Kitle Psikolojisi, Medya ve Şiddet

Kültürel psikoloji ve sosyal psikoloji teorilerine göre kitle psikolojisi, toplumca onay gören davranış ve düşüncelerin kitleler üzerinde etkili olması temelinde açıklanabilir. Kitle psikolojisi farklı dinsel, kültürel ve politik değer yargılarından dolayı toplumsal psikolojiden farklıdır. Kitle psikolojisinde sosyal bir gruba veya bir etnik azınlığa ait olmak ve sosyal grubun veya etnik azınlığın bireyin davranışlarını ve düşüncelerini onaylaması ve belirlemesi olarak değerlendirilebilir. Birey ve grup arasındaki etkileşim kitle psikolojisinin temel dinamiklerini oluşturur. Kitle psikolojisi, en çok kitlenin ortak değerlerinin riske girmesi durumunda belirgin bir şekilde kendisini toplumsal yasamda ifade eder.

Kitle psikolojisi ve medyanın etkileri en belirgin şekilde birinci ve ikinci dünya savaşlarında görülmüştür., Freud şiddet olgusunu ‘’kendiliğindenci’’ bir davranış olarak açıklayarak, şiddeti bastırılmış içgüdüsel eylem olarak tanımlamıştır. Soğuk savaş yıllarında medya bugünkü gibi gelişkin değildi. O dönemlerde kitleler, gazeteler, radyolardan ve televizyonlar aracılığıyla şiddete motive ediliyorlardı. Böylece savaşları çıkartanlar cephe gerisindeki kiteler karsı kendilerini hâklı göstermeye çalışıyorlardı.

Savaşta ve kitlesel eylemlerde halkın gücü ve verdiği destek toplumu yönetenler için kaçınılmaz önemli birer faktördür. Günümüz koşullarında halkın örgütlenmesi ve kazanımı ise yine devlet destekli gelişmiş medyada psikolojik propagandalar ile yapılmakla birlikte soğuk savaş dönemlerinde uygulanmayan psikolojik savaş yöntemlerimde uygulanmaktadır. Böyle bir süreçte psikoloji alanındaki önceden yapılmış deneylerin sonuçları psikolojik savaş yöntemlerinde malzeme olarak kullanılması ve kitlesel eylemlerde kitlenin moralinin bozulmasında çok önemli bir role sahip olmaktadır. Propagandalar, halkın bilinç altındaki milliyetçi duygularını, vatanseverlik duygularını dış dünyanın zorluklarına adapte edilerek sürekli ön plana çıkarılır. Internet, gazete, televizyon ve radyo gibi toplumsal iletişim araçlılarıyla kitlelere milli seferberlik çağrıları ve propagandalar yapılarak milliyetçilik, demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri maskeleri altında sürekli kitlesel bilinçaltına egemen ideolojiyi temsil eden mesajlar gönderilir.

Toplumu yönetenler şiddet olgusunu medya aracılıyla kitlelere, kendilerini güçlü ve hâklı gösterme temelinde yansıtırken diğer yandan kontrol altında tuttukları medya üzerinde kitlelere psikolojik şiddet uygularlar. Şiddet kısmen doğuştan kısmen de doğuştan sonra aile içinde, sosyal çevrede ve toplumda öğrenilen bir davranıştır. Şiddet genetik faktörler ile kısmen açıklanabilir. Toplumsal yapıdaki bireysel davranışlar, toplumsal bilince, diyalektik gelişime, ilerletici özelliklere dayanmadığı sürece şiddet formunda onaylanmayan davranışlar olarak değerlendirilir.

Şiddet, insanı belirsizliklere ve korkulara karsı aktif olmasını sağlayan motivasyon sürecidir. Şiddet sadece yıkıcılık, sindirme ve pasifleştirme anlamlarında algılanmalıdır. Şiddet aynı zamanda haklı nedenlere dayandığı sürece ilerletici yapıcı ve eğitici özelliklerde sahiptir. Medyatik şiddetin topluma uygulanmasında temel amaç kitlelerin toplumu yönetenleri haklı olarak algılamalarını sağlamaktır.  Şiddetin uygulanmasında diğer amaç ise kitlesel bilinçaltına sürekli ‘dış mihraklar’ veya ‘dış güçler’ gibi paranoyak düşüncelerin gönderilmesini sağlamaktır. Medyatik şiddet kitlelerde toplumu yönetenlere karşı inandırıcılığın derinleşmesinde sağlar. Bu durum aslında toplumu yönetenlere karşı kitlesel şartlandırılma sürecidir.

Medya şiddeti, toplumsal psikolojide bireysel davranışların onaylandığı veya bireysel davranışların toplumun normlarına ters düştüğü için birey veya bireylerin dışlanması koşullarında hazırlar. Medya şiddeti, kalabalıkların kitlesel ruh anlayışı bireysel ve grupsal düzeyde nasıl davranılması ve nasıl düşünülmesi gerektiğinde belirler. Toplumsal psikolojide ‘onay’, toplumun kolektif düzeyde benimsediği kuralların, alışkanlıkların ve geleneklerin gerçek yaşamda bireysel veya grupsal davranışlara uygulanmasıdır. Onay, kitle psikolojisinde bireysel psikolojinin kaybolmasına, duyguların bireysel olmaktan çıkıp kolektif olmasına neden olur.

Toplumsal psikolojide akıl ve zekanın önemi fazla dikkate alınmaz. Önemli olan bireyin kitlesel normlara uyum sağlaması ve davranışlarında sergilemesidir. Benimsenmiş değerler ve inançlar bireysel ve grupsal düzeylerde eleştirilirse, karşı çıkılırsa bu sefer toplumsal dışlanma söz konusu olur. Medyatik şiddet doğrultusunda toplumsal psikolojideki dışlanma toplumsal normların tabulaşmasına neden olur. Kitle psikolojisinde medyatik şiddete karşı kitlesel düşüncelerin oluşum süreçleri dinsel, kültürel ve politik düzeyde şekillenebilir. Dinsel açılımlarda şiddet olgusunun değerlendirilmesi, onaylanmayan eylemler olarak görülebildiği gibi uzlaşmacı liberal bakış açılarında görmek mümkün olabilir. Medya şiddetine karşı kültürel değer yargılarına dayanan kitlesel düşünme ise kolektif bakış acısını ortaya koyar. Kitlesel düşünce sürecinde oluşan bakış açıları bireylerin aile, sosyal çevre ve toplumdaki sosyal rollerine göre farklılıklar gösterir.

Sonuç itibariyle, toplumu yönetenlerin ideolojisini ve ahlaki değer yargılarını temsil eden bireyler, medya şiddetini çarpıtarak toplumu yönetenlerin haklı oldukları mesajlarını üyesi oldukları sosyal bir gruba veya etnik azınlıkta etkili olması için caba gösterirler. Ancak toplum ve bilinç gelişimi arasındaki diyalektik ilişki, toplumu yönetenlerin yapılandırdığı kitle psikolojisinin ve medya şiddetinin zamanla deşifre olmasını sağlar. Medya şiddeti, psikolojik savaş yöntemlerinden biri olup kitlesel psikolojinin toplumu yönetenlerin ahlaki değerlerine ve ideolojik amaçlarına uyum sağalamasını amaçlar.

 


Copyright © Çetin Alkan (2013) Kitle Psikolojisi, Medya ve Şiddet, Psikoloji Makaleleri, Sayı:
017, Türkiye, İstanbul; Kişisel Gelişim Dergisi, 22.Sayı