8 Mart’ta Kadınlar: Mücadele ve Güvencesizlik

Kadınlar, bu yıl 8 Mart’ı daha ağır çalışma koşulları, derinleşen yoksulluk ve tırmanan erkek şiddeti gölgesinde karşılıyor. Türkiye’de uygulanan neoliberal ekonomi politikalarının bir sonucu olarak, güvencesiz ve esnek çalışma düzeni yaygınlaştırılırken, kadın emeği her zamankinden daha değersiz hale getiriliyor. İşsizlik, yoksulluk ve şiddet kıskacında yaşamaya zorlanan kadınlar, bu 8 Mart’ta yine meydanlarda olacak.

Güvencesiz İstihdam ve Derinleşen Sömürü

Hükümetin “kadın istihdamını artırıyoruz” iddiasının arkasında, kadınları güvencesiz ve düşük ücretli işlere mahkûm eden bir sistem var. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) aracılığıyla 2023 yılında işe yerleştirilen kadın sayısı 464 bin 138’di. 2024’te bu rakamın 555 bin 921’e ulaştığı bildiriliyor. Ancak bu istihdamın büyük bölümü yalnızca 9 ay süreyle iş garantisi sağlayan “geçici” pozisyonlardan oluşuyor. Yani devlet, kadınları istihdam etme iddiasında bulunurken, aslında patronlara esnek ve güvencesiz işgücü yaratıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 verilerine göre kadın istihdam oranı %31,3. Bu oran, erkeklerin istihdam oranının yarısından daha az. Dahası, kadınların %16,1’i güvencesiz çalışırken, bu oran erkeklerde yalnızca %7,3. Kadınların aynı işi yaptıkları erkeklerden %2,78 daha düşük ücret alması da kapitalizmin kadın emeğini nasıl ucuz iş gücü olarak gördüğünün en somut göstergelerinden biri.

Sermaye açısından bu tablo eşsiz fırsatlar yaratıyor. Fabrikalarda kadrolu çalışan kadın işçilerin işten çıkarılarak yerine İŞKUR’dan geçici işçiler alınması artık yaygın bir uygulama. Sigorta ve tazminat yükünden kaçınmak için kadın işçiler “kullan-at” iş gücü haline getiriliyor. İstanbul Salcomp fabrikasında yaşananlar da bunun somut bir örneği. 3 yıldan uzun süredir çalışan kadın işçilerin büyük bölümü işten çıkarılırken, yerlerine İŞKUR aracılığıyla yeni kadın işçiler alınıyor. Patronların gerekçesi ise açık: “Siz bizim sırtımızda bir yüktünüz.”

100 Saatlik Mesailer, Çift Yönlü Emek Sömürüsü

Kadınların işgücüne katılımı arttıkça, yükleri de katlanıyor. Çalışma saatleri yalnızca resmi mesailerle sınırlı değil. TÜİK verilerine göre, kadın yoksulluğu 2024’te %31,5’e yükseldi. Yoksulluğun derinleşmesi, kadınları birden fazla işte çalışmaya itiyor. Bir yanda uzun mesailer, diğer yanda ev işleriyle birleştiğinde kadınların haftalık toplam mesaisi 100 saate kadar çıkabiliyor. İstanbul’daki iş gücü araştırmalarına göre kadınlar, hafta sonları bile ek işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor.

Küçükçekmece’de bir tekstil atölyesinde çalışan Fatma, hafta içi 10 saatlik mesailerin ardından hafta sonları ek iş yaptığını anlatıyor. “8 Mart’ta da çalışıyorum, çünkü tek bir gün bile çalışmamak hayat-memat meselesi haline geldi” diyor. “Ev işleri de tamamen bizim sırtımızda. Artık bir robot gibi yaşıyoruz.”

Kadınlar İçin Daha Fazla Yoksulluk, Daha Fazla Şiddet

Kadınların güvencesiz işlerde çalışmaya mahkûm edilmesi ve yoksulluğun artması, erkek şiddetinin de katlanarak yükselmesine neden oluyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre, 2024 yılı, en fazla kadın cinayetinin yaşandığı yıl oldu. En az 394 kadın öldürüldü, 259 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Dahası, öldürülen kadınlardan 20’si, saldırıya uğradıkları sırada hâlihazırda koruma kararına sahipti.

Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan’a göre, yoksulluk kadınları şiddetin içine hapsediyor. “Eskiden kadınlar en azından ailesine sığınabiliyordu. Artık aileler de ekonomik kriz nedeniyle bir kişiyi daha barındırabilecek durumda değil” diyor. “Şiddetten kaçmak isteyen kadınlar, boşanma süreçlerinde uzun yargılamalar, düşük nafakalar ve işsizlik nedeniyle yeniden şiddet ortamına dönmek zorunda kalıyor.”

Doğan, Esenyalı’daki kadınların yaşadığı süreci şöyle özetliyor: “Ekonomik olarak yetemeyen erkek, bu durumu kadına şiddet olarak yansıtıyor. ‘Sen yetiremedin, sen pişiremedin’ diye başlayan bu süreç, fiziksel şiddete kadar gidiyor. Yoksulluk ve işsizlik arttıkça şiddet de artıyor.”

Kadınlar Mücadelede: 8 Mart’ta Alanlardayız

Kadınlar, bu sömürü ve şiddet düzenine karşı sessiz kalmıyor. Son iki yılda en az 25 fabrikada ve çeşitli kamu iş yerlerinde kadınlar hakları için greve çıktı, mücadele etti. TKIS Blinds fabrikasında 135 gündür direnen kadın işçiler, 8 Mart’ı direniş çadırlarında karşılıyor. Talepleri ise net: “Sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Çünkü sendikalaşma, iş yerinde mobbing ve şiddetin önüne geçecektir. Tüm Türkiye’de işçi ve emekçi kadınlar olarak insanca yaşamak ve güvenceli iş istiyoruz.”

Kadınların mücadelesi, yalnızca ekonomik haklarla sınırlı değil. Kamuda “tasarruf” adı altında kreşler kapatılıyor, kadınların çocuk bakımı için sosyal hakları gasp ediliyor. İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi’nde kreş hakkı için mücadele eden kadınlar, çocuklarını özel kreşe göndermeye zorlanıyor. Kreş fiyatlarının 20 bin liraya çıkması, kadınların çalışma hayatından koparılmasının bir başka aracı haline geliyor.

Tüm bu saldırılar karşısında kadınlar, bu 8 Mart’ta da sokakta olacak. Çünkü kadınların güvencesi ancak mücadelede var.


Not: Bu yazının hazırlanmasında, Evrensel Gazetesi’nden Özlem Songul Abayoğlu ve Laçin Barış tarafından kalameme alınan, “8 Mart’ta kadınlar yoksulluk, sömürü ve şiddete karşı alanlarda Kadınların güvencesi mücadelesinde” haberinden yararlandık…