Faşizm, Hitler ve Nasyonal Sosyalizm (III)

Önceki bölümlerde faşizmi, 5. Komünist Enternasyonal Yürütme Kurulu 13. Oturumunda “mali sermayenin en gerici, en şoven ve en emperyalist kesimlerinin açık terörcü diktatörlüğü” olarak tanımlamıştık. İtalya, Almanya ve Avusturya’da ve diğer ülkelerde görülen faşist hareket, gösteri ve darbeler savaşı kaybetmeleri ve büyük zararlar gören ve iflas eden tekelci burjuvazinin ülke içinde yükselen sol hareketleri bastırmak, kendi diktalarını devam ettirmek amaçlıydı. Faşizm genel anlamda, emperyalist savaşların hitamı ile başlayan kanlı diktatoryadır.

Bu bölümde savaşı kaybeden müttefik ülkelerden Almanya’da olup bitenlerle ilgili ve finans kapitalistlerince uygulamaya konulan faşizmin ve Nasyonal Sosyalizmin ana hatları üzerinde kısaca bilgilerinizi tazelemek istiyorum.

Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda

savaş güçlerinin toplamı : 68.208.171

Ölü yaralı ve kayıp bilançosu : 38.880.500

Bu kayıplar sadece askeri kayıplardır. Yani savaşa katılan orduların %57’si öldürülmüş, sivil kayıplar hakkında bilgi verilmemiştir. Tüm bu kayıplar ülkelerde yaşayan bir avuç asalak tekelci kapitalist uğruna…

Müttefik Devletler’in (Almanya-Avusturya Macaristan, İtalya, Osmanlı İmparatorluğu) Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan yenik düşmeleri sonucu işgal edildi, bununla birlikte müttefiklerden Almanya’nın sahip olduğu sömürge ülkeleri de ellerinden alındı. Bunların bazıları aşağıdaki gibidir.

  • Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nı kaybeden Müttefik Devletler’den Almanya 28 Haziran 1919 tarihinde başlayıp 10 Ocak 1920 tarihinde yürürlüğe giren Versay Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Buna göre Bismarck’ın kurduğu Almanya İmparatorluğu yıkılarak yeni bir Avrupa düzeni kurulacaktı. Almanya’nın batısında yer alan ve Fransa ile komşu olan Alsas-Loren bölgesi ile Saar bölgesi Fransa’ya; kuzey batıda Malmedy, Eupen ve Monschau’nun bir bölümünü Belçika’ya; kuzey doğu’da yer alan Memel’i Litvanya’ya; doğu’da Yukarı Silezya’nın güney ucu ve Batı Prusya’nın büyük bölümünü Polonya’ya; yine doğu’da yer alan Yukarı Silezya’ın bir parçasını Çekoslovakya’ya (bugünkü Çek Cumhuriyeti) bırakıyordu. Danzig (Gdansk kenti) özerk statüde kalıyor ve Milletler Cemiyeti (Birleşmiş Milletler)’ne bırakılarak bölgenin kaderi 15 yıl sonra yapılacak halk oylaması ile belirlenecekti. İçinde Hamburg’un da yer aldığı Schleswig Holstein bölgesinin Schleswig bölümünde halk oylaması yapılacaktı. Bu oylama sonucunda Orta Schleswig Almanya’da kaldı. Diğer kuzey kıyıları da Danimarka’ya devrediliyordu.
  • Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de Almanya’nın Çin’deki hakları ile Büyük Okyanus’ta yer alan Endonezya, Papua yeni Gine’nin kuzey bölümü, Malezya’nın güney bölümü, Brunei ve diğer küçük bazı adalar Japonya’ya terk ediliyordu.
  • Avusturya ile birleşmeyecek, ayrıca bu ülke, Polonya ve Çekoslovakya’nın bağımsızlığını tanımak zorunda kalıyordu.
  • Zorunlu askerlik kalkacak. 100.000 kişilik ordu bırakılacak, diğerleri terhis edilecekti.
  • Uçak ve Denizaltı üretimine son verilecek, tüm gemi ve denizaltılar İtilaf Devletleri’ne teslim edilecek ve Almanya, altından kalkamayacağı savaş tazminatını ödemek zorunda kalacaktı.

