Küresel gıda ve tarım için toprak ve su kaynaklarının durumu

Yeryüzündeki 8 milyar insanın neredeyse %10’u sağlıklı beslenme olanaklarından yoksun 3 milyar insan da yetersiz besleniyor ve çiftçilerin güvendiği toprak ve su kaynakları “kırılma noktasında” tespiti yapılıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) yeni raporuna göre, 2050 yılına kadar beslenecek 2 milyar insan daha olacak.

Şimdilik çiftçiler daha fazla sulama ve daha ağır dozlarda gübre ve pestisit uygulayarak tarımsal verimliliği artırabiliyorlar. Ancak rapor, bu uygulamaların sürdürülebilir olmadığını söylüyor: Su kaynaklarını kirletirken/tüketirken ve dünya ormanlarını giderek küçülürken toprak hızla aşındırılıyor ve bozuluyor. FAO raporunda, yağışların değişen dağılımı, arazilerin belirli ürünlere uygunluğu, böceklerin ve diğer zararlıların yayılması ve daha yoğun yaşanan kuraklıklardan etkilenen bölgelerde daha kısa süren mevsimler gibi bazı önemli iklim değişikliği etkileri tartışılmaktadır. Küresel tarımın önündeki tek engel kaynağı olmamakla birlikte, rapor iklim değişikliğinin tarım sistemlerini olumsuz etkilediğini, küresel gıda üretimini zorluklarla karşı karşıya bıraktığını tespit ediyor.

Rapor ayrıca sorunların çözülebilir olduğuna dair umut veriyor: Sürdürülebilir tarım uygulamalarının akıllı planlama ve koordinasyonuna dönülerek, yenilikçi teknolojiler konuşlandırılarak su bozulması tersine çevrilebilir. Sürdürülebilir tarım yöntemleriyle iklim değişikliğiyle mücadeleye de yardımcı olabilir: Örneğin, raporda, toprakların daha akıllıca kullanılmasının şu anda tarımsal faaliyetlerin yaydığı sera gazlarının bir kısmının önüne geçilmesini sağlayacağına dikkat çekiyor

İklimdeki sert değişiklikler, bölgelerin yetiştirdikleri mahsulleri ayarlamalarını gerektirecektir. Örneğin, rapor çok fazla tahıl üretiminin muhtemelen kuzeye, Kanada’ya ve kuzey Avrasya’ya taşınması gerekeceğini öngörüyor. Brezilya ve Kuzey Afrika kahve yetiştirmekte zorlanabilir, ancak bu doğu Afrika’da daha kolay olabilir. Değişen bir iklim “özellikle tropik ve subtropikal bölgelerde yağmurlardan yararlanılarak birden fazla sulu tarımın olanağı sağlayabilir” Ve “iklimin mevcut ürünler için marjinal hale geldiği alanlar için, alternatif üretimlere dönülmesi, ağaç dikimi ve hayvancılık ve su yönetimi seçenekleri kullanılabilir.”

Rapor, küresel olarak ve bölgeler arasında tohum ve mikrolaşma alışverişlerini ve sıcaklık, tuzluluk, rüzgâr ve buharlaşmadaki değişikliklere dayanabilecek ürünler geliştirmek için yatırımlar önermektedir.

Raporda, değişikliklerin kolay olmayacağı, ancak yaygın açlık ve diğer felaketlerden kaçınmak için gerekli olabileceği belirtiliyor.

Geniş arazi ve su bozulması

Son 20 yılda, küresel nüfus %25’ten fazla artarak 6 milyardan yaklaşık 8 milyar insana yükseldi. Çiftçiler, bir dönümlük tarım arazisi başına verimliliği önemli ölçüde artırarak artan gıda talebini karşılayabildikleri için, ürün yetiştirmek için kullanılan arazi miktarı bu süre zarfında sadece %4 oranında artmıştır. Örneğin dizel yakıtlı makine, gübre ve böcek ilacı kullanımını artırarak bunu yaptılar.

Ancak bu uygulamaların bir bedeli var. FAO, “İnsan kaynaklı bozulma tarım arazilerinin yüzde 34’üni (1.660 milyon hektar) etkilemektedir.” diyor. “Verim artışı veya sürdürülmesi için toprakların inorganik gübrelerle arıtılmasının toprak sağlığı üzerinde önemli olumsuz etkileri olduğu gibi, kaçak ve drenajın neden olduğu tatlı su kirliliğine de katkıda bulunmuştur.”

Bu bozulma özellikle sulanan tarım arazilerinde yoğundur. Sulama, yağmurla beslenen tarım arazilerinin dönüm başına iki ila üç katı yiyecek ürettiği için gıda talebini karşılamak için kritik öneme sahiptir. Ancak sulama, toprağı ve yeraltı suyunu kirletebilecek gübre ve pestisitlerin tükenmesini de arttırır.

FAO ayrıca, küresel olarak tarımın, birçok bölgedeki yeraltı suyu akifellerini tüketen sulama başta olmak üzere, tüm yüzey ve yeraltı suyu çekilmelerinin %72’sini oluşturduğunu bildirmektedir. Sulanan tarım için küresel yeraltı suyu çekilmeleri sadece son on yılda yaklaşık %20 arttı.

Benzer şekilde, tarım arazilerinin %34’ü de dahil olmak üzere küresel toprağın %13’ünün kalitesi düştü. Bu bozulma, aşırı gübre kullanımı, toprak sıkışması ve erozyona neden olan hayvancılık, aşırı sürme, ormansızlaşma ve su mevcudiyetin azalması gibi faktörlerden kaynaklanmıştır.

