Nisan Ayında En Az 152 İşçi Hayatını Kaybetti: Çocuk İşçilik ve İş Cinayetleri Türkiye’nin Kanayan Yarası

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2025 Nisan ayına ait iş cinayetleri raporunu yayımladı. Rapora göre, Türkiye genelinde geçtiğimiz ay en az 152 işçi yaşamını yitirdi. Böylece yılın ilk dört ayında iş cinayetlerinden ölen işçi sayısı 611’e ulaştı. İSİG, bu verilerin yüzde 65’inin ulusal basın kaynaklarından, yüzde 35’inin ise doğrudan işçilerin yakınları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel kaynaklardan derlendiğini açıkladı.

Nisan ayında iş cinayetlerinin en çok yaşandığı sektörler arasında inşaat, tarım, taşımacılık ve hizmet alanları öne çıktı. En fazla can kaybı sanayi sektöründe yaşanırken (49 ölüm), onu hizmet (37), inşaat (35) ve tarım (31) izledi. İnşaatlarda ölümlerin yüzde 33’ü yüksekten düşme kaynaklı olurken, taşımacılıkta bu oran trafik kazalarında yüzde 90’a ulaştı. Tarım sektöründeki ölümlerin neredeyse yarısı (yüzde 48) ezilme nedeniyle meydana geldi.

Raporda ayrıca 8 çocuk işçinin Nisan ayında hayatını kaybettiği belirtildi. Bu çocuklardan ikisi tarım, ikisi inşaat, biri maden, biri enerji, biri genel işler ve biri konaklama sektöründe çalışıyordu. Ölen işçilerin yalnızca altısı sendikalıydı; geri kalan yüzde 96’dan fazlası güvencesiz koşullarda çalışıyordu. Göçmen işçiler de bu tablo içinde ciddi bir paya sahip: Nisan ayında ölen 7 göçmen işçinin çoğu Afganistan, Suriye, İran ve Türkmenistan kökenliydi.

28 Nisan: Anma ve Mücadele Günü

İSİG, 28 Nisan’da Ankara ve İstanbul’da çeşitli sağlık ve emek örgütleriyle birlikte çocuk işçiliğe karşı ortak basın açıklamaları yaptı. Açıklamalarda, 28 Nisan’ın “İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü” olduğu hatırlatılarak, özellikle çocuk işçiliği konusunun gündemin merkezine alınması gerektiği vurgulandı.

Çocuk Yoksulluğu Derinleşiyor, Çocuklar Okuldan Uzaklaşıyor

İSİG’in raporu yalnızca iş cinayetlerini değil, çocuk yoksulluğunu ve onun çocuk işçiliğiyle olan doğrudan ilişkisini de gözler önüne serdi. OECD verilerine göre Türkiye’de 6,5 milyon çocuk “şiddetli yoksulluk” içinde yaşıyor. Her dört çocuktan biri aç karna okula giderken, her beş çocuktan biri yeterli beslenemiyor. Yoksulluk, çocukları okuldan uzaklaştırarak işgücü piyasasına itiyor.

Resmi kayıtlara göre Türkiye’de 15-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 1 milyon 372 bin. Bu sayıya kayıt dışı çalışanlar ve 15 yaş altı çocuklar dahil edildiğinde çocuk işçi sayısının 3 ila 4 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Son üç yılda çocuk işçiliğinin artış eğiliminde olduğu TÜİK verilerine de yansıdı: 2022’de yüzde 18,7 olan 15-17 yaş grubu işgücüne katılım oranı, 2024 itibarıyla yüzde 24,9’a yükseldi.

Devlet Politikaları Sorgulanıyor

İSİG, çocuk işçiliğin yalnızca yoksulluktan değil, aynı zamanda devletin uyguladığı politikalarla da teşvik edildiğini savunuyor. Mesleki Eğitim Merkezleri’nin (MESEM) yaygınlaştırılması, çıraklık yaşının 11-12’ye indirilmesi ve çocuk çalıştıran işyerlerine sağlanan çeşitli finansman destekleri, çocukların daha küçük yaşta üretim çarklarına katılmasına yol açıyor.

İSİG’in açıklamasında, “çocukların yeri fabrikalar değil; okullar, parklar, oyun alanlarıdır” vurgusu öne çıkarken, çocuk işçiliğinin yasaklanması, eğitimin parasız ve bilimsel temelde yeniden yapılandırılması, ücretsiz ve sağlıklı okul yemeği uygulaması gibi öneriler sıralandı.

764 Çocuk Son 12 Yılda İş Cinayetlerinde Öldü

İSİG, son 12 yılda en az 764 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiğini bildirdi. Bu çocukların üçte birinin 15 yaşın altında olduğu, hatta 4 yaşında beş, 5 yaşında altı ve 6 yaşında beş çocuğun iş cinayetlerine kurban gittiği belirtildi. Bu veriler, Türkiye’deki çocuk işçiliğinin ulaştığı trajik boyutları açıkça ortaya koyuyor.

Çocuklar Geleceğimizdir

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2025 Nisan raporunu yalnızca bir istatistik dökümü değil, aynı zamanda bir toplumsal uyarı olarak görüyor. Raporun sonunda “Birileri daha çok kazansın diye çocuklarımızın ömründen ve geleceğinden çalınmasına son verilmelidir” çağrısı yinelendi. İSİG’e göre, çocuk işçiliğin ortadan kaldırılması için topyekûn bir toplumsal ve siyasal irade gerekiyor.