Almanya’nın savaşı kaybetmesinin günah keçisi Yahudilerdi. Savaş sonrasında çöken Alman ekonomisinden sorumlu tutulan Yahudilere karşı nefret ve Anti Semitizm (Yahudi düşmanlığı) had safhadaydı. Bu ideoloji kısa sürede orta sınıf ve alt gelir grubundaki Almanlar arasında geniş yankı buldu. İleride tek adam olacak Adolf Hitler’in sorumlu tuttuğu Yahudiler, savaş döneminde Alman ekonomisinin en büyük gücüydü. Borsayı yönetiyor, bankaların % 50’ni, Alman gazetelerinin % 80’ni elinde bulunduruyordu. Yahudiler yüzünden Almanya savaşı kaybetti. Yenilginin nedenini “arkadan harçelenme”yle eş tutuldu. Versay gibi utanç bir antlaşmayı Yahudiler yüzünden kaybedildiğine inanılıyordu. Ülke her geçen gün biraz daha kaosun içine sürükleniyordu. İşsizler henüz 1930’larda 6 milyonu aşmıştı. Peş peşe gelen iflaslar, ekonomiyi her geçen gün darboğaza sürüklüyordu.

Savaş sonrasında 1919 tarihinde Alman İşçi Partisi’ni kuran Adolf Hitler, partiyi 24 Şubat 1920 tarihinde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP)’ne dönüştürdü ve daha önce mevcut olan gamalı haçın şekli değiştirilerek partinin resmi sembolü olarak kabul edildi. Siyah-kırmızı-altın renklerini Cumhuriyet’i temsil eden renkler oldukları için reddedilmiş, eski İmparatorluğu temsil eden siyah-beyaz-kırmızı renkler [8] tercih edilmişti. Hitler’in 1921 tarihinde kurduğu ve 1925 tarihinde yapılandırdığı Sturmabteilung (Taarruz Bölüğü), kısa adıyla SA diye anılan ve NSDAP’ın silahlı kanadını oluşturmuştu. Bölük, birçok silahlı çatışmaya katılmış ve NSDAP toplantı ve kurulların güvenliğini sağlamakla görevlendirilmişti.

Adolf Hitler vatansızdı. 1925-1932 yılları arasında vatansız statüdeydi. İçişleri Bakanı Klagges’in yaptığı atama ile devlet memurluğuna geçti ve Alman vatandaşı oldu. 1933 yılında Şansölye seçilerek vatandaşlık önündeki engeller kalkmış oldu. Hitler, savaş sonrasında yaşanan büyük krizden güç kazandı. Güven verici duruşuyla, propagandasıyla alt ve orta sınıfların ekonomik isteklerini yerine getireceğine söz verdi. Milliyetçilik, antisemitizm, anti-komünizm, sosyalizm ve anti-kapitalizm ile ilgili program savunarak, güçlü bir ekonomi tesisi için silahlı bir ordu ve totaliter, faşist bir rejimle yeni bir ülke yaratacağına inananlardandı. İktidara geldikten kısa bir süre sonra güneyde bulunan Bavyera eyaletine bağlı Münih’in 16 km kuzeybatısında yer alan terk edilmiş barut ve mühimmat fabrikasının bulunduğu Dachau toplama kampını açtı. Bu, ilk kamptı. 1933 tarihinde açılan bu kampın içindeki muhaliflerin ve ağırlıklı olarak Yahudi sayısı 50’yi aştı. Nazilere göre Yahudi kanı Alman kanından farklı ve aşağılıktı. Kimlik ve pasaportlarda “Yahudi” (Jude) anlamına gelen “J” harfini damgaladılar. Bununla da yetinmeyerek kollarına sarı-siyah renklerde 6 köşeli (Yahudi simgesi) taktılar. Aynı harf ve işaretlerle evlerinin kapılarına ve işyerlerini boyadılar.

Naziler, iktidara geldiği ilk yıldan itibaren Yahudilerin yaşamlarını zora sokan yasaları geçirmeye başladılar. Saf Irk düşüncesini uygulamaya koymalıydı. Nazi düşüncesinde İskandinav Irkı, Kuzey Almanya ovalarında milattan önce yaşadığına inanılan ve Proto-Aryanlar olarak adlandırılan ırkçı düşüncedeki bazı kişilerin en saf ırk olarak açıkladığı ırktır. Bu ırkın kayıp ada olarak bilinen Atlantis’te yaşadığına inanıyormuş. İskandinavların saf ırktan geldiği ve Alman vatandaşı olduğu iddia edilmişti [8]. Kelime olarak Aryan, asil ve onurlu anlamına gelen “Ārya” kelimesinden türetilmiştir. “Ari” ırk, mensubu kişiler sarışın, mavi gözlü, uzun boylu, geniş omuzlu, çevik, atletik yapılı ve IQ seviyesi yüksek bireyler olmalıydı.

