Neoliberal Ekonomi: Küresel Duraksamanın ve Türkiye’deki Yıkımın Anatomisi

Neoliberal ekonomi, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya genelinde etkisini artıran ve serbest piyasa ilkelerini vurgulayan bir ekonomik sistem olarak ön plana çıktı. Ancak bu sistem, özellikle 1980’lerden sonra geliÅŸmekte olan ülkelerde uygulanan politikalarla birlikte finansal krizlere duyarlılık yaratıp makroekonomik dengesizliklerin derinleÅŸmesine yol açtı. Neoliberal politikaların temelinde, kapitalist üretim iliÅŸkilerinin küresel ölçekte yayılmasını hedefleyen bir yaklaşım bulunuyor. Bu politikalar, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kurumlar aracılığıyla yapısal uyum programları adı altında geliÅŸmekte olan ülkelerde uygulandı ve bu süreç, birçok ülkenin kapitalistleÅŸme süreci olarak tanımlandı.

Türkiye’de, neoliberalizmin uygulanması, 1980 darbesi sonrasında Turgut Özal hükümetleri döneminde hız kazandı. Özal’ın “serbest piyasa ekonomisi“ne dayalı politikaları, kamu iktisadi teÅŸebbüslerinin özelleÅŸtirilmesi, tarım desteklerinin azaltılması ve mali disiplin adı altında sosyal harcamaların kısılması gibi uygulamalar içeriyordu. Bu politikalar, Türkiye ekonomisinde sermaye birikim sürecinde ciddi çeliÅŸkiler yaratıp ülkeyi dışa bağımlı bir ekonomik yapıya dönüştürdü. Özellikle 1994, 2001 ve 2008 yıllarında yaÅŸanan finansal krizler, neoliberal politikaların ekonomik kırılganlıkları nasıl derinleÅŸtirdiÄŸini açıkça gösterdi.

Neoliberalizmin uygulanmasıyla birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikim sürecinde çelişkiler yaratılıyor ve bu durum, ülkeleri dışa bağımlı bir ekonomik yapıya dönüştürüyor. Türkiye’de de benzer bir süreç yaşanıyor. Özellikle sanayi ve tarım sektörlerinde yerli üretim gerilerken, ithalata dayalı bir ekonomik model benimseniyor. Bu yapı, finansal sermaye girişlerine ihtiyaç duyan ve krizlere açık bir hale geliyor. Neoliberal politikaların serbestleşme hedefleri, Türkiye’nin makroekonomik dengelerini bozuyor ve bu durum, sürdürülebilir olmayan bir ekonomik modelin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Neoliberalizmin tanımı ve temsilcileri üzerine yapılan çalışmalar, bu ekonomik sistemin 1940 yılından sonra ortaya çıktığını ve liberalizmde devletin serbest piyasa ekonomisi ile yönetilmesi gerektiğini savunduğunu gösteriyor. Neoliberalizm, özel sektörün piyasaya hakim olmasını hedeflerken, kamu kesiminin büyümesine engel olacak önlemleri de içeriyor. Bu ekonomik sistemde, işletmelerin ve üretim tesislerinin temel amacı, daha fazla kâr elde etmek oluyor.

Neoliberal politikaların uygulanması, aynı zamanda toplumsal dokunun bozulmasına ve çözülmesine yol açıyor. Türkiye’de de bu politikalar, gelir dağılımındaki adaletsizliği artırıyor, işsizliği ve yoksulluğu derinleştiriyor. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve sosyal harcamaların kısılması, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel hizmetlere erişimi zorlaştırıyor.

Küreselleşme bağlamında, neoliberal politikaların siyasi, ekonomik ve sosyal-kültürel alanlarda yarattığı değişimler de dikkate alınıyor. Siyasi anlamda liberal demokrasiyi, ekonomik anlamda serbest piyasa ekonomisini ve kültürel anlamda farklı kültürlerin kaynaşmasını ifade eden küreselleşme, neoliberal politikaların uygulanmasıyla birlikte farklı boyutlar kazanıyor.

Neoliberal ekonomi politikalarının dünya genelindeki uygulanışı ve yarattığı sorunlar, hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerde ekonomik ve sosyal dengesizliklere yol açtı. Türkiye’de bu politikalar, ekonomik büyüme ile sosyal adalet arasındaki dengeyi bozuyor ve toplumun geniş kesimlerinde yoksulluğa ve işsizliğe neden oluyor. Bu durum, sürdürülebilir bir ekonomik modelin gerekliliğini ve alternatif politikaların arayışını gündeme getiriyor.

Son olarak, dünya genelinde otoriter yönetimlerin ortaya çıkması ve Avrupa’da aşırı sağın yükseliÅŸi de neoliberal ekonominin sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Neoliberal politikalar, ekonomik ve sosyal dengesizliklerin derinleÅŸmesine, gelir adaletsizliÄŸinin artmasına ve toplumsal hoÅŸnutsuzluÄŸun büyümesine katkıda bulunarak siyasi istikrarsızlığı tetiklemiÅŸtir. Bu durum, demokrasi ve toplumsal refah açısından ciddi tehditler oluÅŸturmakta ve uluslararası düzeyde demokratik deÄŸerlerin gerilemesine katkıda bulunmaktadır. Neoliberal ekonomi politikalarının geleceÄŸi, bu zorluklarla baÅŸa çıkmak için daha adil, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik düzenin inÅŸasıyla ÅŸekillenecektir.