“Kadın dediğin içmeyi bilecek !” yoksa o “erkek” dediğin içmeyi bilecek mi olacaktı…
Son günlerde kadınlar konusunda yaşanan onca gelişimin ardından #efesbiracılık ‘dan gelen bir özür benim açımdan konuyu çok özetle açıklıyor. Ne olmuş bir kısaca özetleyelim.
“Anadolu Efes kadın cinayetlerinin gündemden düşmediği bir dönemde piyasaya çıkardığı ‘Zilli Sally’ ve ‘Delikanlı Henry’ isimli biraları nedeniyle sosyal medyada cinsiyetçilikle suçlandı; #EfesBoykot etiketiyle kampanya başlatıldı.
Anadolu Efes’in Danimarkalı butik bira üreticisi Mikkeller ile işbirliğiyle Türkiye’de yetiştirilen meyvelerle geliştirdiği iki bira Mikkeller markasının alamet-i farikası olarak bilinen kadın ve erkek karakter Sally ve Henry karakterlerinden esin almış. Ancak markanın düşük alkollü ve yumuşak içimli (yüzde 3,9 alkollü) arpa birasının ‘Zilli Sally’, yüksek alkollü (yüzde 4,8 alkollü) buğday birasının ise ‘Delikanlı Henry’ olarak isimlendirilmesi, sosyal medyada kullanıcılar tarafından ‘cinsiyetçi’ olarak değerlendirildi.”
Kadına “ZİLLİ” erkeğe “DELİKANLI” diyen eril sistemi değil bunu kullanan firmayı cezalandırdığımız için yine topluca çok başarılı bir kadın hareketi gerçekleştirdik kanımca…
Peki, özür dilenip, üretim durunca ne değişti…
Merak ediyorum o biranın üretim, tanıtım, sunum aşamasında kaç kadın etkin olarak çalıştı. Kaç kadın o birayı erkek arkadaşlarıyla gülerek ay ne komik diye alıp içti… Kaç kadın “zilli” kelimesini bir espri olarak görmeye zaten alışık… Malum daha ağırlarının sürekli yaşamsal dilde kullanıldığı bir ülkede zilli kelimesi hafif hakaret sayılır. Büyütürken birazcık söz dinlemeyen kız çocuğuna kaç kişi “seni zilli seni” dedi mesela…
Kaçınız kızlar araba kullanamaz, kızlar futbol oynayamaz, belli yaştan sonra bisiklete binemez, kızlar duvarlara tırmanmaz, gece sokakta olamaz, içki içemez hatta içki içmeyi beceremez diye büyütüldünüz… Erkek kardeşim hiç bira içti diye tokat yemedi mesela gerçi içmez de ama ben üniversitede bir akşamüstü eve bir bira içip geldiğimde dünyanın en berbat şeyini yapmışım gibi bir kâbusun ortasında kaldığımı hatırlıyorum. Hala da sadece bir bira içmiştim kısmını anlatabilmiş değilim… Ki hayatım boyunca içki konusunda çok dayanıklı olmuşumdur. Genelde ortamda son ayık insan benimdir. Midemi rahatsız edecek noktada dururum ancak. İçki içmeyi sevmem, içmeyi tercih etmem… Ama sık içmiyor olmama rağmen içtiğimde şaka gibi içebilirim. Bana alkol oranı düşük, tatlı, süslü bir şeyler içiremezsiniz… Birayı da sevmem… Tekila ve Vokta içerim. Rakı’nın tadı ikinci kadehi bitirdikten sonra güzeldir. İkinci kadehten sonrasında sınırım “midem mi bulanıyordur” ve o hali hiç sevmem. Ama oraya kadar epey içmiş olurum. Ben aslında kontrolümü kaybetmeyi sevmem… O nedenle sarhoş olmanın keyfini bile bilmem… Ama kadın çabuk sarhoş olur, yumuşak içki içer son derece afaki ve saçma bir şeydir.
