“Nasılsınız?” diye sorduğunda farkına vardım, içimde açılmış doldurulması zor boşluğu. Gecenin sessizliğine değen sesiyle, günlerdir konuştuğumu sanarak, sustuğumun farkına vardım. Kısa bir sessizliğin ardından, bir sürü şey anlatmak geçti içimden. Nereden başlayacağımı bulamadım, masadaki sigaraya uzandım.
“İyiyim” demekle yetindim.
Israr etmedi, “haber alamayınca merak ettim” dedi. Gözlerini aradım karanlıkta, içine durup uzaklara gitmek istedim.
Yorgun bir denizi geçtim. Dağlara döndüm yüzümü. Martılar gri bulutların altında kanat açtılar. Hüzünlü bir uğurlama, sessiz bir beyaz indi denize…
Nasıl anlatabilirdim…
Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Uzaklardan kopup gelen bir sessizliğin içinde kaybolmuş, çıkacak bir yol bulamıyordum. Ağır kasvetli bir sessizliğin hâkim olduğu avluda, adım seslenildiğinde, koluma usul dokunup dönmem beklendiğinde, dönüp kucakladığım geçmişten, gençlik yıllarından kopup gelen bir anıydı.
“Özlemişim…” demeden bütün özlemleri dile getiren bir sarılmaydı her kucaklaşma. Belli etmeden, birbirimize sarıldıkça, belki son kez olur korkusuyla usulca kokluyor, içimize çekiyorduk. Hepimiz farkındaydık, tarih sahnesinden çekilmenin son perdesinde olduğumuzun. Başka bir oyun, başka bir sahne olmayacaktı. Her şeyiyle bir geçmiş zaman hikayesinin içinden geçip gelmiştik.
Yorgunduk…
Acının coğrafyasını yırtan çığlıklarımız hiç duyulmadı. Karanlığına yenik düştük.
Oysa, bir dünya düşü kurmuştuk, çalışkan, namuslu ellerin yarattığı. Orada, bütün oyunlarda, çocuklar rengin renk gülecekti. Kadınlar, sustuğu bütün dillerde şarkılar söyleyecekti…
Ve şimdi her şey, siyah beyaz bir fotoğraf karesine sığacak kadar renksiz…
Gözlerinde hayatın yeni renklerini aradığımı, muzip, alaycı gülüşünde bütün hayatımı yeniden renkleriyle buluşturmak istediğimi aklımdan geçiriyordum ki, “Dinlenmelisin, yorgun gözüküyorsun” dedi.
Gitme vaktinin sessizliği, birden gecenin rengini aldı. Bir an için masada sessizlik oldu. Bütün kederli ayrılıkları, geçmiş acıları yanına bıraktım. Hiçbir şey demeden toparlandık, “İyi geceler” diyerek aydınlık bir sabaha uyanmak üzere ayrıldık…
- Hız Sınırlarını Aşmak ve Ortadoğu’nun Çaresizliği - 15 Aralık 2024
- Kozmik Birlik: Hepimiz Yıldızların Çocuklarıyız - 9 Ekim 2024
- İçsel Yolculukta Aldığımız Yaralarla Ayağa Kalkmak - 25 Mayıs 2024