Bilimden Korku Filmi Senaryolarına

2022 yılının Ağustos ayında, bu köşede bir yazı yazmıştım. Yazı, “Dünya Bir Korku Filminin Setini Andırmaya Başladı” başlığını taşıyordu. Yazının içeriğinde de, çiçek hastalığına yol açan virüsten üretilen bir varyantın, ürettiği antijenlerle kanser hücrelerini öldürmekte olduğunu belirterek, bu senaryonun bir gerilim – korku filmi olan “I Am Legend”, yani Türkçesiyle “Ben Efsaneyim” filminin senaryosunu çağrıştırdığını ifade etmiştim. Filmde de kızamık virüsü genetik olarak değiştiriliyor ve kanser tedavisinde kullanılmaya çalışılıyordu. En başta başarıya ulaşılmış ve kanserin tedavisi bulunmuş gibi gözükse de takiben işler umulduğu gibi gitmiyor, değişen virüs insanları canavara dönüştürüyor ve dünya nüfusunun büyük bölümü yok oluyordu.

Son dönemde, uluslararası basında rastladığım iki bilimsel haber, bana yine korku filmlerini hatırlattı. Gelin bu haberleri birlikte, biraz daha derinlemesine inceleyelim.

İlk haber, korku filmi düşkünlerinin kalbinde ayrı bir yeri olan “zombilere” gönderme yapıyordu. Bilim insanları, İrlanda ve Galler’de yuvarlak ağ ören mağara örümceklerini yuvalarından (muhtemelen kimyasal sinyaller göndererek) çıkartıp zombiye dönüştüren yeni bir mantar türü keşfetmişlerdi. Türün keşfi, aslında bir anlamda tesadüfe dayanıyordu. 2021’de BBC’nin Kuzey İrlanda’daki ‘Winterwatch’ filminin çekimleri sırasında yapım ekibi,  terk edilmiş bir barut deposunun tavanında söz konusu mağara örümceğini, Metellina merianae’yı görünce şaşırdılar. Zira, bu örümcek ortalıkta görünmekten kaçınan ve saklanmayı tercih eden bir türdü. Benzer örümceklerin de tespit edilmesinin ardından, Gibellula attenboroughii adı verilen mantarın, örümceği enfekte ettikten sonra vücudunun kontrolünü devraldığı anlaşıldı. Örümceğin bedenini spor üretmek için konak olarak kullanan mantar, onlarca örümceğin bir zombi, başka şekilde ifade etmek gerekirse yaşayan bir ölü gibi ortalıkta cirit atmasına neden oluyordu.

Aslında, benzer bir olgu daha önce bir diziye de konu olmuştu. Brezilya’da başka bir mantarın hedef aldığı bir karınca türü de bulunuyordu ve bu durum “The Last of Us” isimli dizi filme ilham vermişti.

Basın taramalarımda rastladığım ikinci haber de, “Deep Impact” filmini çağrıştırıyordu. Deep Impact, 1998 yapımı bir Amerikan bilim kurgu filmi. Film, dünya üzerinde büyük bir yıkıma yol açma potansiyeli taşıyan bir göktaşının dünyaya çarpmasını engellemek için yapılan çalışmaları konu ediyor.

Güney Kore’den Bilim insanları, 24 Eylül 2182’de, nispeten büyük bir göktaşının Dünya yüzeyine çarpma olasılığını %0,037 olarak hesaplamışlar. Çarpma olasılığı düşük olsa da, Bennu olarak adlandırılan göktaşı hala güneş sistemimizdeki bilinen en tehlikeli asteroitlerden birisi. Bilim insanları tarafından yapılan, çarpışmayı simüle eden ve türünün ilk örneği olan çalışma, bu düşük olasılığın gerçekleşmesi ve Bennu’nun Dünyamız’a çarpması halinde korkunç sonuçlar doğacağını ortaya koymuş durumda: Ani bir kış başlangıcı ve küresel gıda kıtlıkları…

Bennu benzeri bir asteroit çarpışmasının yaratacağı dramatik sonuçlar, atmosferin bulanıklaşmasından kaynaklanıyor. Zira, çarpışma ile üst atmosfere 100 milyon ila 400 milyon ton toz enjekte edilebiliyor ve Güneş’ten gelen ışınlar kesiliyor. Güneş’in kararması da küresel olarak 4 santigrat derece soğumaya, yağışlarda% 15’lik bir düşüşe ve ozon tabakasının yaklaşık % 32 oranında erimesine neden olabiliyor.

Bilim insanları, bu olaylar zincirinin kışı başlatacağını, bitkilerin büyümesi için elverişsiz iklim koşulları yaratacağını ve karasal ve deniz ekosistemlerinde başlangıçta fotosentezin % 20-30 seviyesinde azalmasına sebep olacağını söylüyorlar.

Korku filmlerinin senaryoları, birçok başka kaynak yanında bilimsel gelişmeler ve araştırmalardan da ilham alabiliyor. Umarız, bu senaryolar sonsuza kadar senaryo olarak kalmaya devam ederler.

Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın…

Özgün ÇINAR