Bu toplumun büyük kısmının tarihsel and.vallığı ve vandallığı bu kez İsrail karşısında zirve yaptı. Dün ülkenin dört bir yanında atılan toptancı nefret çığlıkları arş-ı alâya yükselirken, birçok noktada da eş zamanlı saldırılar gerçekleşti.
Oysaki tamamı “Katil İsrailli” denilerek aynı çuvala tıkılıp yerden yere vurulan insanlar, tek tip robotlar değil. İçlerinde her ideolojiden birey var ve Netanyahu’yu destekleyenler de şu anda halkın dörtte birini bile oluşturmuyorlar.
Nitekim Hamas’ın kör şiddeti başlamadan önce adamı tahtından indirmek üzereydiler.
İsrail Komünist Partisi, daha ilk gün, “yaşananların temel sorumlusunun aşırı sağcı Netanyahu hükümeti ve onun faşizan Filistin politikaları” olduğuna dair açıklama yaptı. Pek çok İsrailli kurum ve kişi, Gazze’ye uygulanan savaş suçu niteliğindeki ablukalarla saldırıları kınıyor.
Yani ki hükümet ve halk aynı şey değildir. Hükümetleri halkın sadece bir kesimi seçer ve onlar asla diğer kesimlerin düşüncelerini ve dünya görüşlerini temsil etmezler.
En yakın örneği, bizim başımızdaki hükümet… Kim bunların, hepimizin temsilcisi olduğunu iddia edebilir? Birileri de bizi onların Kürt halkına karşı İsrail hükümetinin Filistin halkına yaptıklarının bir benzeri olan faşizan politikalarından sorumlu tutsa; şu anda Rojowa’da gerçekleştirdikleri askerî operasyonlardan dolayı hepimize birden nefret kussa hoşumuza gider mi?
Benim asla gitmez şahsen!.. Zira bu hükümet zinhar beni temsil etmiyor. Benim gibi milyonlarca Türkiyeliyi de temsil etmiyor.
Nasıl ki tep tip bir Türkiyeli yoksa, tek tip bir Filistinli ya da İsrailli de yok.
Her halk türlü türlü insanlardan oluşur ve hükümetlerin insanlık suçları asla toptancı bir zihniyetle halklara yüklenemez.
Bu bağlamda, mevcut İsrail hükümetinin suçlarını İsrail halkının tamamına mal ederek ortalığa toptancı bir İsrailli ya da Yahudi nefreti kusup saldıracak yer aramak ahmaklıktan, kudurmuşluktan ve vandallıktan başka bir şey değildir.
Neyse ki 6-7 Eylül Pogromu’nun olduğu dönemde talan edilen Ermeni ve Rum esnaf gibi bir Yahudi esnaf kesimi yok ortalık yerde… Yemin ederim şu anda işyerlerinde taş taş üstünde bırakılmamış; “mazlum Filistinli din kardeşlerimiz” bahanesiyle varları yokları talan edilip, karıları kızları tec..üze uğramıştı…
O kadar gözleri dönmüş ki Adana’daki İsrail Konsolosluğu’nun önünde görevli olan Türkiyeli polisleri taşlamışlar; üste bir de sergiledikleri hunharca vandallık karşısında hayatlarında ilk defa toma, biber gazı ve plastik kurşuna maruz kaldıkları için “çok canlarının yandığını” söyleyerek ağlanıyorlar.
Aynı tomalar, biber gazları ve plastik kurşunlar Gezi direnişçilerini, haklarını arayan Kürtleri veya Lgbtiq+’lar gibi varoluş mücadelesi veren dezavantajlı kesimleri hedef aldığında zevkten dört köşe olup, “Allah yarattı demeden vurun!” diye tezahürat yapan insanımsılar bunlar.
Hele bütün sözde sol kesimlerin bu “kendine müslümanlarla” aynı çizgide hizalanmasındaki akla ziyanlığı ifade edecek söz yok.
Yani ki önce Ermeninin, Süryaninin, Rumun, mültecinin, lgbtip’+nın karşısındaki kendi duruşunuza bir bakın.
Önce bir aynaya bakın; ondan sonra hak, hukuk, eşitlik, özgürlük, adalet, din, iman vs naraları atın.
Göreceksiniz ki hepinizin içinde bir Netanyahu yatıyor.
Hayret bir şey yaa!..
Bu kadar şuursuzluk akla ziyan, gerçekten.
- Zübükler Her Yerdedir - 9 Mart 2024
- Hepimiz Dilberiz - 28 Ocak 2024
- Bu Kadar Şuursuzluk Akla Ziyan – Rabia Mine - 19 Ekim 2023