Kutsal Sözcüklerin Gücü: Hititlerde Büyü Anlayışı

Hititlerin büyü pratikleri, yalnızca bir doğaüstü etkileme çabası değil, aynı zamanda evrenin dengesini sağlamak üzere geliştirilmiş sofistike ritüel sistemleridir. M.Ö. 2. binyılda Anadolu’da hüküm süren Hititler, büyüyü yalnızca kötü güçlere karşı savunma değil, hastalık, lanet ve tanrısal öfke gibi tehditleri bertaraf etmek için de kullanıyorlardı. Hitit dilinde bu uygulamalar genellikle ŠA.RA, šipant-, veya katta karšiya-, gibi terimlerle karşılık bulur ve yazılı metinlerde detaylı tariflerle yer alır (Haas, 2003: 100-135).

Ritüeller çoğu zaman kadın büyücüler (šiwanzanna) ya da tanrıça Arinniti’nin rahibeleri tarafından yürütülür, bu da büyünün dini sistemle olan ayrılmaz bağını ortaya koyar. Metinlerde, kişinin saçından, kıyafetinden ya da ağızdan çıkan sözlerden arındırılması, bireyin kozmik düzende yeniden konumlandırılması anlamına gelir. Bu uygulamalar, büyünün sadece psikolojik bir rahatlama aracı olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve dini düzenin devamlılığı açısından yaşamsal bir işlev taşıdığını gösterir.

Ritüelin Mimarisi: Toprak, Ateş ve Su Aracılığıyla Arınma

Hitit büyü ritüelleri doğa unsurlarını yoğun biçimde kullanır. Ateş, kötü ruhları uzaklaştırmak; su, arınmak; toprak ise lanetin gömülmesi ve etkisiz hale getirilmesi için vazgeçilmezdir. Örneğin “Muwatalli’nin Arınma Ritüeli” metninde (CTH 376), kralın bir dizi aşamalı arınma sürecinden geçtiği, hayvan kurbanları, ateşten atlama ve su ile yıkanma eylemleriyle ritüelin tamamlandığı görülür (Singer, 2002).

Burada ilginç olan, yalnızca sembolik temizlik değil, aynı zamanda nesnelerin (örneğin figürinler, küçük heykelcikler) büyüsel etkileri “taşıyıcı” olarak kullanılmasıdır. Bu heykelcikler, kişi ya da grubun üzerine çekilen olumsuzluğu yutar ve ardından suya atılarak ya da toprağa gömülerek etkisiz hale getirilir. Bu, ritüelin fiziksel yönü ile metafizik beklentilerinin birleştiği noktayı temsil eder.

Kadınların Rolü ve Ritüelin Cinsiyeti

Hitit toplumunda büyü uygulamalarında kadınlar belirgin bir role sahiptir. Šiwanzanna olarak adlandırılan kadın büyücüler, yalnızca teknik bilgiyle değil, aynı zamanda sosyal güvenilirlikle de donanmış bireylerdi. Bu durum, büyüsel bilginin toplumsal bir iktidar aracı olarak kullanıldığını düşündürmektedir. Pek çok ritüel metninde rahibe ya da büyücü kadınların, lanetli nesneleri hazırlayan, formülleri okuyan, tören alanını yöneten kişiler olarak anıldığı görülür (Beckman, 1983).

Kadının bu merkezî rolü, Hitit toplumunun dini yapısıyla örtüşür. Hititlerde Arinna Güneş Tanrıçası kültü oldukça güçlüdür ve bu tanrıça hem siyasi hem dini açıdan bir “hakimiyet” sembolüdür. Büyü ritüellerinde kadınların etkinliği, belki de bu kültle doğrudan bağlantılıdır.

