“Karıncayı bile incitmem deme! Bile’den incinir karınca! / Söz söylemek irfan ister, anlamak insan…” demiş, divan şiirinin üstadı Fuzûlî. Selçuk Tepeli, bu sözü, 09 Ekim 2024 tarihli NOW Haber’de bizlere hatırlattı. Haberin içeriği uçtu gitti. Takılıp kaldım ekran karşısında. Sonra incitmekten başlayıp, karınca kararınca yaşamaya bağlanan bu yazı çıktı ortaya.
Kimse sandığı kadar dayanıklı değildir. Herkes bir gün incinir ve incitir karşısındakini. Yarım asrı geçen ömrümde bende çok kırdım ve kırıldım. Yaşım ilerledikçe öğrendim ve anladım ki bu dünya devre mülke benziyor. Gelip geçiciyiz. Yaşam sürecimiz tükendiğinde nasıl ve ne ile hatırlanacağız? Ne bırakacağız geride? Kırıp dökmeden geçip gidebilecek miyiz yaşam denilen bu dünya sahnesinden?
“Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek, kibirle yürüyerek yolu incitme gönül.” Demiş Yunus, hatta biraz daha ileri gidip korku salmış dindaşlarına: “Eğer bir insanın kalbini kırarsan, Hakk’a eylediğin secde değildir.”
Mevlana’nın söylediği gibi: “Bilmiyorsan gönül sazını çalmasını ne teli incit ne de burguyu kır.”
İncinmek bazen elimizde değil ama incitmek elimizde, kırılsak ta kırmamak elimizde, öfkeliysek konuşmak yerine susmak elimizde, yüreğimizin arınmasını, öfke dikenlerinden temizlenmesini beklemeyi bilmek, sabretmek elimizde. Kendimizde aramaya cesaret edemediğimiz kusurları, başkalarında aramamak elimizde.
Ağız her şeyi söyler, onu yöneten düşüncelerdir. Düşüncen neyse eninde sonunda sözlerine yansır. Düşüncelerimize hükmetmek, bir beyne sahip olduğumuzu hatırlamak, onu kullanmak ve ağzımızdan çıkacak sözcüklerin ağırlığı altında ezilmemek elimizde.
Karıncayı bile incitmeden, karınca kararınca ne az ne çok, gereken ölçüde ve dengeli bir şekilde ve karıncalar gibi pes etmeden yaşamak elimizde.
“Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan, âşık olup inanınca.” (Şemsi Tebrizi) Tüm başarı hikayelerinin tek ortak noktası budur. İşini tutkuyla ve inançla yapmak. Yeter ki “Devler gibi eser vermek için karıncalar gibi çalışmak gerekir.” Diyen Necip Fazıl Kısakürek’in öğüdünü tutalım. Aşk ve tutkuyla sarılalım yaşama ve yaptığımız tüm işlere. Hele ki bu yolu birlikte yürüyebileceğimiz sevdiklerimiz, dostlarımız da varsa onlara daha da sıkı sarılalım.
Hep birlikte, paylaşmanın güzelliği ve gücünü unutmadan, maddeden daha çok manevi hazzın insani değerleri artırdığını bilerek, tüm çirkinliklerine ve bazen bir cehenneme dönmesine rağmen, her gün güneşin doğumunu ve batımını büyük bir mucizeye şahit olmanın hazzıyla izlediğimiz, oksijeni ciğerlerimizin derinliklerine çektiğimiz, bu dünyanın aynı zamanda bir cennet olduğunun bilincinde olarak, hiçbir varlığı incitmeden ve her varlığın bu yaşamdaki değerini ve bize öğretebileceklerini fark etmeye çalışarak, tek yumruk olarak, özümüze ve sözümüze sahip çıkarak yola devam edelim.
Bütün mesele, önce insan olabilmekte, insan kalabilmekte, insanlık için üretmekte ve hakça paylaşmakta…
Yunus Emre’nin deyişiyle: “Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz”…
Görsel Adresi: https://www.insectlore.com/blogs/ants/5-fascinating-ant-colony-behaviors
- Yalnız Balina - 17 Aralık 2024
- İnsan Hayatının Anlamı ve Değeri Nedir? - 21 Kasım 2024
- Düşünceyi Düşünmek - 2 Kasım 2024