Yaşasaydı 25 Yaşında Olacaktı: Ahmet Yıldız’ın Hikayesi ve Çocuk İşçiliğiyle Mücadele

Türkiye’de her yıl 60-70 çocuk, tarım, sanayi, inşaat ve sokaklarda çalışırken hayatını kaybediyor. 2024 yılı, 71 çocuk işçinin ölümüyle bu trajedinin en acı tablolarından birini ortaya koydu. Devlet kurumları ise ne çocuk işçi sayısını tam olarak açıklıyor ne de bu ölümleri kayıt altına alıyor. Çocuk işçiliğin temel nedenleri arasında yoksulluk, parasız eğitimin kaldırılması ve mesleki öğrenim politikaları yer alıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 14 yıldır iş cinayetlerini kayıt altına alırken, çocuk işçiliğe karşı mücadeleyi öncelikli bir konu olarak ele alıyor. Bu mücadelenin simge isimlerinden biri de 13 yaşında hayatını kaybeden Ahmet Yıldız.

Ahmet Yıldız’ın Hikayesi: Bir Çocuğun Kaybı

Ahmet Yıldız, 14 Mart 2013’te Adana Yüreğir’deki Keresteciler Sitesi’nde çalıştığı Koç Plastik adlı işyerinde pres makinesine sıkışarak hayatını kaybetti. Ahmet, Şanlıurfa’dan göç eden kalabalık bir ailenin çocuğuydu ve Şehit Öğretmen Sait Korkmaz İlkokulu’nda 7. sınıf öğrencisiydi. Okul harçlığını çıkarmak için öğleden sonraları kayıt dışı bir işyerinde çalışıyordu. Türkiye’de 14 yaşın altındaki çocukların çalışması yasak olmasına rağmen, Ahmet haftalık 100 TL karşılığında çalışıyordu.

Ahmet’in çalıştığı işyerinde, işlerin daha hızlı bitirilmesi için pres makinesinin güvenlik siviçi devre dışı bırakılmıştı. Ahmet, makineye sıkıştığında işyeri sahibi ve çalışanlar, onu hastaneye götürmeden önce makine ve kan izlerini temizledi. Ahmet’e “trafik kazası” geçirdiği söylendi, ancak doktorlar durumu fark ederek iş kazası raporu tuttu ve savcılığa bildirimde bulundu. İşyeri sahibi gözaltına alındı ve bilirkişi raporunda tam kusurlu bulunarak tutuklandı.

Mahkeme Süreci ve Cezasızlık

Ahmet Yıldız davası, Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. İlk duruşmada işveren tutuklandı, ancak ailenin avukatı olayın “olası kastla insan öldürme” olarak değerlendirilmesini talep etti. İkinci duruşmada işveren, “taksirle öldürme” suçundan yargılanmaya başladı. İşveren, Ahmet’in 16 yaşında olduğunu ve ailesine destek olmak için çalıştığını iddia etti. Ancak bilirkişi raporu, işvereni yüzde yüz kusurlu buldu.

Aile, ilk duruşmada şikayetçi olmasına rağmen, ikinci duruşmada şikayetinden vazgeçti. Baba, “Olay bir kaza. Kader. Kasıt yok. Barıştık. Allah’ın takdiri” dedi. Mahkeme, işvereni taksirle öldürme suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırdı, ancak ceza işverenin iyi hali ve pişmanlığı nedeniyle 4 yıl 2 aya indirildi. Daha sonra ceza, 30 bin 40 TL adli para cezasına çevrildi ve 24 aylık taksitlerle ödenmesine karar verildi. Yargıtay, cezanın bilinçli taksirle işlendiğini belirtse de yerel mahkeme kararını onadı. Sonuçta, Ahmet Yıldız davası cezasızlık zincirine bir halka daha ekledi.

Çocuk İşçiliğiyle Mücadele İçin Çağrı

Ahmet Yıldız’ın hikayesi, çocuk işçiliğiyle mücadelenin simgesi haline geldi. Yaşasaydı 25 yaşında olacaktı. Onun ölüm yıldönümünde, başka Ahmet Yıldız’ların ölmemesi için şu adımların atılması gerekiyor:

  • 15 Yaş Altı Çocukların Çalışması Tamamen Yasaklanmalı: Çocuk işçiliğinin önlenmesi için denetimler artırılmalı ve bu yaşta çocuk çalıştıran işverenlere ağır yaptırımlar uygulanmalı.
  • Parasız ve Bilimsel Eğitim: Eğitim her kademede parasız olmalı ve müfredat, bilimsel ve yaşamla bağlantılı bir şekilde yeniden yapılandırılmalı.
  • Mesleki Eğitimde Kamusal Düzenleme: Mesleki öğrenim, çocukların gelişimine uygun bir şekilde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesinde yürütülmeli.
  • Çocuklar İçin Güvenli Yaşam Alanları: Çocukların gelişimine uygun spor, sanat ve kültürel etkinliklerle dolu yaşam alanları oluşturulmalı.

Ancak bu taleplerin gerçekleşmesi için sadece sistem içinde mücadele etmek yeterli değil. Örgütlenmek, direnmek ve çocuklarımızı korumak için kolektif bir mücadele yürütmek gerekiyor. Ahmet Yıldız’ın hikayesi, çocuk işçiliğin acı sonuçlarını gözler önüne sererken, bu trajediyi durdurmak için hepimize sorumluluk yüklüyor.