Büyünün Devamı: Frig, Roma ve Bizans Üzerinden Günümüze

Hitit büyü kültürü, yalnızca kendi döneminde değil, sonrasındaki Anadolu medeniyetleri üzerinde de derin izler bırakmıştır. Örneğin Frigler döneminde, büyüyle ilişkili benzer sembollere ve nesnelere rastlanmaktadır. Arkeolojik kazılarda ele geçen muskalar, büyü tableti parçaları ve göz motifli kaplar bu sürekliliği göstermektedir (Rollinger, 2009). Roma ve Bizans dönemlerinde ise büyü, resmi dinin dışına itilmiş ama yok olmamış, halk inançlarında yaşamaya devam etmiştir.

Özellikle geç antik çağda Anadolu’da ortaya çıkan magoi ya da goēs olarak adlandırılan figürler, Hitit šiwanzannalarının bir tür mirasçısı olarak değerlendirilebilir. Bizans kaynaklarında lanet tabletleri (defixiones), nazar boncukları ve tılsım taşları gibi objelerin yaygınlığı, halk arasında büyüye duyulan güvenin sürdüğünü gösterir. 10. yüzyılda Bizanslı yazar Psellos’un metinlerinde büyüye dair göndermeler, Hitit döneminde temelleri atılan ritüel pratiğinin kültürel sürekliliğini vurgular (Stroumsa, 2005).

Modern Türkiye’de Hitit Büyüsünün İzleri

Günümüz Anadolu halk kültüründe, özellikle kırsal bölgelerde görülen nazar inancı, kurşun dökme, muskalar, ve büyü bozma ritüelleri, Hititler’den beri süregelen sembolik yapıların izlerini taşır. Anadolu’da “el alma”, “göz değmesi”, “duanın gücü” gibi kavramlar, büyüsel düşüncenin güncellenmiş formları olarak değerlendirilebilir. Bunlar bir yandan İslam’la harmanlanmış dini pratiklere dönüşmüşken, öte yandan binlerce yıllık arketiplerin varlığını sürdürdüğü alanlardır (Özdemir, 2010).

Ayrıca, 20. yüzyılın ortalarında yapılan etnografik çalışmalar, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde hâlâ Hitit büyü ritüellerine benzeyen uygulamaların yaşadığını göstermektedir. Özellikle doğu Anadolu’da çocuk hastalıkları için yapılan tütsüleme ritüelleri ve “çıra yakma” gibi uygulamalar, Hitit dönemindeki “ateşle arındırma” kavramıyla şaşırtıcı derecede paralellik gösterir.

Büyünün Belleği ve Kültürel Süreklilik

Hititlerin büyü anlayışı, yalnızca bir dönemsel inanç sistemi değil, Anadolu’nun kültürel belleğinde yer etmiş, şekil değiştirerek günümüze ulaşmış bir mirastır. Bu büyü kültü, hem ritüel teknikleri hem de sembolik yapısıyla sonraki uygarlıkları etkilemiş; Frig, Roma, Bizans ve Osmanlı aracılığıyla günümüze kadar uzanan bir kültürel aktarım zincirine dönüşmüştür.

Modern bilimsel bakış açısı, büyüyü irrasyonel ya da ilkel bir inanç biçimi olarak değerlendirirken, onun toplumsal düzeni sağlama, birey psikolojisini onarma ve kolektif hafızayı biçimlendirme gibi işlevlerini göz ardı etmemelidir. Hititlerden bu yana büyü, Anadolu insanının kader, şifa ve adalet arayışında hep bir kapı aralayıcı olmuştur.


Kaynakça:

  • Beckman, G. (1983). Hittite Birth Rituals. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag.

  • Haas, V. (2003). Geschichte der hethitischen Religion. Leiden: Brill.

  • Singer, I. (2002). “Hittite Prayers.” Society of Biblical Literature Writings from the Ancient World Series.

  • Rollinger, R. (2009). Hittites and their Neighbours in Ancient Near Eastern Tradition. Vienna: Austrian Academy of Sciences.

  • Stroumsa, G. (2005). Hidden Wisdom: Esoteric Traditions and the Roots of Christian Mysticism. Leiden: Brill.

  • Özdemir, İ. (2010). “Anadolu’da Büyü ve Halk İnançları Üzerine Etnografik Bir Değerlendirme.” Anadolu Folkloru Dergisi, 22(1), 45–67.