Ormansızlaşma eğilimleri FAO raporunda nispeten olumlu noktada. Küresel ormanlık alan son on yılda yaklaşık %1 (47 milyon hektar) azaldı, ancak bu, 1990’lardaki yaklaşık %2’lik düşüşten (78 milyon hektar) önemli gerileme sayılır. Ve Kasım 2021’de Glasgow’daki uluslararası iklim müzakerelerinde, küresel ormanlık alanın %91’ini kapsayan 141 ülke, 2030’a kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi kabul etti. Bu taahhütlere ne kadar uyulacağını yaşayarak göreceğiz.

İklim değişikliği gıda sistemi arızalarını kötüleştiriyor

İklim değişikliği, hava durumunu daha aşırı ve daha az güvenilir hale getirerek çiftçilerin zorluklarını daha da artırıyor. Aşırı sıcaklar, topraktan suyun buharlaşmasını ve bitkilerden elde edilen transpirasyonu (terleme) artırırken mahsulleri ve tarım işçilerini strese sokabilir, böylece tarımsal su taleplerini artırabilir. Burada da, her şey o kadar da kötü değil: Şu anda nispeten soğuk olan bölgelerde tarımsal verimliliğin artması, ancak buna karşın özellikle iklim değişikliğinin kuraklıkları şiddetlendirmesi nedeniyle daha sıcak ve kuru olan yerlerde azalması sonucunu doğuracaktır.

Çiftçilerin değişen iklime uyum sağlamaları gerekecek ve bu adaptasyonları yapmak pahalı olabilir. Örneğin, ABD’de meyve, sebze ve fındıkların çoğunun tek üreticisi konumunda olan, Kaliforniya etkili bir şekilde Amerika’nın bahçesi niteliğindedir. İklim değişikliği bu eyalette kuraklık ve su kıtlığını şiddetlendiriyor ve üretim verimliği düşüyor. Dünyadaki tüm bademlerin yaklaşık %80’i Kaliforniya’da yetiştiriliyor ve yıllık 6 milyar dolar gelir elde ediliyor, ancak badem çok su yoğun bir ürün. Kuraklığın giderek şiddetlenmesi, bazı çiftçileri kazançlı badem bahçelerini küçültmek ve/veya terk etmek zorunda bıraktı. “Adaptasyonun” kâğıt üzerinde kolay olabileceğinin açık bir hatırlatıcısıdır, ancak pratikte bazen acı verici ve maliyetli olabilir.

Çiftçilerin ve planlamacıların uyum sağlaması gerekecek

Bununla birlikte, 2050 yılına kadar gıda talebinde beklenen %50’lik bir artış (Güney Asya ve Sahra altı Afrika’da), geniş arazi ve su kalitesi bozulmasının önüne geçerek, değişen iklim karşısında adaptasyonu gerekli kılmaktadır. FAO raporu, artan küresel gıda talebini karşılamaya devam etmek için dört eylem alanı öneriyor.

  • Birincisi, arazi ve su tahsisine rehberlik etmek ve sürdürülebilir kaynak yönetimini teşvik etmek için gelişmiş arazi kullanımı planlaması yoluyla kapsayıcı arazi ve su yönetişiminin benimsenmesi.
  • İkincisi, örneğin çiftçilerin mevcut kaynakları daha verimli kullanmalarına yardımcı olarak, olumsuz çevresel etkileri en aza indirirken ve aynı zamanda iklim değişikliğine karşı dayanıklılık artırarak entegre çözümleri uygun ölçekte uygulamak.
  • Üçüncüsü,uzaktan algılama hizmetleri gibi yenilikçi teknolojileri ve yönetimi benimsemek; ekinler, doğal kaynaklar ve iklim koşulları hakkında veri ve bilgilere erişim sağlamak ve yağmur suyu yakalamayı iyileştirmek ve toprağın nem tutmasını artırmak.
  • Dördüncüsü,uzun vadeli sürdürülebilir arazi, toprak ve su yönetimine yatırım yapmak; bozulmuş ekosistemlerin geri kazanılmasını ve çiftçiler için veri ve bilgi yönetiminin sağlanması.

Neyse ki, sürdürülebilir tarım uygulamaları iklim çözümleri olarak çifte görev de yapabilir. FAO, küresel sera gazı emisyonlarının %31’inin tarım-gıda sistemlerinden geldiğini bildirmektedir. Rejeneratif (Yenileyici) tarım gibi sürdürülebilir tarım uygulamaları, tarım yapılan topraklarda depolanan karbonları artırırken daha az dizel yakıtlı makine ve toprak ve su kirletici pestisitleri daha az kullanılmasını gerektirebilir.

FAO raporda bu çoklu sorunların çözülmesinin planlama ve koordinasyon gerektireceğini ve “veri toplamanın iyileştirilmesi gerektiğini” yazıyor. Yine, iyi bir taraf: Veri toplamayı iyileştirme teknolojisi zaten mevcut ve tarımsal araştırmalardaki gelişmeler diğer çözümleri de ulaşılabilecek bir yere koydu. Şu anda ihtiyaç duyulan şey, politika yapıcıların ve planlamacıların daha sürdürülebilir uygulamaları benimsemek ve değişen iklime daha hızlı uyum sağlamak için çiftçilerle çalışmaları koordine etmesidir. Bu nedenle, gıda sistemi şu anda bir “kırılma noktasında” olsa da, bu daha sürdürülebilir çözümlerin tümüne ulaşılabilecek mesafededir.

H. Baki Kamil