Hitler iktidara geldikten sonra, Nazi öğretmenler okullarda ırk biliminin “ilkelerini” uygulamaya başladı. Öğrencilerin gerçek “Ari ırkı”ndan olup olmadıklarını belirlemek için öğrencilerinin kafatası ve burun uzunluğunu ölçüp, saç ve göz renklerini kaydedilirdi. Bu işlemler sırasında Yahudi ve Roman (Çingene) öğrenciler sık sık aşağılanmıştı [9].

1933-1934 yılları arasında 1.400 adet yasa kabul edildi. Bir yasanın 3. Maddesinde “Aryan (Saf Irk, Ari Irk) olmayanların memurluk görevlerini bırakmalarını istemiş, kimlerin Aryan olmadığı da yasada belirtilmişti. Buna göre ailesinde, ebeveyninde, dede ve ninelerinden herhangi biri Yahudi olan kişi “Aryan” sayılmayacak, bunların akıbeti fırınlar ve gaz odaları olacaktı. 1933-1941 yılında Almanya’dan sayıları 300.000 aşan Yahudi İsviçre, Fransa ve faşizm tehdidi altında bulunmayan diğer Avrupa ülkeleri ile Türkiye, ABD, Kanada gibi ülkelere göç etti. Bazı bilim insanları başta ABD olmak üzere, Kanada ve Türkiye’ye sığındılar. Büyük çoğunluk “bu fırtına bir gün diner” umuduyla Almanya’da kaldı. Oysa fırtına bir türlü dinmedi. Bu süreci tarihsel bir kronoloji içinde kısaca incelemek istiyorum.

