in 2018 yılı verilerine göre, 15-49 yaş arası kadınların %15’i üreme sağlığı ile ilgili bir sorun yaşadığını belirtiyor. Bu sorunların başında, gebelik komplikasyonları, doğum sonrası komplikasyonları, kürtaj komplikasyonları ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar geliyor.
Kadınların sağlık hizmetlerine erişimi de erkeklerden daha zor. TÜİK’in 2019 yılı verilerine göre, 15 yaş ve üzeri nüfusun %7’si sağlık hizmetlerine erişimde zorluk yaşıyor. Bu oran erkeklerde %5 iken, kadınlarda %9. Kadınların sağlık hizmetlerine erişimde yaşadıkları zorlukların başında, maddi imkansızlık, ulaşım sorunu, uzun bekleme süresi ve randevu alamama geliyor.
Siyaset
Türkiye’de kadınların siyasete katılımı da erkeklerden çok daha düşük. TÜİK’in 2020 yılı verilerine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 600 milletvekilinin 104’ü kadın. Bu da kadın milletvekili oranının %17,3 olduğu anlamına geliyor. Bu oran Türkiye’yi dünyada 133. sırada yer aldığı gösteriyor.
Kadınların yerel yönetimlere katılımı da sınırlı. TÜİK’in 2019 yılı verilerine göre, 30 büyükşehir belediye başkanının sadece 3’ü kadın. Bu da kadın belediye başkanı oranının %10 olduğu anlamına geliyor. İlçe belediye başkanlarının ise sadece %4’ü kadın.
Kadınların siyasi partilere üyeliği de erkeklerden daha az. TÜİK’in 2019 yılı verilerine göre, siyasi parti üyesi olan 15 yaş ve üzeri nüfusun %40’ı kadın. Bu oran erkeklerde %60.
Şiddet
Türkiye’de kadınların en büyük sorunlarından biri de şiddet. TÜİK’in 2014 yılı verilerine göre, evli ya da evli sayılan kadınların %38’i eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Bu oran kentsel yerlerde %37 iken, kırsal yerlerde %40’a çıkıyor.
Kadınların şiddete maruz kalma riski, eğitim seviyesi ve gelir düzeyi ile de ilişkili. TÜİK’in verilerine göre, eşi tarafından şiddete maruz kalan kadınların %48’i ilkokul veya daha altı eğitim seviyesinde. Bu oran yükseköğretim mezunu kadınlarda %16’ya düşüyor. Ayrıca eşi tarafından şiddete maruz kalan kadınların %44’ü en düşük gelir grubunda yer alıyor. Bu oran en yüksek gelir grubunda yer alan kadınlarda %24’e iniyor.
Kadınların şiddete karşı korunma imkanları da sınırlı. TÜİK’in verilerine göre, eşi tarafından şiddete maruz kalan kadınların sadece %34’ü bu durumu bir kuruma bildiriyor. Bildiren kadınların ise sadece %8’i koruyucu tedbir kararı alabiliyor.
Türkiye’de kadın olmak, birçok alanda eşitsizlik, ayrımcılık ve şiddetle mücadele etmek demek. Kadınlar, eğitimden istihdama, sağlıktan siyasete kadar hayatın her
NHY, Eda Kaya