Kadın Avcılar: Cinsiyet Miti Sonunda Çürütüldü

İnsanlık tarihinin erkeklerin avcı, kadınların toplayıcı olduğu şeklindeki anlayışı yaygın ve köklüdür. Ancak son bulgular, kadınların sadece ara sıra değil, düzenli ve aktif bir şekilde avcılığa katıldıklarını gösteriyor.
Geçmişi araştırmanın en önemli kaynaklarından biri arkeolojik buluntulardır. Bunlar arasında özellikle mezar hediyeleri önemli bir rol oynamaktadır, çünkü bunlar ölülerin sosyal statüsü, faaliyetleri ve tercihleri hakkında ipuçları verebilir. Ancak uzun süre bu buluntular modern cinsiyet kalıplarının etkisi altında yorumlandı. Örneğin, mızrak, ok veya bıçak gibi silahların otomatik olarak erkek avcılara işaret ettiği, takı, iğne veya sepet gibi eşyaların ise daha çok kadın toplayıcılara ait olduğu varsayıldı.
Bu varsayım son yıllarda giderek daha fazla sorgulandı. Örneğin, ABD ve Peru’dan araştırmacılar 2020 yılında çarpıcı bir keşif yaptılar: And Dağları’nda Geç Taş Devri’nden (M.Ö. yaklaşık 9000) kalma genç bir kadının mezarını incelediler ve onun geniş bir av silahlarıyla gömüldüğünü tespit ettiler. Kadının yanında 20 oklu bir kılıf, bir mızrak atıcı, bir bıçak ve bir ilmek vardı. Kemiklerinin analizi de onun fiziksel olarak zinde olduğunu ve hastalık veya yaralanma belirtisi göstermediğini ortaya koydu. Araştırmacılar bunlardan yola çıkarak kadının geyik veya lama gibi büyük hayvanların avına katılan deneyimli bir avcı olduğu sonucuna vardılar.
Bu bulgu kadın avcılara dair resmi destekleyen tek bulgu değil. Örneğin, diğer çalışmalar Eski Taş Devri’nde (M.Ö. yaklaşık 2 milyon ile 10 bin arası) de kadınların avcılığa katıldıklarını, özellikle mamut veya gergedan gibi büyük av hayvanlarının toplu avına katıldıklarını gösterdi. Bu sırada muhtemelen hayvanları yaralamak veya öldürmek için mızrak veya taş gibi silahlar kullandılar. Daha sonraki dönemlerde de kadın avcılara dair kanıtlar bulunuyor, örneğin kaya resimleri veya seramik üzerindeki tasvirler şeklinde.
Arkeolojik kanıtların yanında kadın avcılığı için etnografik örnekler de var. Örneğin, antropologlar Afrika, Asya veya Amerika’daki çeşitli yerli toplumlarda kadınların aktif olarak avcılığa katıldıklarını veya katıldıklarını bildirdiler. Bu sırada farklı yöntem ve teknikler kullandılar, örneğin tuzak, ilmek, ağ, yay veya tüfek. Kadınların avcılığa katılma nedenleri de çeşitli: Bazı kadınlar kendilerini ve ailelerini beslemek için zorunluluktan avlanırken, bazıları eğlence veya prestij için avlanır, becerilerini gösterir veya haklarını savunurlar.
Kadınların avcılıktaki rolü sadece avlanma şekli ve sıklığıyla değil, aynı zamanda avcılığın anlamı ve değeriyle de ilgilidir. Bazı kültürlerde kadınlar avcılığı bir hayatta kalma stratejisi olarak görürken, bazılarında avcılık bir ritüel veya bir sanat olarak kabul edilir. Kadınlar avcılık yoluyla hem kendi kimliklerini hem de toplumsal ilişkilerini şekillendirirler. Örneğin, kadınlar avcılık sayesinde hem erkeklerle hem de diğer kadınlarla işbirliği yapar, dayanışma gösterir ve rekabet ederler. Ayrıca, kadınlar avcılık yoluyla hem doğayla hem de kültürle bağ kurar, çevreyi korur ve kültürel mirası aktarır.
Gördüğümüz gibi, erkekler eşittir avcılar ve kadınlar eşittir toplayıcılar şeklindeki ayrım ne tarihsel ne de kültürel olarak dayanıklıdır. Kadınlar farklı zamanlarda ve mekanlarda avcılığa katıldılar ve katılmaya devam ediyorlar. Böylece hem beslenme güvenliğine, hem ekolojik dengenin korunmasına, hem de topluluklarının kültürel mirasının yaşatılmasına önemli bir katkı sağlıyorlar.
Kaynak: Science Advances dergisi, 4 Kasım 2020 sayısı, “Female hunters of the early Americas” başlıklı makale.