“Bana eğitim programlarından söz edin, size nasıl bir ülkede yaşadığınızı söyleyeyim” derler; ki, konunun özetidir aslında…
En pahalı dönüşüm eğitimdir. Bu nedenle bu konuda yanlış yapılması büyük bedeller ödetir ülkeye ve topluma. Zihinleri geçmişten ziyade, yaşadığımız yüzyılın gerçekliğine yönlendirmeli ve çağın gerekleri ile yüzleştirmeliyiz. Bu nedenle eğitim programlarken; çocuklara ve ülkemize katkısı ne olacak diye bakılmalıdır. Çünkü eğitim gelecek demektir. Dolayısıyla geleceği de belirleyen en önemli kamusal meseledir…
Eğitim, hükümet eden partinin davasına göre biçimlenmez ve onun arka bahçesi olmaz ve olmamalı da… Tam tersine ülke geleceğinin ön bahçesi olmalıdır. Eğitim müfredatı pedagojik olmak zorunda, ideolojik değil… İdeolojilerin tatmin yeri hiç değildir, eğitim.
Bakanın; “Cumhurbaşkanımızın taahhüt ettiği ideali hayata geçirmek için çaba sarf edeceğim”, demesi… Ya da, başka bir yöneticinin; “Anaokulundan itibaren belli bir hayat tarzı vurgulayacağız” söylemi, ideolojik eğitim niyetinin ifadesidir; ki, buna göre eğitim programı hazırlan(a)maz.
Eğitim, sırtını gözleme ve kanıta dayalı bilimsel ve evrensel kurallara yaslamalıdır.
Hacı Bektaş-ı Veli yüzyıllar öncesinde görmüş ve söylemiş: “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.”
Eğitimin dinselleştiği bir ülkede ileri uygarlık seviyesi adına hiçbir şey çıkmaz. Bu ikisini (din-bilim) aynı torbaya koymak her iki cephede de kafa karışıklığına yol açar ve ikisine de zarar verir.
Eğitimin dinselleştiği bir ortamda eğitimin niteliği ortadan kalkar. Din gibi öznel, kişisel bir konuyu, eğitimle herkese dayatmak, bir topluma, ülkeye ve devlete iyilik getirmez. Demokratik bir ülkede din konusu din dersleriyle sınırlanır, din derslerine bırakılır. Bu konu her alana, her derse sokuşturulmaz.
Derslere ayrılan sayfa sayılarına bakalım: Din eğitimi ve kültürü 790, peygamberin hayatı, Kuranı Kerim, temel dini bilgiler 344, hayat bilgisi 84, Türkçe 228, fen bilimleri 234, inkılap tarihi ve Atatürkçülük 77, biyoloji, fizik, kimya 315, felsefe, tarih 143.
Dünyada din ağırlıklı eğitimle bir yerlere varan bir ülke örneği yok. Gelişmiş, kalkınmış olan ülkelerin hepsi bilimin kılavuzluğu ile yol almışlardır.
Tarikatlarla, cemaatlerle kol kola eğitim olmaz. Akıl ve bilimin borusunun öttüğü dünyada toplum bu tür dayatmaları kusar, bünyeye uymaz. Nitelikli ve eğitimli insanın yetişmediği bir ülkede, ekonomi ve siyaset adına da, toplumsal olarak da olumlu şeyler beklenemez. Bu bir doğa yasası gibi, toplumsal bir yasadır.
Hangi ülkede yirmi yılda dokuz bakan değişir? Hangi ülkede her bakanla sil baştan on sekiz defa bazıları köklü olan onlarca irili ufaklı program değişir?
Bu kadar değişimin kendisi zaten başlı başına bir sorundur. Bu eğitimi bilmemektir ki, akla ziyan bir şeydir. Ne oldu şimdi? Yeni bir tamir daha yapılmış oldu; fakat, bu arabayla yine uzun yol alınamaz ki…
Bakanlık kendine yakın olanların dışındakilere kulak veriyor gözüküyor; ama vermiyor. Konunun paydaşlarına, uzmanlarına, bilenlere, uygulayanlara aldırmıyor, eleştiriler kabul görmüyor. Bakan, “Olumsuz eleştirilere aldırmıyoruz, yolumuza bildiğimiz şekilde devam edeceğiz”diyor. Bu yaklaşım ve inatlaşma, alabildiğine yanlıştır ve risklidir.
Değerler eğitimine gelince: Değerler öyle müfredattaki gibi aktarılmaz kuşaktan kuşağa. Aileden gelir, çevreden gelir, toplumdan gelir. Anlatılanlardan ziyade yaşananlardan öğrenilir.
Bütün derslerin değerlerle ilişkilendirildiği, bu değerlerin de dini içeriklerle bütünleştiği müfredat olmamalı ve bilim yuvalarında öğretmenlik formasyonu olmayan din adamları da yer almamalı. Çünkü bununla ancak siyasal İslam rejiminin temelleri atılır.
Mademki amaç ÇEDES’le çevre duyarlılığını geliştirmek ve değerler kazandırmak… O halde ormanlarımızın, tarım topraklarının, doğal zenginliklerimizin nasıl yok edildiğini, açgözlü vahşi talan düzeninin doğal yaşamı nasıl katlettiğini öğretin. İnsan haklarını, insanî-vicdanî değerleri, insanlar arasında ayrım yapmamayı, barışı, kardeşliği, ötekileştirmemeyi, insan sevgisini, öldürmemeyi, kin gütmemeyi, din, mezhep, dil, kültür, etnik köken, sınıf farkı gözetmeksizin insanı anlamayı, korumayı, sevmeyi ve bilimi öğretin. Bunu da öğretmenler yapar, diyanetin dini görevlilerine gerek yok…
- Sadece Bir Ölüm Değildir Bu… - 20 Eylül 2024
- Köpeği Bırak, Kendine Bir Bak Ey İnsan!.. - 20 Temmuz 2024
- İdeolojik eğitim mi, pedagojik eğitim mi? – Varol Kara - 18 Haziran 2024