  • 30 Ocak 1933 tarihinde faşist İtalya ile olan (faşist) müttefiklik iyice soğumaya başladı. Mussolini Avusturya’ya nasyonal sosyalistlerin kaldırılması için destekte bulundu.
  • 20 Şubat 1933 tarihinde Hitler, Alman ırkından olan iş adamları ile yaptığı toplantıda koşulsuz destek istedi. Hıristiyan dinine mensup Yahudi kökenli insanlar, bazı kiliselere alınmayarak korku ve endişe yaratmasına sebep oldu.
  • 27 Şubat’ta mecliste sayıları 100’ü bulan sol ya da komünist milletvekili tutuklandı. Yahudi ya da komünist olduğu gerekçesiyle sokaklarda yakalanan insanlar dayak ve kırbaçlardan geçirildi.
  • 5 Mart 1933 yapılan ve 1945 yılına kadar süren son federal seçimlerde Nasyonal sosyalistler (NSDAP), oyların % 43.9’unu aldı ve iktidarda kalması kesinleşti. Almanya Sosyal Demokrat Partisi ikinci en büyük partisi % 18.3; üçüncü parti ise % 12.3 oy oranı ile Almanya Komünist Partisi oldu.
  • 23 Mart’taki parlamento oturumunda “Halkta ve İmparatorlukta Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yasa” ile ilgili 5 maddelik yetki tasarısının kabul edilmesiyle yasama ve yürütme erkleri, Nasyonal sosyalistlere (NSDAP) devredildi.
  • 31 Mart 1933 tarihinde Alman eyaletlerinin yönetimine Nazi valiler atandı. Böylece taşrada da faşist eylemler başlamış oldu.
  • 7 Nisan 1933 tarihinde yapılan reformla devlet dairelerinde çalışacak olan memurların gerçek Alman ırkından olmaları zorunlu kılındı.
  • 14 Nisan’da parti mensubu gençler için özel okullar açıldı. Bu okullarda öğrencilere Nasyonal Sosyalizmin ilkeleri, Ari ırk ile ilgili teorik bilgilerin yanında savaş taktikleri verildi.
  • Yahudi dükkânları boykot edilerek ilk Anti Seminist hareket başlayarak Yahudi avına çıkmak devlet tarafından teşvik edildi.
  • Yahudi geleneğine göre 21 Nisan’da yapılan hayvan kesimi ve et pişirilmesi tamamen yasaklanarak bu azınlığın dinsel inançlarına müdahale edildi.
  • 2 Mayıs 1933 tarihinde tüm sendikaların kontrolü ele geçirildi. Fırtına Birlikleri diye bilinen SA polis örgütü tüm sendika merkezlerini işgal etti. Yöneticiler terörle sindirildi. Sendikaların varlıklarına el konularak Nazi örgütü olan Alman İşçi Cephesi ile zorla birleştirildi.
  • 10 Mayıs’ta Başkent Berlin’de Opera Alanında bir gecede 20.000’den fazla kitap yakıldı. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin yarı askeri paramiliter gücü olan “Kahverengi Gömlekliler” diye de anılan Taarruz Bölüğü (SA) mensubu olduğu gibi görünen bir grup öğrenci, yanlarına öğretmenlerini de alarak “Almanak” ile uyuşmayan yayınları, kütüphanelerle kitapçılardan toplayıp ateşe attılar. İçlerinde Albert Einstein ve Sigmund Freud gibi Yahudi kökenli tanınmış bilim insanlarının yapıtları vardı. Almanya adına 1929 Nobel Edebiyat Ödülünü almış olan Thomas Mann ve “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı romanıyla tanınan Erich Maria Remarque eserleri de vardı. Karl Marks, Emile Zola, Andre Gide, Maksim Gorki, Herbert George Wells (tanınmış adıyla H.G. Wells), Jack London, Upton Sinclair, Marcel Proust, Friedrich Foster, Helen Keller, Ernest Hemingway, John Dos Passos ve benzerleri. Giderek daha çok Alman olarak bilinen, oysa Yahudi kökenli ozan Heinrich Heine de vardı. Heinrich Heine, yaklaşık 100 yıl önce geleceği sanki bilmiş gibi [10], şunu söylemişti: “Kitapların yakıldığı yerde gün gelir insanlar da yakılır.”
  • 14 Temmuz 1933 tarihinde Nazi Partisi olan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP), devlet partisi oldu. Bu parti dışındaki tüm siyasi partiler feshedildi. Siyasi eylemler, gösteri ve mitingler yasaklandı. Parti üye sayısı 1935 tarihinde 2.500.000; 1945 tarihinde 8.500.000’e çıktı.
  • 20 Temmuz’da Vatikan ile yapılan anlaşma gereği Katoliklere kendi dini uygulamaları için izin verildi. Ancak buna rağmen Katoliklerin dinsel ve kültürel örgütlerine, rahip ve okullarına baskılar [11]devam etti.
  • 14 Eylül 1933 tarihinde Almanya 1919’da yapılan uluslararası birlikten yani sözleşmeden çıktı.
  • 22 Eylül’de Yahudilere ait gazetecilik yasaklandı, edebiyat, sanat, müzik ve tiyatro gösterileri kaldırıldı.
  • 29 Eylül 1933 tarihinde köylülerin kazancı yüksek seviyeye getirildi.
  • Aynı tarihte Yahudilerin çalıştıkları devlet dairelerinden çıkartılarak kamplara gönderildi.
  • 1 Aralık 1933 tarihinde Nasyonal sosyalistler, siyasal çalışmaların tek yasal sorumlusu oldu. Almanya, NSDAP iktidarının hayata geçirdiği, ülkenin kalkınmasını esas alan iç politikalarla çok güçlü bir ülke olma yolunda ilk adımın atıldığına inanıldı.

< Bir önceki bölüme dön                                                       Bir sonraki bölüm >


[8] Widney, Joseph P. Race Life of the Aryan Peoples New York: Funk & Wagnalls. 1907 (https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Cst%C3%BCn_%C4%B1rk)

[9] Nazi Irkçılığı, Holokost (https://www.ushmm.org/outreach/tr/article.php?ModuleId=10007679)

[10] Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, 1933 Alman Faşizmi (Türksolu dergisi, sayı 267 http://www.turksolu.com.tr/267/ataov267.htm)

[11] https://www.ushmm.org/outreach/tr/article.php?ModuleId=10007673

Mazhar ÖZSARUHAN
Latest posts by Mazhar ÖZSARUHAN (see all)