Bitmiyor, bitmiyor… Siyasi, ekonomik, toplumsal sıkıntıların ve çoklu ölümlere neden olan faciaların biri unutulmadan diğeri yaşanıyor… Tıpkı öncekilerde olduğu gibi, işte yine neden ve nasıl olduğunu idrak edebildiğimiz, ama sorumlularını, suçlularını tam olarak bilmediğimiz (aslında bildiğimiz) yeni bir facianın ardından yaşananların benzerliği…
Ve ne yazık ki, hep yapıldığı gibi, yine herkes kendi suçlusuna suskun.
“Ben de sorumluyum” diyebilme ahlâkını gösteren de yok. Her daim “öbürü” suçlu…
Bir nevi çocukluğumuzun “Elim Sende” oyunu oynanıyor. Hani oyunda ebe olan, etrafındaki oyuncuları kovalar, kime elini dokundurursa yeni ebe o olurdu ya…
Bizim sorumlular da; “ben bunu kimin üstüne nasıl yıkarım, kimi ebelerim” çabasında.
Oysaki sorumlu kişi, üstlendiği ya da yaptığı işlerden dolayı gerektiğinde hesap vermek zorunda olan kimsedir. Gel gör ki bizimkiler sorumsuz sorumlu. İşler yolundayken yetkili ve sorumlu, ama hesap vermeye gelince sorumsuzlar.
Ya kimi taraftar gazeteciler? Onlar da çarpıtmalarla bunları kurtarma derdinde.
Yitirilen canlar ve ateş düşen ocaklar kimin umurunda…
Tüm bu olup biteni seyre dalan ölüm ise yeni facialar için pusuya yatmış bizi bekliyor…
Aslına bakarsan pusuya yatmasına da gerek yok, çünkü biz kolay avlanıyoruz.
İnsan yaşamının değerinin hiçe sayıldığı, sorumluların sorumsuzluklarının bedelinin insan canıyla ödendiği ülkemde yangınlar, yıkıntılar, çökükler, infilaklar, bitmeyen kazalar ve ölümler, ölümler…
Kendimizi nasıl güvende hissedeceğiz sorusunun, kaygısının yanıtı yok.
“Tarih tekerrürdür” demiş ya hani birileri. Şair M. Akif de buna karşı: “Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” demiş… Tam da onu yaşıyoruz. Gelgelim tarihin tekerrürü sanki daha çok bizim için işliyor. Çünkü bizde ders alan yok.
Nedenleri benzer olan her felaketin sonucunda yetkililerin sözleri de birer tekerrür değil mi? Şöyle ki: “Acımız büyük, milletimizin başı sağ olsun, ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyoruz, sorumlular en ağır şekilde cezalandırılacaktır. ”Oh, oldu da bitti maşallah.
Peki sonuç? Sonuç bir sonraki felaketi beklemek. O arada birkaç ilgili ilgisizin gözaltısı, tutuklanması, kısa süreli cezası vs… İstifa mı? O da ne ki!..
Biz de toplum olarak her faciayı ilk defa yaşıyormuş gibi sarsılıyoruz, hesabı sorulmayan ölülerin dizi dizi gömülüşünü sessizce, kahırla izliyoruz, üzülüyoruz, yas tutuyoruz ve kısa sürede de unutuyoruz. Bu da çok fazla acı yaşayan, belleği zayıf toplumlarda olurmuş…
Yönetim ve denetim zafiyeti, umursamazlık, rant hırsı, sahtelik, kayırmacılık, utanmazlık, kanunsuzluk, ihmal, görmezden gelme, yetersizlik, kalitesizlik vs. sebep her neyse…
Yaşanan felaketlerin çoğu insan odaklı ve önlenebilirdir… O halde önlenebilir her ölüm de cinayettir, diyebiliriz.
Özetle… Ne yazık ki birçok alanda olduğu gibi bu konuda da lime lime dökülüyoruz.
İyiden, güzelden, doğrudan yana ortak kabullerimiz yok. Ortak ufkumuzu kaybetmişiz. Değerlerde de savrulma yaşıyoruz. Bu da bireysel ve toplumsal ahlakı bozuyor.
Bir acıyı dindirmeden yeni bir acıya gömülmekten artık ruhlarımız yoruldu.
Âşık Mücrimi bir türküsünde dediği gibi: ”Şen değil gönlüm şen değil…”
Ancak umut ve mücadele her zaman ve her durumda bâki…
- Elim Sende - 29 Ocak 2025
- Burası neresi? - 12 Aralık 2024
- Sadece Bir Ölüm Değildir Bu… - 20 Eylül 2024