T.C: Kendi bahçesinde dal olamayanların, başkasının bahçesinde ağaçlık tasladığı ülke.
Elemanlara bakıyorsun; koca koca örgütlerden, geleneklerden, ideolojilerden geliyorlar; hiçbir baltaya sap, hiçbir yaraya derman olamamış fosil fosil halleriyle klavye başlarında tıslayarak adam asmaca oynuyorlar.
Tek başına bir insan, şu kimsesiz halkın, kendilerinin milyonda birini kazanamadığı güvenini kazanmış çırpınıyor; kendisine iktidardan, Bahçeli’den, Deniz Akkaya trolünden beter vurmak için yarış ediyorlar.
O kadar becerikliysen sen yapsaydın aga!.. Sen bu toplumun neredeyse her kesiminin ortak sevgisini ve güvenini kazanıp düşseydin sahalara!..
Sen iktidarın her türlü engellemesi, tuzağı, barikatı, aba altından sopa göstermesi karşısında yılmadan ip cambazı gibi mücadele ederek, o can pazarında çok büyük yaralar sarmaya uğraşsaydın!
Haluk Levent bir devrimci önder, bir militan, bir direnişçi olmadığı gibi; bir kahraman da değil ey aymazlar!
Sorun olaylara ya hep ya hiç, insanlara ya kahraman ya p.ç gözüyle bakmanızdan kaynaklanıyor.
Haluk Levent, popüler kültür ikonluğundan gelen ve en fazla sosyal demokrat diye tanımlanabilecek bir insan. Yapabilirlikleri de bu çerçevede; Che Guevara çerçevesinde değil… Kaldı ki hiçbir zaman da böyle bir iddiası olmadı.
Daima Ahbap’ın Afad’la ve devletle koordineli çalıştığını, zaten de aksinin en azından teknik olarak mümkün olmadığını vurguladı. Hiçbir zaman iktidara karşı sizin dilinizi kullandığı keskin eleştirilerde bulunmadı. Zaten de o mayınlı sahada çalışabilmek için böyle pragmatik davranmak zorundaydı.
Asla gizlemediği duruşuna rağmen kendisinden hayalî bir kahraman yaratmaya uğraşan, kendi kendine gelin güvey olmasından dolayı uğradığı düş kırıklıkları karşısında da duygularıyla oynanmış çılgın âşıklar gibi histerik intikam naraları atan sizlersiniz.
Tamam; hepimiz çok kimsesiziz, çok yaralıyız. Zaten de kendimize kahramanlar üretmeden yaşayamayan özgüvensiz bir halkız. Levent’te, görmek istediğimiz için gördüğümüz şey bize çok iyi geldi; o yüzden de düşkırıklığımız çok acı verdi; ama el insaf yahu, bütün bunlar tamamen bizim problemimiz. Adam ilk günden itibaren neyse oydu ve oyunu kuralına göre oynadığını hep söylüyordu.
Sizin partilerinizin, belediyelerinizin, irili ufaklı bütün sol muhalif derneklerinizin, vakıflarınızın yardımlarının her türlü engellendiği bir ortamda Ahbap’a hareket alanı sağlanmasının bir bedeli olacaktı elbette… Her kim ki Levent’in, yapmak istemediği birçok şeyi yapmak mecburiyetinde kalmadan bu hareket serbestisini kazanan bir kahraman olduğunu zannediyordu ise, zekâsını sorgulasın.
Adam belki de başlangıçta bu kadar büyüyeceğini hiç tahmin etmediği bir sorumluluğun altında ezilmemeye çabalayarak, elinden geldiğince çırpınıyor. Olduğu kadar, olmadığı iktidar…
Olmadığı iktidar; çünkü topladığı -hepimizi şaşırtan büyüklükteki- rakam, devleti ezdi geçti. Bu noktada da Haluk Levent, Kızılay’dan çadır satın alma zorunluluğu gibi bir sürü hazırlıksız olduğu dayatmayla ya da mecburiyetle karşı karşıya kaldı.
Kaldı ki Che mezarından çıkıp gelse, bu mendeburların türlü çeşit melanetleri, engelleri, barikatları karşısında, beklediğiniz düzeyde tavizsiz bir sonuç elde edemezdi; bunu da çok iyi biliyorsunuz.
O halde ne demeye adamı, sanki sizi kandırmış gibi linç ediyorsunuz?
Her güzel şeyi, her güzel insanı, önce çok büyük anlamlar yükleyip sonra da o çıtaya ulaşamıyorlar diye kirletip gömmeye ne kadar meraklısınız yaa!
Hastaysanız gidin tedavi olun kardeşim, hayat böyle bir şey değil!
Karşınızdakinden her koşulda mükemmellik, kahramanlık düzeyinde bir duruş ve başarı beklerken; ben kimim diye soruyor musunuz hiç kendinize?.. Hiç aynaya bakıyor musunuz, ben ne halt becerdim bugüne kadar; hangi yaralı parmağa işedim; hangi değerli işlerimle anılıyor, hangi gönüllerde sevgiyle, saygıyla yad ediliyorum diye?..
Yaşadığınız ülkenin politik ikliminin korkunçluğunun hakikaten ayırdında mısınız?
Bu kirli karanlık iklimde bu kadar büyük başarılara ve güzelliklere imza atmış bir insanın, yapamadıklarından çok yaptıklarına odaklanmanız; yiğidi öldürseniz bile hakkını yememeniz ne kadar zor olabilir?
Sözde aydın-sol muhalif bireyler olarak, Devlet Bahçeli ve Deniz Akkaya trolü ile aynı kulvara düşmeye hiç utanmıyor musunuz? Bu kadar mı kompleksli, bu kadar mı hazımsızsınız?
Hep söylerim ya; sizin aydın olduğunuz yerde cahile, solcu olduğunuz yerde sağcıya, muhalif olduğunuz yerde işbirlikçiye hiç gerek yok.
Bakışınız aynı, görüşünüz aynı, diliniz, duruşunuz, hasetliğiniz, fitneliğiniz, fesatlığınız, linççiliğiniz aynı…
Niye şikâyet ediyorsunuz ki gayrı?…
- Zübükler Her Yerdedir - 9 Mart 2024
- Hepimiz Dilberiz - 28 Ocak 2024
- Bu Kadar Şuursuzluk Akla Ziyan – Rabia Mine - 19 Ekim 2023