8 Mart’ta Kadınlara Yasak, Erdoğan’dan Çifte Standartlı Kadın Hakları Söylemi

İstanbul’da her yıl düzenlenen 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, bu yıl da valilik tarafından yasaklandı. Sabahın erken saatlerinden itibaren Taksim Meydanı demir bariyerlerle çevrilirken, metro istasyonları kapatıldı, yollar trafiğe kapatıldı. Beyoğlu Kaymakamlığı, 8 Mart günü ilçede her türlü gösteri, yürüyüş, basın açıklaması ve oturma eylemini yasakladı. Ancak aynı gün, Erdoğan, CHP’yi bir belediye çalışanının kadına yönelik çirkin sözleri üzerinden kadın düşmanlığıyla suçladı. Bu çelişkili tutum, iktidarın kadın haklarına dair söylemi ile politik uygulamaları arasındaki uçurumu bir kez daha gözler önüne serdi.

Taksim’e Barikat: Yasaklarla Kadınların Sesi Kısılmaya Çalışıldı

Kadınların 23. Feminist Gece Yürüyüşü için saat 19.30’da Sıraselviler’de buluşacaklarını duyurmasının ardından, Beyoğlu Kaymakamlığı tüm ilçede toplantı ve gösterileri yasakladığını açıkladı. Gerekçe olarak “kamu düzenini bozabilecek eylemlere sebebiyet verebileceği” öne sürüldü. Açıklamada, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’na dayanarak, eylemlerin 8 Mart günü sabah 08.00 itibarıyla 24 saat boyunca yasaklandığı belirtildi.

Bu yasak kapsamında:

  • Taksim Meydanı ve Gezi Parkı yaya trafiğine kapatıldı.
  • İstiklal Caddesi ve ara sokaklar, Karaköy Meydanı ile çevresi araç ve yaya trafiğine kapatıldı.
  • M2 Yenikapı-Hacıosman Metro Hattı’nın Taksim ve Şişhane istasyonları ile F1 Taksim-Kabataş Füniküler Hattı kapatıldı.

Valiliğin yasak kararı, iktidarın kadın hareketini kamusal alandan tamamen silmeye yönelik sistematik politikalarının bir devamı olarak okunuyor. Kadınlar, yürüyüş ve protesto hakkını kullanarak adaletsizliklere karşı ses çıkarmak istediklerinde baskıyla karşılaşırken, iktidar mensupları 8 Mart’ı yalnızca söylem düzeyinde bir kadın hakları günü olarak kutluyor.

İktidarın Çifte Standardı: Yasaklarla Bastırılan Kadınlar, Seçim Malzemesi Yapılan Kadınlar

8 Mart’ta kadınların eylemlerine demir bariyerler, yasaklar ve polis ablukası ile yanıt veren iktidar, aynı gün bir başka gündemi de seçim propagandasına dönüştürdü. Erdoğan, Kadıköy Belediyesi’nde yaşanan bir belediye çalışanının kadınlara yönelik çirkin sözleri üzerinden CHP’yi kadın düşmanı ilan etti.

Erdoğan’ın açıklaması, AKP’nin kadın hakları konusundaki ikiyüzlü tutumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bir yanda, feminist hareketin en önemli gününde, kadınların temel demokratik haklarını engelleyen bir devlet pratiği sergilenirken; diğer yanda, tekil bir olay üzerinden siyasi rakiplerini “kadın düşmanlığı” ile suçlamak gibi çarpık bir strateji devreye sokuldu.

Oysa Türkiye’de kadına yönelik baskının en büyük örneklerinden biri, bizzat iktidarın politikalarında yatıyor:

  • İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek kadınların kazanılmış haklarını geri almak,
  • Kadın cinayetlerini, şiddeti önlemeyen yasalar ve cezasızlık politikaları ile teşvik etmek,
  • Kadınların kamusal alandaki her türlü protesto hakkını sistematik olarak engellemek,
  • Kadın hakları konusunda bağımsız çalışan sivil toplum örgütlerini kapatma girişimleri,
  • Kadınların karar alma mekanizmalarına katılımını kısıtlayan uygulamalar

AKP’nin kadın hakları söylemi, gerçekte kadınların özgürlüğünü ve mücadele alanlarını bastıran otoriter politikalarla iç içe geçmiş durumda. Erdoğan, seçim mitinglerinde “kadın hakları savunucusu” gibi görünmeye çalışırken, devlet mekanizmaları kadınların haklarını kullanmasını engellemek için seferber ediliyor.

Kadın Hareketi: Yasaklara Rağmen Direniş

23 yıldır 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nü düzenleyen kadınlar, yasaklara karşı bir kez daha bir araya gelme kararlılığı gösterdi. Feminist Gece Yürüyüşü’nün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Buluşmamızı engellemek için erkenden ulaşımı durdurup, her yeri kapatmaya çalışabilirler. Biz her sene olduğu gibi engelleri aşıp bir şekilde buluşmanın yolunu bulacağız” ifadeleri kullanıldı.

Kadın hareketi, Türkiye’de her türlü baskıya rağmen örgütlü mücadelesini sürdürmeye ve dayanışmasını büyütmeye devam ediyor. Yasaklar, kadınların kamusal alanda var olma ve haklarını savunma iradesini engelleyemiyor. İktidarın her sene tekrarladığı baskılar, feminist hareketin sesini kısmaktan çok, onu daha da güçlendiren bir etkiye dönüşüyor.

Kadınlar Susturulamaz!

8 Mart’ta İstanbul’un dört bir yanında yükselen polis barikatları, yalnızca bir günün değil, Türkiye’de kadınların yıllardır süregelen mücadelesinin nasıl engellenmeye çalışıldığını gösteriyor. Ancak kadın hareketi, bu baskıları aşarak, sokaklarda, meydanlarda, her alanda var olmaya devam edeceğini bir kez daha ilan etti.

İktidarın “kadın hakları” söylemini yalnızca siyasi rakiplerini yıpratmak için araçsallaştırması, baskıcı politikalarla örtüşen bir samimiyetsizlik tablosu ortaya koyuyor. Ancak kadın mücadelesi, yasaklarla, polis barikatlarıyla veya siyasi manipülasyonlarla susturulamaz.

Bu yıl da 8 Mart’ta sokaklara çıkan kadınlar, susmadıklarını ve asla susmayacaklarını gösterdi. Barikatlar, yasaklar ve baskılar, kadın hareketinin direncini kırmak yerine onu daha da büyütüyor.