Zonguldak’ta sahilde bira içiyor diye etrafı polislerle sarılan kadınları unutmadık…
Yerlerde sürünen sarhoş insan görüntüsü beni üzer… Kadın ya da erkek… Keyfi kaçmış, alışkanlık olmuş her şey yanlış gelir bana… Kadın da yapsa, erkek de… Ben sadece alışkanlıkların kötü olduğunu keyfinde yapılan her şeyin insana iyi geldiğine inanırım.
Ama söz konusu kadın için yumuşak içki yapalım adına da zilli koyalım, erkeğe daha sert yapalım bir de üstüne delikanlı yazalım noktasıysa “hadi oradan” demek lazım yapan firmaya… Yapılırken, bu kampanya başlarken, onaylanırken orada olup bunu belki de bulan bir ablalar varsa ki eminim vardır onlara da bir şeyler demeli…
Hep yazıyorum, hep yazacağım… İş hayatında, politikada ve sosyal yaşamda “kadın cinsiyetinin” kendi içinde sağlam hainleri vardır. Onlar eril sistemin sen bizdensin diye ödüllendirdiği kadın cinsinden ama cinsiyetsiz insanlardır. Anne olabilirler, kadın bedeniyle sevişebilirler… Kadın ya da eşcinsel olabilirler ama kadın cinsine zarar verirler. Ve bunu en çok da sen ne “delikanlı kızsın” ödülüne kuyruk sallayarak yaparlar. Biri dürüst, cesur ve açık yürekli olduğumu düşündüğü için bana “delikanlısın sen” dediğinde ondan “hadi oradan” der ve itibar etmem. Erkekte ya da kadında bulunabilecek güzel özelliklerdir bunlar. Tanımlamasının erkek cinsine mal edilmesi ilk kimden çıkmıştır bilmiyorum ama dünya erkek nüfusunun çok ciddi kısmı bu tanımlamaları hak etmeyecek durumdadır.
Yapabildiklerim, becerilerim, kavgam, sevgim, içtiklerim, yediklerim, kullandığım araba, yaptığım spor için cinsiyetçi olan tüm yaklaşımları ben kendimi bildim bileli reddediyorum… Bu beni “zilli” yapıyor… Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘zilli’nin tanımlarından biri ‘edepsiz, eli maşalı, şirret (kadın)demek çünkü… Ayrıca hakkını aramanın “edep”sizlik kabul edildiği bir düzende çok da şaşırmamak lazım buna…
Firmalara, erkeklere, kadınlara suç atarak değil nelerin ve kimlerin bu cinsiyetçi eril düzenden ekmek yediğine bakmak lazım… Netice de adam derler maç aralarında fantazilere malzeme olan amigo kızların kullandırttıkları şeyde kadınlıkları… Alan, satan memnun görüyor…
Okumuş, eğitimli, seçme şansı olan kadının farkında olmadan ya da farkında olarak ortak olduğu zarar bakılmalı biraz da… Bu ismi koymayın diye koca firmada kimse itiraz etmemiş mi? Bira önüne konduğunda kaç kadın “götür” bunu önümden demiş… Bunlara bakılmalı…
Bu arada Anadolu Efes’in Yönetim ve İdari Kadrosunda ek kadın yönetici vardır. Serim Yıldırım Anadolu Efes Türkiye Pazarlama Direktörüdür. Başarılı iş geçmişine sahip bu genç kadın 2018 yılında Anadolu Efes’e Proje Yönetim Danışmanı olarak dönmüştür. Yani o bira ismi bir kadının elinden çıkmadıysa da “ki bu konumlar tam da o departmandır” önünden salına salına geçmiştir. Mesele budur…
- “Aidiyet” Ait Olmanın Tadının Kaçtığı Şeyler - 23 Aralık 2019
- Dedikodu - 17 Ekim 2019
- Anne var, anne var… - 19 Eylül 2019