Sinoplu Diyojen’den Tarzan Kemal’e farklılıkların ve benzerliklerin bir bütün halinde ele alındığı ve okuru kendisiyle yüzleştiren bir kitap, İlyas Tunç’un kaleminden ‘Herkes İşinde Gücündeydi’. Davuluyla, çıplaklığıyla ve öğütleriyle akıllarda yer edinen Kemal Koca, diğer adıyla Tarzan Kemal ilginç bir hayat hikâyesine sahip. İlyas Tunç kitabında, Sinoplu filozof Tarzan Kemal’in yaşamına, düşüncelerine ve öğütlerine yer vererek, okuru düşünmeye, sıfatlardan kurtulmaya, rütbelerden uzaklaşmaya ve kendini bulmaya davet ediyor.
Kaç kişi Sinop’a dokunabilmiştir; kaç kişiye dokunmuştur Sinop. Tüm direngen haline rağmen dekadansdan payına düşeni alan Sinop, her şeye rağmen dokunma iletişimini ilişkisini sağlayabilenlerde bir bağımlılığa dönüşür; son derece insanal tutku halidir bu. Böyle bir kenti sadece “turistik” simgeleri ile tanımaya çalışanlara ne kadar yazık. Kemal Koca Sinop’un simgelerinden değildir; o Sinop’un ta kendisidir. Yazar-şair İlyas Tunç “Herkes İşinde Gücündeydi” adlı romanında işte bu nedenle sadece Kemal’i anlatmaz; anlatılan onun şahsında Sinop’un kendisidir, Sinop’un öyküsü değil; anlatılan Sinop, Sinoplugiller, Kemal ve “insandır”; birbirinden ayırt edilmesi imkansız olan her birinin ruhuna aynı duyguyla dokunabilen…
Kemal’in öyküsünde, yazarın söylemiyle “Sinop’un Kemal’ini Sinop kenti sokaklarında dolaştırarak onun minimalist, nudist, sivil itaatsiz, kinik, ateist, vejeteryan, protest, sevdalı, doğa tutkunu, hayvan sevgisi gibi bazı kişilik özelliklerini felsefi düzlemde yansıtmaya çalışılan koca bir anlatı, hayata bakış denemesidir” Herkes İşinde Gücündeydi romanı, Sinop’u, Kemal’i ve onun yalnızlığını “ötekilere” bulaştıran:
“Bulaşıcı bir yalnızlıktı Kemal’in yalnızlığı! Kemal bulaşıcı yalnızlığını bulaştırmadığı zaman insanlar, eski yeni, gerekli gereksiz düşüncelerle bir hurda çuvalı gibi tıka basa doldurulmuş zihinlerinde kendilerini sığdıracak yer bulamıyorlar, kendilerini sığdıracak yer bulamayınca aksileşiyorlar, aksileşince de birbirlerini kırıyorlardı. Aslında herkesin kendini sığdıracak bir yeri vardı; evi, arabası, villası, yatı… Gecekondusu, barakası, ağaç kovuğu olanlar da vardı; ama bu sonuncuları kimse istemezdi. Sonuncuları istemeyenler, büyük düşünmüşler, büyük düşünceleri kafalarını da büyütmüş, kendilerini dev aynasında görür olmuşlardı. Kendilerini dev aynasında görenlere elbette bütün mekânlar dar gelirdi. Tıka basa dolu bir zihinde doğru ve yanlış düşünceyi, iyi ve kötü davranışı birbirinden ayırt edemezdik. İşte Kemal, insanlara dokunur dokunmaz; daha doğrusu bu kaygısız kentin kaldırımsız sokaklarında görünür görünmez onların zihinlerinde, kuytu gövdelerini sığdıracak bir boşluk açıyordu! Açılan boşluğun iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayıran yalnızlıktan başka bir şey olmadığını söylemek gereksizdi; ancak kendilerini dev aynasında görenlere bunları anlatmazdık. Şimdi, yalnızlığını üflediği şu biricik anda, değil barakaya, kendini delikli bir kutunun soluk sığmaz deliğine sığdıran Kemal’in insanlara bulaştırdığı şey, aslında herkesin yarasını iyileştirebilecekti.” (192. sayfa)
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024